Dört Hecelik Bir Söz “Bahtiyarlık”
Her şey çok hızlı gelişti, insanlar birdenbire her şeyle ilgilenir ve aynı zamanda hiçbir şeyle ilgilenmez hale geldiler…(Kierkagaard)
Sanayi devrimi ve aydınlanma çağı büyük bir hızla ilerlerken söylemiş bir söz bu. İnsanların fikir ve bilgi yığınlarıyla boğulmakta oldukları kendilerini kamusal alanda özgür hissedeceklerini , kusursuz bir demokrasi yolculuğuna son sürat gidildiğini zannettikleri ancak gerçeklerin hiçte öyle olmadığını gördüğümüz bir dönem olarak tarih sahnesindeki yerini aldı. Gazete, dergilerin ve cafelerin yaygın olduğu bir dönemden filizlenen bu düşünceler, günümüzde ‘’Metaverse’’ anlayışıyla mutluluk dağıtacağını iddia etmekte ve sosyal medya aracılığıyla da yaşadığımız gösteri çağında insanlara aynı yanılsamayı sunmakta. Bunu akdedebilenler göreceklerdir ki, sunulan mutluluk iksirleri de gösterinin bir parçasıdır aslında.
Mutluluk yalanlarıyla insanlığın edilgen kılınmak istendiği bir tarihi sürecin içerisindeyiz.
Tarihin her döneminde mutlu olma arzusu ve talebi olmuştur ve buda insani bir durumdur. Ancak içinde bulunduğumuz gösteri çağında gençlerimize ve çocuklarımıza sunulan/empoze edilmeye çalışılan mutluluk anlayışı; ahlaktan uzak aynı zamanda habersiz, anlık hazlar’ın mutluluk olarak algılatılmaya çalışıldığı bir sapkın düşüncedir.
Bu yanlışı göremeyen/gösterilmeyen gençlerimizde teknolojinin ve sanal dünyanın bağımlısı olup, özne olmaktan çıkıp nesne konumuna gelebilmektedir. Düşünmeyen, aklını kullanmayan sanal bir gençliğin mutlu olması mümkün değildir. Bir insanın aklını kullanmadan mutlu olma isteği, kısa süreli bir durum değişikliğinden başka bir şey ifade etmeyecektir. Oysa insanlığın aradığı kalıcı, sürekli ve artan bir mutluluk hedefidir.
Aklını kullanan, varoluş amacını bilen ve buna yönelen insan mutlu olmaya aday bir insandır. Bu süreçte karşılaşacağı engellerde bazı zamanlar onu mutsuz kılacak ve kendini kötü hissettirecektir. Ancak doğru olan, Polyannacılık yapmadan, yaşanacak her türlü olumsuzluklara rağmen mutluluk sınırlarımızı korumayı bilmektir.
Batılla süslenmemiş gerçek sevinç ve mutluluğun ‘’hikmet’’ arayışında olduğunu, hikmetin en üstününe ulaşan kimselerinde gerçek mutluluğa sahip olacağını bilmek ve gençlerimize öğretmekle mükellefiz.
‘’De ki: Ancak Allah’ın lütfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler…’ (Yunus suresi 58)
Yukarıda ki ilahi mesaj bize; mutluluğu yanlış yerde aramamamızı, önemli olanın sahip olduklarımızın değil, sahip olduğumuz şeylerin Allah’ın lütfu sayılmaya değer olup olmamasının önemli olduğunu bilmemiz ve buna göre hayat yaşamamız gerektiğini anlatmaktadır.
Dertlerini saymayı seven ancak mutluluklarını hesaplamayan bir insan olmayı bırakıp, mutsuzluk tuzaklarından uzak durmak, gösteri çağında metaverselerde sanal ortamlarda sunulan anlık haz odaklı mutluluk yalanlarına kendimizi kaptırmadan, varoluş gayesini bilerek sürdürülecek erdemli bir yaşam ve anlayış insana/insanlığa mutlu olma kapılarını açacaktır.
Bahtiyarlığı dört hecelik bir kelimeden ibaret görüp, çözülemeyecek bin asırlık bir sır olmasını kimse istemez.
Kişinin kendi yaratıcısıyla arasındaki mesafeyi yakınlaştırması, başta kendi değerini anlaması, sevgi, ümit, cesaret, özgürlük, güvenlik, fedakarlık vb. kavramlarının sanal değil gerçek dünyada mutlu olmak için ne ifade ettiklerini bilmesi ve bunları yaşamında anlamlı kılma gayreti de bir o kadar önemlidir.
Şeyh Galip(1757-1799) ne güzel anlatmış:
“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”
“Ey insan evladı!
Kendine saygıyla/hürmetle yaklaş;
çünkü sen kâinatta yaratılmışların özü/göz bebeği olan insansın.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.