Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

Sultan Alparslan’ın emaneti

Sultan Alparslan’ın emaneti

Özel muhafız birliği içinde yer alan askerlerden birinin köylü bir kadından bir etek gasp ettiğini duyunca çok öfkelenen, gâsıp askerin derhal yakalanarak idam edilmesini emreden halkın emniyetine ve refahına önem veren bir komutan…

1071 de Anadolu’ya kapılarını açtığımız dünyada, Türk milletini tarihten, Türk devletini bu coğrafyadan silmek isteyen hainlere karşı verilen unutulmayacak savaşlarla dolu, destansı mücadelelerin ve zaferlerin yaşandığı bir ülkede yaşıyoruz.

Malazgirt'te Bizans ordusunu uyguladığı Hilal taktiği ile bozguna uğratarak 1071'de Türklere Anadolu'nun kapılarını açan Büyük Selçuklu Devleti hükümdarı Sultan Alparslan hakkında ne kadar bilgiye sahibiz?

Sultanın kazandırdığı, üzerinde hür bir şekilde yaşadığımız toprakların emanetçileri olarak yaşayan bizlerin de neslimize kendi ecdadını tanıyacak, güçlü mazisine yaraşır şekilde hem haritada hem de sahada varlığını sürdürecek şekilde onları tanıtmak, eğitim vermek, sağlam bir tarih şuuru kazandırmak olmazsa olmazlarımız arasında yer almalıdır.

 Devlet adamlığının yanında kahramanlığı, öngörüsü, stratejik düşünce becerileriyle, üstün savaş stratejileriyle ön plana çıkan bir komutan olan Sultan Alp Arslan’ın, Büyük Selçuklular Devleti’nin ilk hükümdarı olmamasına rağmen, bütün Selçuklu coğrafyasına gerçek manada hükmeden ilk hükümdar olduğu söylenebilir.

 Tuğrul Bey’in başlatmış olduğu kurumsallaşma hareketini devam ettiren ve yerleştiren bir komutandan ve devlet adamından bahsediyoruz. Bunun yanında  namı isminin önüne geçecek olan Hasan b. Alî b. İshâk et-Tûsî’ (Nizâmülmülk) te unutulmamalıdır. Gücünü sadece askeri alanda elde edilen zaferlere bağlamayan bir devlet anlayışıyla hareket edilmesinde, askerî, idarî, ilmî, kültürel ve ekonomik alanda atılan adımlar atılmasında, alınan tedbirlerle Büyük Selçuklu Devleti’nin gelişmesinde ve kurumsal yapıya bürünmesinde büyük hizmetleri olmuştur.

Selçuklular’a devlet kimliğini tam olarak kazandıran Sultan Alp Arslan’dır. Ama bizim için belki de en belirleyici özelliği Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun Türkleşme ve İslami bir coğrafyaya dönüşme sürecinin resmen başlatılmış olmasıdır.

Büyük kitleleri sevk ve idare etmesini bilen büyük liderlerin, kesin sonuç almak istedikleri zamanlarda emrindekilerin ruh hallerine uygun nutuklar îrad ettikleri bilinen bir gerçektir.  

Sultan Alp Arslan’ın Malazgirt Savaşı öncesi Allah’a yakarışı ve ordusuna hitaben yapmış olduğu konuşma onun nasıl bir lider olduğu hakkında bilgiler vermektedir.

Bütün savaş hazırlıklarını bitiren ve beyaz bir elbise giyen Sultan Alp Arslan “Ölürsem kefenim bu olsun” diyerek Cuma sabahı emrindeki bütün kumandanları toplamış ve onların yanında şu duada bulunmuştur:

“Ey Allah’ım, sana müvekkil oldum ve bu cihatla sana yaklaştım, senin katında secdeye kapanıyor ve yalvarıyorum.

Bu sözlerim, gerçek duygularımı ifade etmiyorsa beni yanımdaki yardımcılarımı ve askerlerimi yok et!

Eğer içtenliğimi kabul ediyorsan düşmanlara karşı bu cihatta bana yardım et ve beni muzaffer bir sultan kıl!”…

 26 Ağustos Cuma günü namaz vakti yaklaştığı zaman  Sultan Alp Arslan, kumandan ve askerleriyle birlikte namaz kıldıktan sonra onlara şöyle bir hitapta bulunduğu söylenir:

“Ey askerlerim ve kumandanlarım!

Daha ne zamana kadar biz azınlıkta, düşman çoğunlukta olmak üzere, böyle bekleyeceğiz? Ben bizzat Müslümanların minberlerde bizim için duâ etmekte oldukları bu saatte düşmanın üzerine atılmak istiyorum.

Gâlip gelirsek arzu ettiğimiz sonuç hâsıl olacaktır, aksi takdirde şehit olarak cennete gideriz. Beni izlemek isteyenler gelsinler, geri dönmek isteyenler ise serbestçe geri dönebilirler. Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır.

Bugün ben de sizlerden biriyim ve sizinle birlikte savaşacağım.

Biz, Müslümanların eskiden beri yapa geldikleri bir gaza yapıyorum… ‘’

 

"Size öyle bir vatan aldım ki ebediyen sizin olacaktır" diyen, Sultan Alparslan ve ordusunun ruhları şad, mekânları cennet olsun.

 

Şanlı ecdadına yakışır şekilde her daim vatanını korumasını bilen/bilecek İslam’la şereflenmiş bir milletiz.

Gençlerimize asil bir milletin evlatları olduklarını akıllarından çıkarmamaları için, güçlü mazisini öğretmekten asla vazgeçmemeliyiz.

Vatan edindiğimiz bu coğrafyada tutunmamızın yegâne yolu, dünyayı memleketi bilen bir anlayışla çağı doğru okumak, birlik ve beraberlik içinde yaşamaktır.

Bin yıldır üzerinde yaşadığımız bu topraklar, milletimizin canları pahasına gösterdiği onurlu mücadele ile vatan olmuştur ve yetiştireceğimiz inançlı, sorumluluk sahibi gençlerle de olmaya devam edecektir.

Yurdunu kaybeden bir insan için; kendi hürriyetinin bile, bir manası yoktur...

Yetiştireceğimiz gençler birer hakikat erleri olmalı ki yurdunu kaybetmesin ona sahip çıksınlar.

Sadece dünyanın değil, insanların da ikliminin bozulmaya çalışıldığı,  insanımızın ve insanlığın hakikatle bağın koparılmaya çalışıldığı bir çağda yaşıyoruz.

Hakikate ulaşmak isteyenlerin yapacağı öncelikli işlerden biriside kendisine sunulan gerçekleri sorgulaması olacaktır. Bize sunulan gerçekler hakikat mi diye sorgulamadan hakikate açılamaz, sahte gerçeklerin kurbanı oluruz.

Unutmayalım ki hakikate açılan herkesin hakikate de ulaşacağı garantisi de yoktur. Bunun için kendi benliğini, özünü, tarihini ve değerlerini terk eden, kendine ve toplumuna yabancılaşan hiç kimsenin de hiç bir maksadına ulaşacağı söylenemez. İnsan kendisinin yanı sıra mensubu bulunduğu toplumu, ülkesini ve dünyayı anlamak için de geçmişi bilmek, ecdadını tanımak ve doğru dersler çıkarmak zorundadır.

Şeyh EDEBALİ’nin:

OSMAN!

Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın …  

 

Bu söz bizlere çok şey anlatmaktadır. 

Ne mutlu; Sultan Alparslan’ın emanetine ve ufkuna sahip olabilenlere, Malazgirt Ruhunu yitirmeyenlere, insanlığa her daim umut olabilenlere…

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi