Kırmızı Et
Son 2 haftaki yazılarımda beslenme ve hastalıklarla olan yakın ilişkisinden bahsediyorum.
Hekimliğin marifeti insanlar hasta olmadan uyarmaktır. Hastalıklardan korunmak daha kolay iken hastalık ortaya çıktıktan sonra iyileştirmek daha zor ve daha masraflıdır. Ben bir cerrahım. Ameliyat, sezaryen yapmayı çok severim. Lakin neden hastalıklar artsın ve neden daha çok ameliyat yapmak zorunda kalalım.
Salgın hem ruh hem beden sağlığımızı bozdu. İnsanlar depresif ve umutsuz hale geldiler. Hastanelerimizin, hekimlerin yükü arttı.
Toprağın verimi düştü, gıdaların içerdiği besin değerleri azaldı. Kan tablolarımıza bakınca her kimyasal madde düşüşte. Demir, çinko, D vitamini, folik asit, B12 Vitamini, kalsiyum, magnezyum..
Doğal ya da sentetik gıda takviyesi almadan yaşayamaz olduk. Bağışıklığımızı korumak için kullandığımız bitkisel çaylar, yağlar da cabası.
Canının derdine düşmüş insanlar üreme ve cinsel sağlıklarını düşünecek de değiller. Lakin ben jinekolog-cinselterapist hekim olarak doğan tüm bebekleri, ergenleri, yetişkin erkek ve kadınların üreme ve cinsel sağlığını düşünmek ve korumakla mükellefim.
Devletler, milletler gelecek nesilleri ile var olacaklar. Kadim bir toplum, kutlu bir davanın bayraktarlığını yapmış bir ecdadın nesli olarak ardımızda sağlıklı, imanlı nesil bırakmadan mı ölüp gideceğiz bu dünya hayatımızdan.
B 12 vitamini, A vitamini, E vitamini, D vitamini almadan sağlıklı yaşamaktan söz edemeyiz.
Kırmızı et protein, demir ve B 12 vitamini kaynağımızdır.
Kilosu 120 lira oldu denilen kırmızı et fakirin evine kaç günde bir girecek. Kurban bayramında et yiyebilen aileler var öyle değil mi? Üniversiteli gençler yurtlarda öğrenci evlerinde yeterince et tüketebiliyorlar mı? Kıbrıs’ta okuyan gençlerle konuştuğumda burslar ile ancak geçinebildiklerini, etin çok pahalı olmasından dolayı yiyemediklerini işitiyorum.
Bunları size neden yazıyorum biliyor musunuz?
Kırmızı et üzerine projeler var. Oyunlar olabilir. Tehlike sinyalleri çalıyor. Küresel ısınma konusunun gündeme getirilmesi ile günah keçisi ilan edilen büyükbaş hayvanlar hakkında konuşulanları hepimiz biliyoruz. Dünyanın var oluşundan beri büyükbaş hayvanların eti, sütü, peyniri, yağını, et ve süt ürünlerini kullanırken bugün küresel ısınmanın sorumlusu olarak büyükbaş hayvanlar suçlanıyor. Çıkardıkları gazların küresel ısınmanın etkileri arasında olduğu söyleniyor. Komik açıklamalar...
Bu yüzden büyükbaş hayvan üretimi durdurulmalıymış. Suni et faydalıymış ve ucuza mal edilecekmiş. Böylece kırmızı etten vazgeçecekmişiz. Kırmızı et üreme ve cinsel sağlığın olmazsa olmazıdır. Özellikle erkek üreme açısından çok önemlidir. O nedenle büyükbaş hayvanlara bütün erkeklerin sahip çıkması gerekmektedir. Suni etin üretim şekli asla doğal olan bir ürünle aynı olamaz. Ayrıca suni et B12 protein ihtiyacımızı gerçekten karşılıyor olsa bile üretim modeli doğal yaratılmış hayvanların yok edilmesinin açıklaması olmaz. Büyükbaş hayvancılığı yerli ırklarımızı korumalı, meralar oluşturmalı ve yemleri ekonomik hale getirmeliyiz ki maliyetler düşsün ve üretim devam edebilsin. Kuş gribi ile tavuk çitliklerimizin yakılarak yok edilmesi ve tavukçuluğun doğal formasyondan çıkıp hızla kesim tavuğu yetiştirilmesi sürecini başlattı. Ansızın büyükbaş hayvanlardan geçen hastalıklar olduğunu duyabiliriz. Tıpkı kuş gribindeki hastalık yayıyor dedikleri gibi.
Büyükbaş hayvanlar son derece önemli. Hele de Müslüman halklar için çok daha önemli. Domuz yemeyeceğiz, at yemeyeceğiz, ne yiyeceğiz dağdan geyik mi avlayacak bu millet. Ormanları da yakıyorlar zaten. Geyik de kalmaz bu gidişle. 50-60 araçla küresel ısınma toplantısına giden devlet başkanlarının küresel ısınmayı önlüyoruz diye ortaya çıkması tüm insanlığın uyanışına vesile olmalıdır. Asıl küresel ısınmaya siz neden oluyorken büyükbaş hayvanlara suç atıyorsunuz diyebilmeliyiz.
Kurban kesmek Müslümanlar açısından hem manevi ibadet hem bedeni hastalıklardan korunmak açısından hem de fakir olanların kırmızı ete ulaşabilmesini kolaylaştırması bakımından önemlidir.
Şimdiden bazı medyatik hekimler bile suni etin güzelliklerinden bahsetmeye, ineklerin çıkardığı gazın sera tesirinden bahsetmeye başladılar. Hekimler bunu yapar ise gerisini hepimiz düşünelim artık. Milletimizin bu konuları sosyal medyada işitirken suni ürünlerin insan sağlığını çok daha fazla bozacağının bilincinde olmalıdır. Birkaç yıl sonra iş işten geçtikten sonra demedi demeyiniz lütfen.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.