Sulak Alanlara Can Suyu: Kar Yağışı
İçinde bulunduğumuz kış koşulları ve kar yağışı nedeniyle sulak alanlarımız karla kaplı olduğundan unutulsa da ben her yıl olduğu gibi ısrarla yazmaya devam ediyorum. Çünkü Sulak alanlar, yeryüzündeki tatlı suyun birçoğunu bünyelerinde tutmakta ve bizlere yararlı hizmetler sunmaktadır. Bu nedenle su, sulak alanlar ve hayat birbirinden ayrılamaz; yani sulak alanlarımız bizim can damarımızdır, gözümüz gibi bakmalı ve korumalıyız. 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü kutlu olsun.
Yüce Rabbimin verdiği kar nimetini iyi değerlendirip berekete çevirmeliyiz. Yaz aylarında kuraklık ve su sıkıntısı çekmemek için ayağımıza kadar gelen fırsatı değerlendirmeli ve şimdiden su kaynaklarını beslemeliyiz. Elhamdülillah sulak alanlar üzerine, barajlara yağan kar bir nebze de olsa su seviyesini yükseltecektir. Gerçekten de kar örtüsü sulak alanlar için can suyu olmuştur. Can suyunu daha da desteklemek için özellikle şehir merkezlerindeki kar birikintilerini de iyi değerlendirmeli ve barajlara, göllere aktarmalıyız. Bunu da yapamıyorsak eriyip kanalizasyona gideceğine en yakın toprak veya ağaç diplerine aktarmalı, yer altı suyunu ve toprağın alt seviyelerini beslemesine destek olmalıyız. Belediye ekipleri bu konuda daha duyarlı olacaklardır, inşallah.
Sulak alanlar; doğal veya yapay, devamlı veya geçici, sürekli veya mevsimsel, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gel-git hareketlerinin çekilme devresinde 6 metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, başta su kuşları olmak üzere canlıların yaşama ortamı olarak önem taşıyan bütün sular, bataklık, sazlık ve turbiyerler ile bu alanların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara tarafına doğru ekolojik açıdan su altında kalan yerler olarak tanımlanmaktadır.
Dünya üzerinde özellikle su kuşları yaşama ortamı olarak uluslararası öneme sahip sulak alanların önemi, korunması ve akılcı kullanımı konularında küresel düzeyde farkındalık sağlamak maksadıyla 1997 yılından bu yana her yıl 2 Şubat tarihi “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanmaktadır.
"Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi", 1971 yılı Şubat ayında İran’ın Ramsar kentinde imzalandığından Ramsar Sözleşmesi olarak adlandırılır. Ramsar sözleşmesi, sulak alanların korunmasına yönelik olarak tüm dünyada devletler düzeyinde imzalanan ilk koruma sözleşmesidir. Sözleşmenin hamisi Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültürel Organizasyonu (UNESCO) Uluslararası Standartlar ve Hukuksal İşler Ofisi’dir. Sözleşme, taraf olan ülkelerin her birini, sulak alanlarını korumakla ve bunların akılcı yönetimini sağlamakla yükümlü kılmaktadır.
Türkiye, Ramsar Sözleşmesi’ne 17 Mayıs 1994’ten itibaren resmen taraf olmuştur. Ülkemiz sınırları içerisinde bugüne kadar 184.487 hektar sulak alanın korunmasını taahhüt altına alınmış ve 14 adet Ramsar alanı ilan edilmiştir. Bunların yeri ve ilan zamanı şöyledir:
- Göksu Deltası – Mersin – 13 Temmuz 1994
- Burdur Gölü – Burdur – 13 Temmuz 1994
- Seyfe Gölü – Kırşehir – 13 Temmuz 1994
- Manyas Gölü (Kuş Gölü) – Balıkesir – 13 Temmuz 1994
- Sultan Sazlığı – Kayseri – 13 Temmuz 1994
- Kızılırmak Deltası – Samsun – 15 Nisan 1998
- Akyatan Lagünü – Adana – 15 Nisan 1998
- Uluabat Gölü – Bursa – 15 Nisan 1998
- Gediz Deltası – İzmir – 15 Nisan 1998
- Meke Gölü – Konya – 21 Haziran 2005
- Yumurtalık Lagünleri – Adana – 21 Haziran 2005
- Kızören Obruğu – Konya – 2 Mayıs 2006
- Kuyucuk Gölü – Kars – 28 Ağustos 2009
- Nemrut Kalderası-Bitlis-17 Nisan 2013
Sulak alanlar ile ilgili çalışmalar Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce takip edilmektedir Türkiye'de 93 sulak alan bulunmaktadır. Bunların 14'ü Ramsar Alanı (184.487 ha) 59'u Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan (800.588 ha) ve 20'si Mahalli Öneme Haiz Sulak Alandır (28.660 ha). Ülkemizde mevcut toplam 1.083.114 ha olan sulak alanların ayrıntılı listesine https://saybis.tarimorman.gov.tr/ sitesinden ulaşılabilir.
Sulak alanların ekolojik ve ekonomik açıdan sayısız faydaları bulunmaktadır. Bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlayan balıkçılık, tarım, hayvancılık, saz üretimi vb. faaliyetlere olanak sağlarlar. Çok zengin biyolojik çeşitliliğe sahiptirler. Göçmen kuşlarına barınaktır. Bulundukları yörede nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yapar, iklimini yumuşatır. Yani sulak alanlar canlı yaşamının geleceğinin sigortalarından biridir.
Öte yandan Doğal Hayatı Koruma Vakfı WWF’in Yaşayan Gezegen Raporu’na göre; “1970-2012 yılları arasında omurgalı canlı popülasyonlarında yaşanan en büyük azalma maalesef %81 ile sulak alan ekosistemlerinde meydana geldi. Türkiye’de son 50 yıl içinde, 3 Van Gölü büyüklüğünde (1,3 milyon hektar) neredeyse mevcudun yarısı kadar sulak alan kaybedildi.”
Türkiye’deki sulak alanların geleceğini tehdit eden doğal nedenlerin yanı sıra insan eliyle yapılan belli başlı sorunlar:
- Tarım için aşırı su çekimi ve su israfına neden olan sulama yöntemleri
- Tarım, endüstri ve kentsel kullanım sonucu oluşan atık suların arıtılmadan doğaya geri verilmesi
- Plansız kentleşme sonucu yerleşim yeri veya tarımsal alan açmak için kurutulan sulak alanlar
- Baraj, HES ve su transferi gibi çevre ve yörede yaşayanlar üzerindeki olumsuz etkileri dikkate alınmamış su altyapı projeleri
- Otoyollar, köprüler ve su yolu kanalları gibi dev ölçekli yatırım projeleri
- Madencilik, taş ocakları işletmesi vb. faaliyetleri
- Yasak avcılık ve balıkçılık faaliyetleri
Türkiye yarı kurak iklim kuşağında yer aldığından, ileride daha fazla sıkıntı yaşamamak için, su kaynakları ve sulak alanların akıllı yönetilmesi ve verimli kullanılması gerekmektedir. Su ve sulak alanlarla ilgili mevzuat ve sorumlu kurum ve kuruluş karmaşası maalesef devam etmektedir. Konu geçtiğimiz yıl içinde gerçekleştirilen 1. Su Şurası’nda ele alınmasına rağmen henüz somut adımlar atıldığı görülmemektedir. Ne diyelim hayırlısı olsun, inşallah.
Bugünden itibaren başlayan rahmet, bereket ve yenilenme ayı olan üç ayların tüm okurlarımıza, memleketimize ve İslam alemine hayırlara vesile olmasını diliyorum. Üç aylarınızı ve Regaip Kandilinizi tebrik ediyorum. Hepimiz için duamız: “Allah’ım Recep ve Şaban Aylarını bizlere hayırlı kıl Ramazan’a eriştir.” Âmin, amin, amin inşallah. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.