Serdar Ermiş

Serdar Ermiş

Yargı var ama adalet var mı?

Yargı var ama adalet var mı?

Türkiye adalet sistemini baştan kurmalı. Reformlarla bir yere kadar gidilebilir.  Şu anki sistemde adaleti sağlamak çok zayıf bir ihtimal.  Çoğu dosyada adalet sağlanamıyor. Sağlananlarda ise süreci tamamlamak için adalet arayanların canı çıkıyor. Neden mi böyle diyorum.

Bizzat yaşadıklarımdan...

Şu anki yargı sisteminde adalete ulaşılmasını zorlaştırmak için her şey düşünülmüş. Uzun yargılama süreleri en büyük sorun.  Yargılama sürelerini kısaltmak için çalışma yapılıyor ama bu gerçekten çok zor. Çünkü sistemin üzerindeki gereksiz bürokrasi yükü buna izin vermiyor.  Kağıt üzerindeki bir çok hakkın alınabilmesi imkansız.  Dedim ya bu çıkarımları bizzat yaşadıklarım üzerinden yapıyorum. Süreci kişisel verilerin detayına girmeden size de anlatayım. 2017 yılında çalıştığım işyerinden, maaşları düzenli ödememesi nedeniyle ayrıldım. İçeride 4 maaşım vardı. İşveren ödemeyi reddettiği için yargıya başvurdum. Önce icra dairesine gittim. İşverene ödemediği maaşlarımı ödemesi için ödeme emri gönderdim.  İşveren "Benim bu kişiye hiçbir borcum yok" diyerek ödeme yapmayı reddetti.  İcra dairesinden aldığımız yanıt: "Gidip dava açın" oldu.  "Bu davaya ne gerek var ki?" diye düşündüm.  Sonuçta icra dairesi, işverene "Ödediğinize dair belge getirin" dese davaya gerek kalmayacak.  Maaş ödemelerinin bankadan yapılması yasal zorunluluk.  İcra dairesi benim maaş hesabıma baksa ödenmediğini görecek.  Bu kadar basit bir işlemi yapmak yerine dava açılması gerekiyor. Sistemin çarpıklığı da aslında burada. Sorun burada çözülse boşuna dava açılmayacak, yargının iş yükü de artmayacak.  Ama sistem sizi maaşınızı almak için dava açmaya zorluyor.  Neyse dedik ve mahkemenin yolunu tuttuk. 2017 yılında davamızı açtık. Yargılama süresi dedim ya.  Dava tümüyle ne zaman bitti biliyor musunuz? Ağustos 2021'de... Tam 4 yıl sonra. Bu süre zarfında başımıza gelmeyen kalmadı. Hakimlerin rapor alması, mahkeme hakiminin defalarca değişmesi, bilirkişinin evrakı göndermemesi vs vs... Sonuçta 4 yıl sonra dava sonuçlandı.  3. yılda yapılan yasal değişiklik, dava sonuçlanmadığından bana da uygulandı.  Yani bazı haklarımı sırf dava uzun sürdüğü için kaybettim.  Bu da bir yana, o süre zarfında eski işverenim parayı ödememek için tüm hazırlıklarını rahat rahat yaptı. Mallarını başkalarına devretti.  İşyeri adresini, kiraladığı boş bir odaya taşıdı. Yani dava uzun sürdüğü için, davayı kazansam da almam gerekenleri tahsil etme kabiliyetini de kaybettim. Peki insanların hakkını vermemek için kırk takla atanlar bu 4 yılda ne yaptı? Lüks arabalara binmeye devam ettiler, hatta yenilerini aldılar. Lüks evlerinde oturmaya devam ettiler. Yargı sistemimize göre borçlu olan şirket. O yüzden kişilere dokunulamıyor. Aynı kişilerin başka şirketlerine de dokunulamıyor. Bunu bildikleri için o şirketin içini boşaltıp başka kişilere ya da şirketlere aktarmak için bol vakitleri oldu.  Bunu da gayet güzel yaptılar.  Yaşadıkça anladım ki bu ülkede, bir kişi bir parayı ödemek istemiyorsa ödemeyebilir. Bunun için her türlü patika kanunlarımızda mevcut. Dava uzun sürdüğü için bazı haklarımı kaybettim.  Dava uzun sürdüğü için tahsilat yapma fırsatımı kaybettim.

Bununla bitti mi? Hayır...

Üstüne bir de borçlu çıktım.  Niye mi? Taleplerimden biri reddedilmiş. Bunun için karşı tarafa vekalet ücreti ödememe hükmedilmiş. Kılı kırk yaran! Yargımız böyle uygun görmüş. Ben karşı taraftan, ne alacağımı, ne mahkeme masraflarını ne de avukatımın vekalet ücretini tahsil edemezken ve bunun suçlusu yargılamanın uzun sürmesiyken, karşı taraf benden vekalet ücretini şak diye tahsil edecek.  Üstelik ödemezsem icraya verecek ve iki katını alacak.

Niye? Çünkü ben kurallara uyan iyi bir vatandaşım. Hak yiyen, her türlü dalavereyi çeviren karşı taraf gibi olsaydım zararlı çıkmazdım. Kısacası, yargı sistemimiz, maaşını almaya çalışan bir kişiye maaşını ödetemeyecek, hatta üzerine borçlu çıkacak kadar güçlü! Sahtekarları her aşamada, her türlü fırsatı verecek kadar adil! Kurbağanın gözü patlayınca suyu verecek kadar hızlı! Bu yazdıklarım bireysel bir sorunun aktarılması olsaydı keşke.. Ama değil. Her aşamasını anlattım. Şimdi sorulması gereken sorular var: Birincisi: Çalışan maaşını almak için neden icraya gitmek zorunda? Bu soruyla ilgili bir dipnot da aktarayım. Aynı işyerinde çalışırken arkadaşlarımız maaşlarımızın ödenmediği için SGK'ya şikayette bulundu. Aldığımız cevap: "Maaşlarınızın ödenmediği tespit edilmiştir, dava açabilirsiniz" oldu.

İkinci soru şu:

Böyle bir sorun icra dairesinde basitçe, dava açılmadan çözülebilirken neden o yönde düzenleme yapılmıyor? Bir taraf "Maaşımı ödemediler" diyor, karşı taraf "Ödedim" diyor. İspat yükümlülüğü kimde? İşverende. "Ödediysen göster belgesini" dense bu karmaşık işlem oracıkta başlamadan bitecek. Ne yargı sistemimize yeni bir dava yükü yüklencek, ne de sahtekarlar gemisini yürütebilecek...

Üçüncü soru:

Bu sistem düzelir mi? Türkiye'de adalet var mı?

Bu kafayla bu sistemin düzelmesi mümkün değil. Türkiye'de yargı var. Hem de çok geniş kapsamlı bir yargı var. Ama adalet ayrı yargı ayrı. Malesef ben yargıya ilk kez işi düşen bir kişi olarak "Türkiye'de adalet var" diyemiyorum. Bunu da bizzat yaşadıklarımdan çıkarıyorum. Alamadığım maaşları almaya çalışırken, beni maaşımı ödemeyenlere para ödemek zorunda bırakan sisteme adalet diyemem...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Ermiş Arşivi