Doğanlarda virüs nasıl patladı?
Şehirde ve ülkede tarihi olaylar yaşanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak dünyada 8 milyon insanın can çekişe çekişe hayatını kaybettiği bu dönemden ülke olarak inşallah yine en az kayıpla çıkacağız.
Ancak millet olarak maalesef genlerimizde bulunan rahatlığımızdan, vurdumduymazlığımızdan ve bencilliğimizden olsa gerek yine sabah korku ile uyanıp gece korku ile yatağa giriyoruz.
Ülkeyi yönetenler ne yapsa olmuyor.
En güzeli bu millete en ağır yasağı koyacaksın, en ağır cezayı uygulayacaksın.
Bakın bakalım o zaman o nemelazımcı millet maskeyi neresine takar?
Öyle oturduğunuz yerden zıplama yok. Tamam ben de sosyal devletten yanayım ama birilerinin keyfi için millet de yanıyor, devlet de zorlanıyor.
Bir yeni uygulama başlatacaksın.
“Korona masraflarını devlet değil herkes kendi cebinden ödeyecek” diyeceksin. Bak bakayım o zaman şimdiki gibi saldım çayıra Mevlam kayıra işi olur mu, olmaz mı?
...........
Vallahi bazılarının lakaytlığına çok fena bozuluyorum.
Dün YERLİ rumuzlu abimiz soruyordu;
“Yediğin içtiğin senin olsun. Ne yaptın İstanbullarda? Abi nerelere gittin? Oralarda ‘meganlar’ açılmış mı? Durumlar nasıl abi?”
...........
Canım abim önce mesajınız vesilesi ile size bir kere daha teşekkür ederim.
Sizi çok sevdiğimi biliyorsunuz değil mi?
İstanbul’a niye gittiğimin ucunu dün biraz kanatmıştım.
İnşallah önümüzdeki günlerde daha açık ve daha net yazarız.
Ama bugünlük nerelere gittiğimi yazamam. Siz beni anlıyorsunuz. Ama sizin yazdığınız “meganlar” ile ilgili bir çift laf edebilirim.
İstanbul aynen o eski bildiğimiz İstanbul.
Sahillerinden mangallarına, mekanlarından trafiğine İstanbul tıpkısının aynısı.
Mekanlara gelince.
Allah var gece 12 dedi mi ışıklar kapanıyor.
Ama içeride servis sen istedikçe devam ediyor.
Taa ki gün ağarana, sen yoruluncaya kadar!...
Anlayacağınız dün yazdığımız gibi kurallar tam ama icraatların içi boş.
Konya’daki virüs olayına girmeden dün şehrimizde yaşanan tarihi bir olayı haber yönünden değil sadece bir çift söz ile yorum yapmak istiyorum. Dahası dikkatinizi çekmek istiyorum.
*********
MUSTAFA AKIŞ VE ALİ AKKANAT’A ÇOK ÖZEL TEŞEKKÜR
Hani bizim tarihini bilmeden aylak aylak üzerinde dolaşıp sağa sola bakındığımız, hatta yine yok babası oğlunu görünce kabrinin içinde ayağa kalkmış dediğimiz Hz. Mevlana’nın türbesi ve o bahçe Selçuklu İmparatorluğu döneminde sarayın gülbahçesi idi.
1274 yılında hazretin kabri üzerine türbe yaptırılmıştı.
Burada türbenin üzerindeki külah yeşil renkli çinilerle kaplı olduğu için de buraya “Kubbe-i Hadra” deniyordu.
Gerçi dün bir okurumuz, dahası Ali Özcan rumuzlu okurumuz buraya yetkililerin ve bizim Kubbe-i Hadra dediğimiz için şöyle diyordu
“Kubbe-i Hadra Medine'deki Peygamberimizin kabri için kullanılır. Rumi'nin mezarı için kullanılması mantığı tersleştiriyor. Çinilerinin rengi değişince bu çarpık kullanım değişir umarız. .........”
..........
Vallahi biz hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu bilemeyiz ki.
Bir de bu tanımlamayı T.C. Devleti adına, Kültür Bakanlığı adına, Kültür Müdürlüğü yapıyor zaten.
Şimdi dün şehrimizde bence tarihi bir toplantı yapıldı. Toplantıda yeşil kubbenin çinilerinin ve renginin 60 yıl sonra değişeceği açıklandı.
Bakın Konya ve Konyalılar olarak Cenab-ı Allah’ım nasip ederse yine yeni bir tarihe tanıklık edeceğiz.
Artık kubbe yeşil değil turkuaz rengindeki çinilerle kaplanacak.
Bu tarihi olayın açıklanmasına Vali Vekili Faruk Bekarlar, Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Milletvekilleri Gülay Samancı, Orhan Erdem ve Hacı Ahmet Özdemir, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Akış, Beyşehir Belediye Başkanı Adil Bayındır, İşadamı Ali Akkanat, İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdüssettar Yarar, Vakıflar Bölge Müdürü Nurullah Osmanlı ve Hz. Mevlana’nın 22. Kuşak Torunu Esin Çelebi Bayru ile kurum müdürleri katıldılar.
Şimdi gelelim işin özüne.
Bu tarihi olayın aylardır belki de yıllardır alt yapısını oluşturan ama hiçbir zaman ortalıklarda görünmeyen iki ana kahramanı var.
Birincisi maddi olarak bu işe gövdesini koyan Konya’nın kıymetini bilemediği, anam babam halis muhlis Konyalı, Beyşehirli, sektöründe sadece Türkiye’ye değil Amerika’dan Japonya’ya hizmet veren Ali Akkanat Bey.
Ve bu işte esas kritik eşikte yine konuya inandığı için gövdesini koyan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Sayın Mustafa Akış Bey’di.
*********
GELELİM ŞU VİRÜS OLAYINA
Biz İstanbul’da iken sosyal medyadan öğrendik ki Konya’da virüs olayı patlamış.
Maşallah Ankara İstanbul tertemiz, Konya hastalıktan kırılıyor!...
Sonra pazar günü Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Uğur İbrahim Altay Bey’in yine sosyal medyadan bu konudaki paylaşımların yanlış olduğu (Aslında başkan kibar söylemeye çalışıyor, yalan olduğu) nu belirterek bunu yapanlar hakkında yasal işlem yapılması gerektiğine dikkat çekiyordu.
İşte olay budur.
Hiç değilse Konya için yapılan Başkanın ifadesi ile yanlış bizim söylemimiz ile yalan paylaşımlara Uğur Başkan direkt yasal işlem başlatmalıdır.
Aksi halde bugün virüs yarın bilmem ne ile bu pislik temizlenmez.
Bir de bu pisliklerin temizlenmesi için verilen mücadeleye, ortaya konulan enerjiye yazık değil mi?
.........
Pazar günü bu konuda en yetkili isimler ile konuştuk.
Dün gazetemize manşet yaptık. Köşemizde yazdık. Sosyal medyamızda paylaştık. Kimse kusura bakmayacak. Biz diyoruz ki “Ne yazdık ise o doğru”....
Konya’da günlük vaka sayısı 10’a kadar düşmüş iken niye birden böyle fırladı?
Buna sadece bir örnek vereyim de durum daha net anlaşılsın.
Mesela Doğanlar Mahallesinde bir vatandaşımızda pozitif vakaya rastlanıyor.
Bu insanımız hemen acile alınıyor ve beşinci günde evine gönderiliyor.
Yalnız ısrarla kendisine deniliyor ki “14 gün evde kimse ile görüşmeyeceksin. Eşinle çocuklarınla, ananla, babanla...”
Buraya kadar normal mi?
Evet normal. Sağlıkta bunun prosedürü bu şekilde işliyor. Bugüne kadar Türkiye’de yapılan ve yapılmakta olan durumda bu.
Ancak bu vatandaşımızın evine filyasyon ekipleri tarafından tespit edilen 70 kadar tanıdık komşu “geçmiş olsun” ziyaretine gelerek bire bir dertleşiyorlar.
...........
Alın size sadece bir kişi yüzünden 70 yeni pozitif vaka sayısı.
.........
Konya’da ve Türkiye’de o korkulan.
Ve yine sağlığı yönetenlerin ifadesi ile “Allah muhafaza ikinci dalga gelirse ilkine de benzemez yıkılırız” dedikleri olay bu baylar, bayanlar.
Tekrar başa dönüyoruz.
Bu zihniyetin ne ekonomi ile ne de ülkenin geleceği ile alakası var.
Alınmaca, küsmece, darılmaca ve kızmaca yok.
Bu iş bir, insanlık meselesi.
İki, eğitim meselesi.
O Doğanlar mahallesindeki vatandaş ile ziyarete gelenleri de kast etmiyorum.
Rize Galatasaray’ı yendi değil mi?
Maçı hep birlikte ekranlardan izledik.
Rizespor’u yöneten en az 10 yönetici kucak kucağa sarmaş dolaş şarkı söylemediler mi?
............
Dün Sayın Valimizi uğurladık.
Uğurlama töreninden öyle fotoğraf kareleri geldi ki.
Ne sosyal mesafesi, ne maskesi!...
Her işimizde olduğu gibi bu konu da Allah’a emanet.
İşimiz hep bol bol dua.
Gerisi yalan boş şeyler vesselam.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Dünyada hiç kimse seyirci koltuğunda oturan cesur insanları alkışlamaz. Alkışlar cesur ya da değil hep sahneye çıkanlar içindir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Atık ve hurda toplayan motor desek motor değil, araç desek araç değil yeni yerli araçlarla trafikte olan ve istedikleri yerden istedikleri zaman U dönüşü yapan bu kişilerin durumuna cesurca bir el atabildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.