Yüz Yüze Eğitime Merhaba
Doğruyu, güzeli ve hakikati bulmak, yaşamak ve hayata hâkim kılmak için sağlıklı, yüz yüze eğitim şart…
Okullar nihayetinde açıldı ve tüm kademelerde yüz yüze eğitime uzun bir aradan sonra 6 Eylül 2021 tarihi itibariyle yeniden başlandı.
Yapılan değerlendirmelere bakıldığında özellikle tüm kademelerde verilen uzaktan eğitimin istenilen memnuniyeti vermediği, öğrenci başarısında beklenen büyük artışlar olmadığı, sadece doğu toplumlarında değil batı toplumlarında da yüz yüze eğitime bir alternatif olamayacağı görülmüştür. Zaten en büyük yanlışlardan birisi de güncel eğitim uygulamalarının öncekine alternatif olarak sunulmasıdır. Farklı görüşlere açık bir konu olmakla birlikte, uzaktan eğitimden ziyade her ne kadar hibrit eğitim’den de bahsedenler olsa da bazı kademelerde ve yaş gruplarında kısa vadede bunun da yüz yüze eğitime bir alternatif olacağı şuan için söylenemez.
Mevcut şartlar içerisinde yapılabileceğin en iyisi buydu diyenlere de tabi ki söylenecek bir sözümüz yok…
Yapılan aşılama çalışmalarıyla gelinen noktaya ve ilgili bakanlıkların açıklamalarına baktığımızda, inanıyoruz ki okullar yüz yüze eğitime devam edecek, kapanma olmadan salgınla mücadeleyi toplum olarak bilinçli şekilde sürdüreceğiz. Sürdürmekte zorundayız.
Eğitim adına geldiğimiz noktada mevcut durumlarımızı doğru anlamak, gelişime açık olmak, yerinde ve zamanında uygulanabilir doğru kararlar almak zorunda olduğumuz bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz. Okullarına kavuşan öğrencilerimizi hiçbir şey olmamış gibi kaldığımız yerden devam eden bir anlayışla eğitmemiz artık mümkün değil gibi görünüyor.
Gerek öğrencilerimiz, gerekse öğretmenler ve okullar olarak bundan sonraki süreçte:
Nerdeyim?
Nereye gitmek istiyorum?
Gitmek istediğim yere nasıl ulaşabilirim?
Başarımı nasıl izler ve değerlendiririm? Sorularına cevap aranmalıdır…
Her bir öğretmenimiz ve sorumluluk sahibi eğitim paydaşlarımız önceki dönemlerden daha çok bu dönemde kendilerini daha da geliştirmek zorunda olacaklardır.
Problem çözme becerileri, genel kültür, dijital okuryazarlık, ana dilin etkin kullanımı geliştirmek çok önemli.
Özenli bir görünüme sahip olabilen, öğrencileri ve velileri için doğru rol modellik yapan, alanında uzman, yöneticilik becerileri gelişmiş, rehberlik yönü güçlü olan öğretmenlerle öğrencilerimizi buluşturarak uzaktan eğitim dönemindeki açığı kapatmanın mümkün olacağına inananlardanım.
Okullarda öncelikli işimiz öğrencileri doğru anlamak olacaktır. Onlar zor bir dönemi geride bıraktılar ve hiç alışık olmadıkları bir salgın olayını tecrübe ettiler. Hatta birçok öğrencide okula karşı sönme duyguları bile gelişmiş olabilir.
Okullar vizyon ve misyonlarına uygun bir felsefeyle hareket etmeli, amaçlar, ilkeler ve hedefler çok yönlü olarak yeniden ele alınmalı, sınıf ve okul aktiviteleri, eğitim içerikleri zenginleştirilmeli, sağlıklı eleştiriler ve değerlendirmeler yapılacak bir okul kültürü ve ortamı oluşturmak zorundadırlar. “Öğrencilerimi daha kolay nasıl öğrenebilir ?” sorusu her zaman öncelikli olarak gündemimizde yer almalı.
Değişmeyen bir gerçeğimiz var. Hepimiz biliyoruz ki; “En iyi öğretmenler, öğrencilerine anlaşılır bilgileri ve onlarla eğlenebilecekleri zamanı verirler…”
Aşağıda belirtilen durum bu konuyu güzel bir şekilde ifade ediyor:
“Anlaşılmadan ezberlenen şeyler kabukları ile birlikte yutulan ve sonuçta hazmedilmeyen çekirdeklere benzer.
Uymayan bir şekilde ders vermek, daha dişi çıkmamış bir çocuğa pirzola yedirmeye benzer.
Çocuğun gelişimine, çağ özelliklerine önem vermeyen bir öğretmenin durumu yüksek bir balkonda durduğu halde sokaktan geçen küçük bir çocuğa el uzatan bir adamın haline benzer… “ SATI BEY’DEN(1911):
İletişim uzmanlarınca dile getirilen bir konu var. İnsanlar vaktinin yüzde 70’ini iletişim için kullanıyorlar. Yüzde 9’unu yazmak, yüzde 16’sını okumak, yüzde 30’unu konuşmak ve yüzde 45’ini de dinlemek için kullandıkları söyleniyor.
Uzaktan eğitim süresince özellikle etkin dinleme becerileri konusunda öğrencilerimizin kayıplar yaşadığı da dikkate alınmalı ve dersler de özellikle bu becerileri yeniden kazandıracak etkinliklere bolca yer verilmelidir.
Aksi durumda yaşanacak bu beceri kaybıyla insanın bireyselleşmesi, toplumuna ve hatta kendine bile yabancılaşması gelecekte insanlığı;
“Dinlemedikleri halde ‘dinledik’ diyenler gibi” olanların durumuna da düşürebilir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.