Biz sert seviyoruz!
Sadece şehir ve ülke olarak dünya çok nadir yaşadığı ve tarihe geçecek günleri yaşıyor. İnsanlık tarihine baktığımız zaman dünyayı sarsan on binlerce ölümün yaşandığı salgın hastalıkları okuruz. Belki hiçbirimiz bu tarihi dönemin farkında değiliz.
Önce can sonra para diyerek ne yaptığımızı bilmez vaziyetteyiz. Bizler de sağlıkçılarımız, polislerimiz ve askerlerimiz gibi sizlere doğru ve hızlı bilgiyi aktarmak için, dolu dolu gazete sayfaları verebilmek hiç değilse 1-2 saatinizi yeni bilgilerle geçirmenizi sağlamak için olağanüstü gayret sarf ediyoruz. Yerel gazeteciler için hep sıkıntıdır habercilik. İnsanlığınız adına doğruyu söylersiniz eksikleri söylersiniz çoğunluğun sesi olursunuz ama çok az sayıdaki yöneticiler için hep sıkıntılı tip, kötü insan ve muhalefetsiniz.
Sizin dünyanızı çok kısa süreliğine değiştirmek için virüs dışı konulara değinmek istiyoruz tabii ki yerel kalmak şartıyla. Ve sizden gelen tepkileri de ölçüyoruz biz ne durumdayız, göremediklerimiz, eksiklerimiz nedir diye?
İşte dün sabah köşemize gelen ilk yorum çok sevdiğim bir büyüğümüzden şöyleydi
“İşte bu Uğur abi. Üslup sertleşti. Yok yok köşe yazınız da sertleşmiş gibi gözükseniz de gayet normal. Tebrik ederim. Sabah sabah bir çırpıda okudum. Çok güzel bir yazı!.. ”
İşte biz gazeteciler için durum budur bir kişi teşekkür etti mi, bir kişi “Allah razı olsun” dedi mi dünyamız mutluluk olur. Tabi bu durum çok az ve ender olur genelde kazı koz anlayanlarımızdan tutun da ağzına geleni söyleyen ve hakaretlerin bin bir tonunu da dinler ya da okuruz.
Hepsini bir kenara koyarız, haklı eleştiriden dersimizi çıkartırız haksızlığı ise sabırla karşılar zamana yayarız. Yalnız dün sabahta şöyle geriye dönüp bir düşündüm bizim millet sertten hoşlanıyor ama gün sert olma günü değil, öyle değil mi? Boşuna mı tribünlerde on binler tek yürek olup “vur, kır, parçala” diye bağırdıkça coşuyoruz... Ya da niye on binler “kana kan intikam” sloganları ile büyüdü. Uzun lafın kısası farklı bir milletiz vesselam. Şimdi sizlerden gelenlerle bugünkü yazımıza başlayalım…
******
KONYA’YA DÖNEMEYEN UMRECİLER NE OLACAK?
Bir okurumuz bizim de bilmediğimiz bir konu ile ilgili bize önce sitem etti “niye yazamıyorsun” dedi. Önce sosyal medya üzerinden daha sonra özelden yaptığımız görüşmelerle anlaştık. İşte bizim de bilmediğimiz konu şöyle imiş;
“Bu umreciler Şubat 23’te Konya’dan ......,, turizmle gittiler, Mart 17’de döneceklerdi; fakat umrede bulunan Türk kafileleri virüs nedeniyle erken dönüşe başlayınca kafiledeki doktor da ‘erken dönelim zaten Kabe'de ziyarete kapatıldı’ tavsiyesinde bulunmuş. Ama ne hikmetse tur yönetimi talepleri çok ciddiye almamış. Bu 10-14 Mart döneminde yaşanıyor. Zaten kafile doktoru ve bazı görevliler bırakıp gitmiş, daha sonra Cidde Havaalanında trafik karışınca tahminen tur yönetimi uçak fiyatları ve daha sonra umrecilerin geri para talebi kaygısıyla işi rölantiye almak istemesi sebebiyle ve tabi bu arada Suudi Arabistan’ın da uçuş yasağı koymasıyla Konyalı umreciler (tam sayı bilinmiyor ama 360 ila 390 arasında oldukları öngörülüyor) Mekke'den otelden alınıyor. Hatta Cidde Havaalanından geri döndürülüyorlar. Esas sıkıntı bundan sonra başlıyor. Bu Konyalı umreciler önce bir otele toplanıyor. Yemek yok, çoğu ihtiyar ve kronik rahatsızlığı bulunan bu hemşehrilerimiz ilaç da temin edemiyor. Kötü koşullarda 4-5 gün konaklıyorlar. Daha sonra bu umrecilerin bir kısmı ani bir kararla başka bir otele götürüldü. Tahminen 5-6 kişi de ismini bilmediğimiz bir hastaneye götürülüyor. Bu vatandaşlarımıza ne gibi tedavi yapıldı bilinmiyor. Bizler Dış İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na telefonla ve CİMER vasıtasıyla yakınlarımızın akıbetini sorduk. Telefonda hep ilgileneceklerini ifade ediyorlar. CİMER ise ayın 17’sindeki müracaatımıza daha cevap vermedi. Kısaca durum böyle. Bizim talebimiz Suudi Arabistan insafına bırakılan yakınlarımızın Türkiye’ye getirilmesi ve burada karantina altına alınmasıdır. Eğer hasta iseler de tedavilerinin Türkiye’de yapılmasıdır. Devletimizden doğru bilgi verilmesini talep ediyoruz, saygılarımla…”
Evet okudum okudum bu satırları ve empati yaptım. Bir oradakileri düşündüm bir de buradaki yakınlarını… İnanıyoruz ki en kısa sürede inşallah bu umrecilerimiz de önce karantinaya sonra sevdiklerinin yanına dönerler…
*******
BELEDİYE OTOBÜS SEFERİ SAYISI ARTTIRILAMAZ MI?
Evet bu başlık size garip geldi değil mi? Bunu bana yazan okurumuzun cümlelerini aynen aldım, sizinle paylaşıyorum. Önce bana da garip geldi. Hani sokağa çıkmıyorduk, hani yaşlılarımız otobüslere binmiyorlardı ve otobüsler boş gelip gidiyordu. Herhalde biri dalga geçiyor diye düşündüm.
Ardından bu fotoğraf karesi geldi;
Daha sonra fotoğrafın altındaki yazıyı okuyunca anladım. Tabi imkanı olan gününü idare etmek zorunda olanlar evlerinde kalabiliyorlar ama evine ekmek aş götürmek zorunda olanlar, çalışmak üretmek zorunda olanlar yani işçilerimiz her gün sanayilere otobüslerle taşınıyorlar ve bu insanlarımız yakın mesafenin insan sağlığı için ne kadar tehlikeli olduğunun da bilincindeler. Ve diyorlar ki “otobüs sefer sayısı arttırılsın, böyle kritik bir dönemde omuz omuza birbirimizin üstünde gitmek istemiyoruz.”
VE BU KADINLARIMIZIN HALİNE ÜZÜLEN BİR OKURUMUZ…
Bu kareleri de bir başka okurumuz göndermiş
Bu şehrin en görünmez, en sessiz, en çilekeş insanları bizim yerlere attıklarımızı temizlemek için gün boyu iki büklüm çalışan kadınlarımızdır. Okurumuz böylesine sakin bir dönemde bu insanlarımıza da ücretli izin verilmesini istiyordu.
Baylar bayanlar hayat çok zor; geçim derdi de maalesef can derdinin ardından bizleri bekleyen en büyük tehlike… İnşallah bugünler geçecek ama canımızı yakacak diğer konular arkada bekliyor.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
“Kim sabretmeye gayret ederse, Allah ona sabır verir. Hiç bir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve büyük bir lütufta bulunulmamıştır.”
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Doğru olanları yapıp yanlış ve yasaklardan uzak kaldığımız zaman daha iyi adam oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.