Jinekolog-cinsel terapist olarak en çok kaygı duyduğum husus erkek üreme sağlığındaki gerileme, erkek cinsel kimliğinde yaşanan erozyondur. Erkek hakları, erkeklere yönelik aşağılama, erkekliğin öneminin kaybettirilmesi de erkeklerle ilgili ek kaygılarım arasında yer alsa da; bu kısım tıbbi bakış açımdan ziyade daha çok sosyolojik evrimleşme, psikolojik hasarların gözden kaçırılması ile alakalı konular olup bu yazının konusu dışında kalıyor.

Erkeklerin üreme sağlığını korumanın en önemli yolu beslenmeden geçiyor. Beslenmede ana kural şudur. Boğazımızdan geçen faydalı gıdaları arttırmak zararlı gıdaları ise asgariye indirmektir.

Aslında sadece boğazımızdan değil tüm bedenimize ağız veya damar yolu ile giren,  kasa enjekte edilen tüm ilaçlar, maddeler,  sıvılar, ilaçlar gelecek hayatımızı derinden etkiliyor.

İnfertilite yani çocuk sahibi olamama sorunu neden giderek artıyor?

Neden adım başı açılan tüp bebek merkezlerinin sayısı her geçen gün daha da çoğalıyor?

Çocuğu olmayan sperm sayısı az ya da sperm sayısı yeterli ama hareketi zayıf ve dişi yumurtasını dölleme kapasitesi düşük olan genç erkeklerin sayısı her geçen gün artıyor.

Erkekler neden kendi cinsel sağlıkları, üreme sağlıkları konusunda kaygılanmıyorlar?

Neden erkekler üreme ve cinsel sağlık hakkında konuşamayıp tedbirler, çözümler üretemiyorlar?

Yani bazı erkekler pornodan medet umuyorlar. Cinsel sağlık sorunu olan bazı erkekler de Merdiven altı macun ve ilaçlara bel bağlıyorlar.

Erkekler kadın cinselterapist hekimlerle konuşmaya, sorunlarını çözmeye utanıyorlar mı?

Bu toplum özellikle de kadınlar erkekleri çok mu yargılıyorlar.

“Sen Ayşe ben Fatma mı?” diyorlar?

Hele şu ekonominin bozulması ile erkekler rızık peşinde koşarken üzerlerindeki stres ve baskılar daha da artabilir. Maalesef bazı kadınlarımız hiçbir şey üretmeksin her şeyi erkekten bekliyorlar, her sorunu erkeğin üzerine yığıyorlar.

Artık üretim zamanı. Tarlalar, bahçeler boş kalmayacak şekilde üretim seferberlik zamanı.

Bir salıvermişlik var. Erkekler adına özellikle de bugünlerde dünyaya getirdiğimiz erkek bebekler adına ciddi kaygılar taşıyorum. Bu yüzden sürekli yazıyorum. Ne yapayım. Hekiminiz olarak ne yapayım?

Elimden gelen budur. Belki okuyan erkeler olur ve erkek bebeklere, çocuklara kendi hemcinslerine sahip çıkmak için adım atarlar.

Erkek beslenmesini Yeniden Doğmak isimli kitabımızın beslenme kısmında özelde ergen çocuklarımızı genelde tüm erkekleri bilgilendirmek açısından ayrıntılı ele aldık.

Hepimizin D vitamini alması, spor yapması, kırmızı et başta olmak üzere proteinlerle zengin beslenmesi, bolca yumurta süt peynir, kalsiyumla zengin yiyecek tüketmeleri son derece önemli.

Gençlerimiz ve ergenlik döneminde olan çocuklarımız kas yapmak açısından süt tozlarını abartılı kullanarak kas gelişimi artırmayı amaçlıyorlar. Oysa biz bunu doğal protein dediğimiz ürünlerle karşılamak istiyoruz.

 Tabi ki inek sütündeki tartışmaları, yerli ırkın azalması, ineklerin gezmemesi, tükettikleri yemlerden dolayı inek sütü alerjisi konuları son yıllarda arttığı için çoğu meslektaşım gibi inek sütünden kaçınmayı, ağırlıklı olarak küçükbaş hayvan sütü tüketilmesi gerektiğini söylüyoruz. Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgesinde gezen mandaların, ineklerin ürünlerini bunlardan ayrı tutuyorum.

 Özellikle salgın sürecinde eve kapanılması ile yeterince güneş alınamaması, D vitamini açısından düşük beslenmek hem üreme ve cinsel sağlığı hem de bağışıklık sistemimizi maalesef kötü etkilemektedir.

Çocuk ve gençler çok sıkça kullanılan enerji içecekleri, sigara, alkol tüketim yaşlarının giderek aşağılara kayması ve çok küçük yaşlardan itibaren başlayan obezite erkeklerin üreme ve cinsel sağlığını tehdit etmektedir.

Özellikle gıdaların bazısında yer alan, hızlı büyümeyi sağlayan fito östrojenlerin fazla tüketilmesi testosteron /östrojen dengesini maalesef bozmaktadır.

Ambalajlı ürünlerin, aburcubur dediğimiz cips, kola, kraker, şekerlemelerin tüketimi hem alerjik hastalıkların artımı hem de obezitenin önünü açmaktadır.

Gurur meselesi yapmadan profesyonel yardım alarak üreme ve cinsel sağlığımızı korumalı, akıl ve ruh sağlığımıza yatırım yapmalı, tıbbi sorunları konuşmaktan çekinmemeli özellikle cinselterapist hekimlerin çalışmaları takip edilerek istifade edilmelidir.