ŞİMDİ BİZE HAMMURABİ YASALARI MI LAZIM?
İzmir depremi ile bir yandan acıyı bir yandan mucize kurtuluşları gözyaşları içerisinde izliyoruz.
Hayatlarını kaybeden insanlarımıza bir kez daha Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz, tedavileri süren vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Kurtulan insanlarımızın hikayeleri ile mutluluğumuzu gözyaşları ile ıslatıyoruz.
Bu insanlarımızın kurtulmaları için çalışan tüm personele ne kadar teşekkür etsek, ne kadar dua etsek, onlara sonsuz minnet duygularımızı iletsek azdır.
Çünkü millet olarak basının servis ettiği hikayelerde, bu kurtarma ekiplerinin o tonlarca betonu küçük çekiçler ile saatlerce iğne ile kuyu kazmak gibi kırma mücadelesini, bunları kova kova boşaltmalarını, sonra bir insanın geçebileceği dehlizlere taaa 7. kattan birinci kata kadar zifiri karanlıkta inişlerini kimse göremiyor.
O insanlar oraya iniyorlar ama oradan çıkacaklarını kimse garanti edemez değil mi?
Ama bu güzel yürekli insanlar bir can kurtardıkları zaman bırakın bir insanı; kediyi ya da köpeği canlı olarak o enkazın altından kurtardıkları zaman ağlıyorlar.
Bizim insanımızın güzelliği bu işte.
Bu güzellikler ve tarihi yaşam hikayelerinin içerisinde, sayıları çok küçük de olsa hain, alçak provokatörlerin dışında dün sabah itibari ile bir şey daha dikkatimizi çekmeye başladı.
Birileri bu derin acımızı bilerek ya da bilmeyerek sündürerek, işi siyaset meydanına çekmeye çalışıyor.
Can derdindeki insanların duyguları ile acıları ile gözyaşları arasında, iğrenç siyasi arenada birileri (!) akılları sıra karşı taraftan suçlu gösterme uğraşı var gibi. Yani hep birileri birilerini suçlama işinde.
Var gibi diyoruz inanmak ve işi büyütmek istemiyoruz. Yani yanılmış olmak istiyoruz.
Çünkü bu düşüncenin temeli de bu ülkeye, bu acılı insanlara yapılan hainliktir.
Küçük hesaptır.
Evet, Türkiye bir kez daha deprem ülkesi olmanın gerçeği ile karşı karşıya kalmıştır.
Evet, Türkiye 99 depreminin ardından özellikle arama kurtarma çalışmaları ile dünya standartlarında en üst seviyede olduğunu ispatladı.
Evet bugün siyasi kanal ya da siyasi amaçlar için birileri Türkiye’yi içeride kendi insanlarımız olarak bildiğimiz insanlar iğrenç siyasi zemin için bu binaların, ruhsatlarından zemin etütlerine kadar yasal prosüdürler ile kafa karıştırıyorsa sıkıntı büyüyor demektir.
Bu küçük küçük çıban gibi patlatılmaya çalışılan açıklamalara en son pazar gecesi Sayın Bakan Kurum tarafından nokta konuldu. Bakan Kurum, “İddiaların asılsız olduğunu” net ve geniş olarak söyledi.
Biz hükümetin ya da birilerinin sesi ve yayın organı değiliz.
Ancak görevimiz gereği herkesi, her kesimi dinleyip kendi anladığımızı sizlerle paylaşmak isterken bizde de şöyle bir kanaat oluştu;
“Bugün Türkiye’de hangi resmi kuruma giderseniz gidin.Polis ve diğer görevliler bırakın masa başındaki bilgisayarlarından, mobil olarak bile kendilerine TC’nizi söylediği zaman sizinle ilgili her şeyi görebiliyor iken, binaların durumları, çürük, yıkılabilir, sağlam diye belediyelerde, Tapu İl Müdürlüklerinde ve en son olarak da Bakanlık’ta aynı anda ekranda görülemiyorsa bu eksikliktir” diyebiliriz.
Buraya kadar tamam mı?
...........
Burada bir nokta koyuyorum.
Ve hafta sonunda bize de ulaşan şu sosyal medya paylaşımından söz etmek istiyorum.
“Babil İmparatoru Hammurabi Yasaları: Madde 229
Bir inşaatçı henhangi bir kişi için yapı inşa eder vce bu yapı uygun bir şekilde yapamaz ve onun inşa ettiği yapı yıkılıp sahibini öldürür ise inşaatı yapan kişi yasalara göre idam edilir...”
...................
Bize bunu inşaat müherdisi bir profesör dostumuz cumartesi göndermişti.
Dün yazımızı yazmak için bilgisayarın karşısına geçtik ve Google’den neymiş bu Hammurabi Yasaları diye öğrenmek istedim.
..............
“HAMMURABİ KANUNLARI
Babil Kralı Hammurabi ülkesinde uygulanan yasaları sisteme bağlayarak Hammurabi Kanunları'nı oluşturdu. 282 madde halinde taş sütunlara yazılan bu yazıtlar, 1900'lü yılların başında keşfedildi ve İran'dan Louvre müzesine taşındı. Kanunların en önemli özelliği, büyük suçların hemen hemen tamamının ölümle cezalandırılmasıydı. Bu kanunlara göre; köleler ve hür insanlar arasındaki farklılıklar belirtilmiş, hür insan olmayanlara kısas kanunu da (hırsızlık yaparsa elinin kesilmesi vb.) başta olmak üzere evlilik gibi konularda günümüzde hâla bazı toplumlarda uygulanan kanunlar bu dönemde ortaya çıkmıştır.
...............
Milattan önce 1728-1686 yılları arasında yaşayan Babil Kralı Hammurabi’nin koyduğu ve bütün ağır suçları ölümle cezalandıran kanunlarda inşaat ve yapı güvenliği ile ilgili maddeler dikkat çekiyor;
229. madde: Bir inşaatçı her hangi bir kişi için bir bina inşa eder ve bu binayı uygun bir şekilde yapmazsa ve onun inşa ettiği bina yıkılıp sahibini öldürürse, inşaatı yapan öldürülür.
230. madde: Eğer bina, ev sahibinin oğlunu öldürürse, inşaatı yapanın da oğlu öldürülür.
231. madde: Yıkılan bina, sahibinin kölesini öldürürse, inşaatçı, evin sahibine köle için ödeme yapar.
232. madde: Binanın bir kısmı harap olursa, harap olan kısmın tümünü inşaatçı tazmin eder ve yıkılan binayı düzgün bir şekilde tekrar inşa eder.
233. madde: Bir kişi, başkası için bina yapıyorsa, bina henüz tamamlanmamış olsa bile, duvarı yıkılmışsa, inşaatı yapan kişi, kendi imkânlarıyla duvarı daha sağlam hale getirir.”
.........................
Dünkü gelişmelerden sonra şunu anladım ki ya taaaaa Milattan önce 1728’li yıllara döneceğiz ya da aklımızı başımıza adam gibi alacağız.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Ne yaparsanız yapın onun sanatçısı olun, sokak süpürgecisi de olsanız, onun Picasso’su olun.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Öğrenci oldukları sırt çantalarından belli olan bisikletli çocuklar ana yolda ters şeritten araçların üzerine üzerine gelmedikleri zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.