Yücel KEMANDİ

Yücel KEMANDİ

Hayat pahalılığı mı, ahlâk erozyonu mu?

Hayat pahalılığı mı, ahlâk erozyonu mu?

Geçen hafta Konya Büyükşehir Belediye Başkanının 26.02.2019 yılında seçim beyannamesinde yazdığı vaatlerini yazmış, bunların içinde yapılanları ya da yapılamayanları başkanımıza sormuş, cevap gelirse burada yazacağımıza söz vermiştik.

Bu yazıyı yazdığım pazartesi sabahına kadar maalesef hiç bir cevap gelmedi.

Sayın okurlarım; seçim beyannamesinde verilen o sözlerin yapılmadığını düşünmeniz çok normal çünkü belediyeden tık ses yok.

Ve bugün; Hayat pahalılığı mı, ahlâk erozyonu mu?

Hemen herkes, durmadan yapılan zamları, asgari ücreti, emekli ücretlerini konuşurken, hiç kimse geleceğimizi ciddi manada tehdit eden manevi tahribatı, ahlaki çöküşü ve yozlaşmayı dikkate almıyor, konuşmuyor.

Milleti canından bezdiren hayat pahalılığı tabii ki konuşulmalı hatta konuşulmakla kalmamalı protestolarda yapılmalı.

Ancak, bunlar kadar, hatta bunlardan daha önemli olan, manevi değerlerimizi tahrip eden ahlaki çöküntülerde konuşulsun, tartışılsın.

Günümüzde hayat pahalılığı yanında çok ciddi anlamda bir ahlâk erozyonu ve ahlâkî yozlaşma da yaşanmaktadır.

Manevi değerlere ters düşen, televizyon programları, filmler televizyon dizileri ve internet siteleri, bizi biz yapan değerlerimizi yok eden yayınlar yapıyor.

Haberimiz var mı?

Tüm TV dizilerinde ahlâktan çok ahlâksızlığın ön plana çıktığı yaşayış tarzları, büyük reyting yapıyor, gündemi meşgul ediyor.

Peki bunu konuşuyor muyuz?

Dizilerden iki tanesi toplumda her an yaşadığımız iki olayı gündeme taşıdıkları için günah keçisi yapılıyor toplum bu iki diziyle uğraşırken diğerleri lağım akıtmaya devam ediliyorlar.

Buna ne dersiniz?

Bu yazılanı abartılı bulabilirsiniz inanın hiç abartı yok az bile yazdık.

+++

Bir de toplumda siyasetin kişisel çıkarlara alet edilmesi, siyasal kayırmacılık var.

Bunun rüşvet ve yozlaşmaya nasıl etki ettiğinden habersiz bir toplum oluşturulmaya çalışılıyor. Bundan da bihaberiz.

Sanki siyasetçilerin farklı bir ahlak anlayışı varmış izlenimi topluma enjekte ediliyor.

(Siyasetçi yalan söyler, çalar, rüşvet alır)

Kısaca söylemek gerekirse, siyasi gücü elinde bulunduran kamu görevlisi, tüm imkanları özel çıkarı için kullanabiliyor, hırsızlık, yolsuzluk yapabiliyor.

Adam kayırma, rüşvet normal. Hak edenin hak ettiği yere gelmesi bir makama oturması para kazanıp zengin olması anormal sayılan günleri yaşıyoruz.

Dinimizin yolsuzluğa, torpile, rüşvete, hırsızlığa, haksızlığa, ahlâksızlığa, adâletsizliğe yer vermediği, bunları yapanların günahkar olduğu unutulmuş.

Kadınlarımız başını kapatınca, erkekler sakal bırakınca her şeyi hallettik zannediyoruz.

Kim olursa olsun hakka, adâlete ve güzel ahlâka uygun davrananları toplum içinde dışlıyoruz.

+++

Amacımız dine hizmet diyen cemaatlerin vergisiz servetlerine servet katması önlenemeyen bir yükseliş oluvermiş.

İsterseniz sayıları benim bildiğim kadarıyla 90 adet olmuş (isteyen okurlarıma isimlerini gönderebilirim) bu cemaatlerin servetlerini ve kazanç yollarını bir inceleyiniz.

En acı olanı da hemen her fırsatta, bolca dinî deyim ve argümanları kullanırken diğer taraftan, yukarıda yazdığımız dinî değerlerle örtüşmeyen uygulamalarda bulunulması insanlarımızın bir bölümünün dinden ve dindarlardan soğumasına sebep olmasıdır.

Öyle tepeden inme komutlarla, yıllar önce Ömer Hayyam'ın,"Bir elde kadeh, bir elde kuran; bir helaldir işimiz, bir haram. Şu yarım yamalak dünyada ne tam kafiriz, ne tam Müslüman" dediği gibi dine hizmetin olamayacağına, tam tersine bu çeşit yanlış yol ve metotlarla yola çıkmanın dinî değerlere zarar vererek toplumun bazı kesimlerini dinden soğuttuğuna, ahlaki aşınmaya ve yozlaşmaya sebep olduğuna, muhafazakar iktidarlar döneminde şahit oluyoruz.

Örneğin içki ve domuz eti gibi Allah’ın haram kıldığı şeyleri alıp satmak bir Müslüman için helal değildir.

Ama bunları ülkemizde hep Müslümanlar yapar.

Yine faizli işlem yapmak, kumar oynamak veya oynatmak, hile yapmak, stokçuluk yapmak gibi topluma zarar veren ticari usulsüzlüklerden Müslümanların uzak durması hem dini hem de ahlâkî bir sorumluluktur.

Ancak; Buna da hiç uyulmaz.

Ahlâkî yozlaşmanın temelinde insan iradesinin iyi ve doğruyu seçmek yerine nefsine boyun eğmesi ve zamanla onun sınırsız arzularının esiri durumuna düşmesi yatmaktadır.

“Hayat pahalılığı mı? Ahlâk erozyonu mu?” diye sormuştuk. Galiba; hayat pahalılığı ahlâk erozyonunu getirmiş olmasın?

İşte biz buyuz.

Biz böyle olmasaydık neler olurdu dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Yücel KEMANDİ Arşivi