Zamanla bir kez olsun konuşmamışsınızdır
“Günler gelip geçmektedir
Kuşlar gibi uçmaktadır
Ehl-i fesadın yeri nar
Ehl-i salah uçmaktadır”
(Aziz Mahmut Hüdayi)
2022 yılını geride bırakmaya sayılı günler kaldı.
Geçen ve tükenenin zaman değil, ömür olduğunu bilmeyenlerden, ehl-i fesaddan olmayalım. Kendimize bazı sorular sorarak geride bırakacağımız bir yılın değerlendirmesini yapmak adına kaleme alınan bu yazı akla gelen bazı sorulardan ibarettir. Ebetteki herkesin kendine soracağı özel sorular olacaktır…
Bir insanın, “Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden” hesaba çekileceğimiz zamandan önce bu dünyada bize sunulan zaman nimetinin farkında olmak ve bunu etkin ve verimli bir şekilde değerlendirmek, emaneti yüklenen insanın öncelikli konusu olmak zorundadır.
“Geçmiş, bugün, gelecek” üçgeni etrafında eleştiriler yapmak ve bu konuda çeşitli düşünceler üretme becerimizi geliştirmek zorundayız.
Hey gidi hey!...” Söylemi sizi yakın geçmişe götürür. Bu söylemde takılıp kalmamak gerekir.
Geride kalan zamanı ve yaşananları geri getirmek mümkün değildir. Geçen geçmiştir, yaşanan da yaşanmıştır. Gelecekte belirsizliğini koruduğuna göre aldığımız ve verdiğimiz nefes anını doğru yaşamak gerekir. Çünkü şu an içinde bulunduğumuz vakitte bir an önce geçmek istemektedir.
Geçmişe dönmek imkânsız olduğu gibi, nefeslerimiz de sayılı olduğuna göre geleceğe ulaşmak konusunda da bizim elimizde olan bir şey yok. Ertelemek yaşamı kaçırmak demektir diye güzel bir söz vardır.
Saatlere hükmeden insanın zamana da hükmedeceğini sanması büyük bir yanılgıdır.
Bugün emanet edilen zamanı verimli ve hakkaniyet ölçüsünde kullanırsak, yarına ulaştığımızda dün için üzülmeyeceğiz. Dünü kurtarmış olacağız. Yaşadığımız bu günde doğru ve yasal olarak kabul edilen her şeyi “Hak” olan çerçevede yaptığımızda da yarın için endişe etmeye gerek kalmayacaktır. Anlaşılan o ki mesele vaktin adamı olmaktan geçer. Vaktin adamı da vaktin hakkını veren şuurlu, hakkıyla yaşayan adam demektir. Değilse her devrin kendine göre adamı geçmişte olduğu gibi bugün de yarında olacaktır. Vaktin adamı olmak mı/devrin adamı olmak mı? Bu konuda tercih bize bırakılmış.
En güzel surette yaratılan bir insan olarak buna değecek bir hayat sürmek konusundaki durumlarımız nedir?
Gözümüzü açtığımızda doğdu, kapadığımızda öldü dedikleri ve “bir ömür olarak kabul edilen göz kırpma süresini” insanlık olarak doğru kullanabilmek ve anlamlı kılabilmek en büyük temennimiz…
Charles Lutwidge’in Alice Harikalar Diyarında adlı eserde öznel zamanın yanılsamalara açık olduğunu anlatan dikkat çekici bir bölüm vardır:
Sürekli bilmeceler soran şapkacıya:
“Düşünüyorum da, zamanınızı yanıtı olmayan bilmeceler sorarak harcayacağınıza daha iyi amaçlar adına kullanabilirsiniz” diye çıkışır Alice.
“Eğer ki Zaman’ı benim kadar iyi tanımış olsaydınız” diye yanıtlar şapkacı,
“O’ndan harcanabilen bir nesne olarak değil, bir kişi gibi bahsederdiniz.”
Alice, bu sözlerin ne anlama geldiğini anlamaz.
“Elbette ki anlamıyorsunuz” diye baş sallar şapkacı kibirli bir tavırla.
“Öyle tahmin ederim ki, Zaman’la bir kez olsun konuşmamışsınızdır bile.”
“Zannedersem hayır” diye yanıtlar Alice tedbirle.
“Ancak müzik dinlerken ne kadar zaman aralıklarıyla tempo tutulması gerektiğini biliyorum.”
“Ya, işte şimdi anlaşıldı” der şapkacı.
“Zamanın temposu tutulmaz. Oysa O’nunla iyi geçinmeyi bir öğrenebilseniz, saati hep sizin keyfinize göre işletir. Söz gelişi sabahleyin saat dokuzda, tam derslere başlama vakti ona şöyle bir fısıldadınız mı, gözünüzü açıp kapayana kadar büyük bir hızla döner, bir de bakarsınız saat 13.30 olmuş, tam yemek vakti!”
Burada şapkacının zamanla iyi geçinmekten kastettiğini, neden zaman bazen bir türlü geçmek bilmezken bir diğer zaman saatler hızlı hareket eder yanılgısına kapılırız bunu da sorgulamak gerekir.
Her şey vaktine esir derler. Esir kalacak olan insanlık olmasın yeter.
İçinde bulunduğumuz dijital çağda ve hipotez aşamasındayken hızlı bir şekilde hayata geçirilen “Metaverse” dünyalarında zamanımıza nasıl müdahaleler yapılıyor, saniyeler değil, saliseler bile hesaba katılıyor konusunda da uyanık olmak, farkındalık düzeyimizi arttırmak zorundayız.
Bir şairimizin dizelerinde dile getirdiği gibi:
“Ömür dediğin uçan bir kuştur, Sakın kanatlanma bulmadan bir rehber ….”
Sözüne kulak vererek;
“-İman etmekle sorumlu olduğumuz kadar,
-İmanı ve ahlakı muhafaza etmek,
-Yeryüzünü imar ve inşa etmek de görevimiz olduğu bilinciyle’”
yaşayacağımız yeni bir yıla/yıllara kavuşmak dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.