Uğur Özteke

Uğur Özteke

Yeter ki Konya’da yere damla düşsün!

Yeter ki Konya’da yere damla düşsün!

Evet Konya olarak yavaş yavaş Ramazan ayının moduna geçme adına tatlı bir telaş içerisine girdik. Evlerimizde büyüklerimiz, eşlerimiz, çocuklarımız birbirlerine sormaya başladılar “İftarda ne istersin. Sahura ne yapayım?”...

Çarşı pazarda farklı bir telaş.

İş dünyasında patronlar aleminde çok daha farklı bir hazırlık.

Sonuçta Konya mübarek bir dünya için usul usul hazırlanıyor.

Bu durumda Konya ve Türkiye olarak ikinci kez pandeminin gölgesinde bir Ramazan ayına giriyoruz.

Vallahi geçen yılı düşünüyorum, hatırlamıyorum.

Bu hızlı gündem aklımızı da başımızdan aldığı için zıkkım virüsle ilk tanıştığımız Ramazan ayında neler yapmıştık?

Nasıl bir ruh halinde idik tam çıkartamıyorum.

Ama sene maalesef çok daha derinden virüsü hatırlayacak gibiyiz.

Hem vaka sayısının yine beklenen pik rakamlarının çok üzerine çıkması, diğer taraftan ekonomik olarak özellikle küçük ya da büyük iş dünyasının bu Ramazanda acıyı daha yakından hissetmesi ile bu ay çok daha zor geçecek gibi.

Net ifade edeyim korkum küçük, orta, büyük fark etmeden iş dünyasının çarklarının nasıl döneceği ya da dönemeyeceği şeklinde.

Gerçekten bizim gibi düzenli olarak maaşlarını tıkır tıkır olan kesimin dışındaki insanlarımızın durumları hiç de bizim gördüğümüz gibi değil.

Bu durumu Ankara’da ülkeyi en iyi şekilde yönetmek için çırpınan insanlarımız ile de birebir görüştük. Endişelerimizi, duyduklarımızı, hissettiklerimizi Cumhurbaşkanımızın ekibine aktardık.

Aslında bizim bildiklerimizi bu insanlar da biliyorlar.

Hatta bizden çok daha iyisini biliyorlar.

Amma velakin durum bu mübarek ayda nasıl olur?

Para kazanarak rızkını çıkaracak insanlar daha ne kadar zorlanırlar?

Yüzlerce insana ekmek aş veren insanlar bu zorlu sürece daha ne kadar dayanabilirler?

Bunlara biz cevap veremeyiz.

............

Diğer taraftan bizimle, bilimle, aşı ile alay edercesine güçlenip şekil değiştiren, kılıktan kılığa giren virüs.

Aşılamayı dünyada bir numara ile devam ettiriyoruz.

Buna rağmen vaka sayıları patladı, ölüm rakamları yükseliyor, ağır hasta sayısı korkutuyor.       

Yine bir şeyler duyuyoruz. Ve bunlara “doğru mu yalan mı?” diye de sorma şansımız kalmadı. Çünkü doğru. Ve bunları Bilim Kurulu üyeleri de ekranlarda canlı olarak birebir söylüyorlar. İki doz aşıyı olan insanımız bile ölüyor.

Bilim Kurulu üyeleri doktor eş dost bu duruma ne diyor?

Önce bu ölüm olayları ile aşıyı bir tutmamak gerekiyor.

Yani aşıya, aşılanmaya devam.

Yalnız zıkkım virüs şekil değiştirerek bizleri perişan etmeye devam ediyor.

Bilimsel olarak bu da normal.

Burada normal olmayan durum bizim yaptıklarımız ve yapamadıklarımızda kilitleniyor.

Türkiye başta yaptığı titizliği maalesef ekonomik şartlar göz önüne alarak ipin ucunu kaçırdı. Buna biz millet olarak fert fert eklenince işin cılkını çıkardık.

Şimdi büyük bir ihtimalle Ramazan ayını da bahane ederek yeniden ipleri sıkacağız.

Bu noktada temennimiz ve duamız inşallah korkulanların olmaması yönünde.

******

“MAHALLE BASKISI, AİLE BASKISI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”

Her zaman deriz. “Bizim önümüze ışık olan, çok değerli ama samimi olan okurlarımızdır” diye. İşte Sayın İlyas Orhanlı Bey de bazı yazılarımıza bana göre doğru samimi ilaveler yapıyordu. İzninizle bugün bunlardan birini sizlere aktarmak istiyorum:

“Buluşlarıyla, ilmiyle tekniğiyle, yaşama koşullarıyla birlikte modernleşme bir yandan insan ilişkilerine ve hayatına büyük kolaylıklar getirirken diğer taraftan onun hayatında yeri doldurulamayacak kayıplara sebep olmuş.

Modernite değerlerin üzerinden adeta bir silindir gibi geçerken, onun eleştirisini yapan ve muhalifi olarak kabul edilen postmodernite, değerlerin içini boşaltma gayretine koyuldu.

Varlıkla değer arasına örülen duvar.

Değerlerin niteliği, özendirici, rehberlik edici ve güdüleyici özellikleri toplum içerisindeki insanları çeşitli ilişki biçimlerine sokar.

Geleneksel toplumlarda vicdanı ve iradeyi şekillendiren en önemli kurumlardan birisi din.

İnsan tasavvurlarının kaynağını geleneksel dünyada din belirlemekteydi.

Bireylerin karakterlerinin oluşmasında, davranış kriterlerinin tayininde ve sosyal ilişkilerinin şekillenmesinde, din kurumu önemli bir yere sahipti.

Bireylerin davranışlarını belirleyen ve ortak ahlak kriterlerinin kökenini oluşturan ilkeler, “Tanrı”nın emirleriydi”...

Modernizmin getirdiği bireycilik, kişiye kendi aklını kullanarak geliştirdiği değerler ve ilkeler ile davranabilme imkanını sunmuş.

Değerlerin ve ahlaki hükümlerin göreceli olarak bireyin referanslarıyla belirlenmesi aynı zamanda sosyal ilişkilerde değer çoğulluğunu da beraberinde getirmiş.

Geleneksel ilişkilerden ve değerlerden kopuşla birlikte ortaya çıkan modern insan, sosyal ilişkilerini ve hayatını herhangi bir kutsal öğretiye, dine veya ideale göre değil, kendi aklıyla tanzim etmek zorunda olan salt dünya adam....... Rasyonalite zemininde, hayatın tanzimini kendi aklı ve kendi tecrübeleriyle yine kendisinin kurgulayacağını sandığı için de o bir bireydir.

Siyasi, ahlaki ve ekonomik her alanda bireyin kendi değerlerini seçme özgürlüğü sanıldığı kadar bireyin hayatına özgürlük ve mutluluk getirmemiş

Bu noktada bencil kişi her şeyi kendisi için ister. Bölüşmek yerine sahip olmak kişiye haz verir. Benim için iyi olan iyidir düşüncesiyle birey çıkarı doğrultusunda her şeyi mubah olarak görür.

Böyle bir ortamda sahip olmak tek hedef olunca kişi giderek daha aç gözlü ve ihtiras sahibi olur. Çünkü ne kadar çok şeyi olursa, o kadar çok mutlu olacağına sanır.

Bencillikle beslenen bireyciliğin gelişmesi ile birlikte insanların ait oldukları sosyal bağlarda bir zayıflama görülmüş.

Bireycileşme sürecinin neticesinde aile, akrabalık, komşuluk, cemaat ve gelenekle bağlarını kaybetmiş olan bireyde bir benlik kaybı meydana gelmiş.

Günümüzde akrabalık, komşuluk, arkadaşlık ve dostluk gibi güçlü dayanışma ve destek ağlarının zayıflaması bireyi modern hayatın zorlukları karşısında güçsüz ve yalnız bırakmakta.

Her türlü kendisini dış dünyaya bağlayan bağlardan kurtulmayı özgürlük olarak ifade eden modernite. Geleneksel otoritelerden kurtulan ve özgürleşen ve birey haline gelen kişi, aynı zamanda yalıtılmış, güçsüz ve kendine yabancılaşmış, kendi dışındaki amaçların bir aracı haline gelmiş. İlişkilerin ruhuna geçicilik ve değişme hakim.

Kalıcı ve köklü ilişkiler artık günümüzde yerini günü birlik ve geçici ilişki biçimlerine bırakmış.

Tarih içerisinde değerler bazen aşırı yüceltilmiş, bazen de ötelenmiş ve hatta yok sayılmış.

Ancak tarihin hiçbir döneminde değerler bu günkü kadar kullanılmamış, yozlaştırılmamış ve karmaşa içerisinde bırakılmamış.

Medyanın da desteğiyle toplum içerisinde sosyal ilişkilerde önemli görülen değerler, muhabbet ve geyik yapmak amacıyla sığlaştırılarak ve basitleştirilerek espri konusu haline getirilmekte,  sosyal bağların gücünü kıran, bütünlüğünü zedeleyen ve onları içten içe kemiren bireycilik, bencillik, rekabet, yabancılaşma gibi modern virüsler karşısında.

KONYAMIZIN DURUMU VAHİM.

BU MEVCUT DÜZEYDE KONYALI KONYALIYA SAHİP ÇIKAMAZ.

HERKES AYNAYA BAKIP DÜŞÜNMELİ.

TOPLUMSA BASKI VEYA MAHALLE BASKISI, AİLE BASKISI KELİMELERİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK.... ARTI VE EKSİSİ İLE

SOSYAL KONTROL NEDİR, NE DEĞİLDİR?

SAYGILARIMLA......”

*******

KONYA TRAFİĞİ

Böyle gidirse bizim yazdığımız beş yazıdan biri trafik olacak. Tabii sizlerin de konuştuğu şikayet ettiği iki konudan birisi de trafik olacak.

Dün yerler şöyle hafiften ıslandı ya.

Alın size şehir içinde 50 metre ile meydana gelen iki ayrı trafik kazası

 

Yeter ki Konya’da yere damla düşsün!

 

Yeter ki Konya’da yere damla düşsün!

 

Yeter ki Konya’da yere damla düşsün!

 

Ve yürümeyen dakikalarca ilerlemeyen Konya trafiği.

.......

İyi tatiller.

 

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

 

Eğer uyuyamıyorsanız uyanmak istediğiniz yerde değilsinizdir

 

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

 

Her fani virüsle tanışmadığı zaman daha iyi ADAM oluruz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Uğur Özteke Arşivi