Ali Ulurasba

Ali Ulurasba

BANYODAKİ HİTCHCOCK

BANYODAKİ HİTCHCOCK

Kendimizle yüzleşmeye korkarız. Derinlerimizi indikçe neyle karşılaşacağımızla ilgili bir bilgimiz yoktur. O yüzden yüzeysel bir ilişkidir kendimizle ilişkimiz. Ötekine yoğunlaşmamız da bundandır.
Freud'in klinikteki "ben" ini beyaz perdeye taşıyan Alfred Hitchcock olur. Bu durum Amerikan korku sinemasında değil, bütün dünya korku sinemasında bir mihenk taşıdır artık.
Hitchcock 1960’ta çektiği Sapık inanılmazdır ve sinema tarihinde yeni bir dönemdir.
Film Robert Bloch’un romanını uyarlanmadır. Kitaptan film yapacağını söyleyince şaşıran Paramount yöneticileri Hitchock’a gülünç bir bütçe verir. Hitchcock başrolünde Anthony Perkins'i oynadır. Mükemmel oyunculuk. Film 800 bin doların altına malolur. Bugün değeri milyar dolardır. Sinemaya damgasını vurur.
Filmin konusu: Annesine tutkun sapık bir adamın şehirden uzakta bir oteldeki cinayetini anlatır. Artık sinemada yaratık, canavar, vampir, şeytan, mumya vb. korku imgeleri dışında ilk kez insandır (ben'dir) tehlike oluşturan.
Bu korku sinemasında milattır. Sapık-katil profili şekillenir. Katil içimizden biridir, kesinlikle. Etrafımızda dolaşan, alışveriş yapan, eğlenen herhangi birinin potansiyel bir katildir. Hitchcock, insanı kendi vahşiliği ile içindeki canavarın simgesel kılıfından sıyırır. Kendi gerçekliğiyle insanı yüzleştirir. Hitchcock, korkuyu ve gerilimi incelikle inşa etttiğinde sadece insanı kullanmakta, insanı insanla huzursuzlaştırıp germekte ve giderek dehşete düşürmektedir.
Soğuk savaşın etkisinin yani komünizm tehlikesinin de körüklediği bu durum korku sineması için iyi bir malzeme olmuştur. Bu filmlerdeki estetik değerler, dönemin diğer filmlerine oranla çok az şiddet ve kan içermesi, cinselliği ölçülü kullanması ve görsel dili çok iyi değerlendirmesi, korku sinemasında da kaliteli, sanatsal yapıtların ortaya konulabileceğini göstermiştir. Korku sineması üzerindeki önyargılar kırmıştır.
Hitchcock, Sapık ile korku sinemasına klişe sahnelerde armağan eder. Janet Leigh’nin banyoda öldürüldüğü sahne (günahlarından arınırken) artık korku filmleri için unutulmaz bir örnektir. Banyo perdesinde bıçaklı bir el, duş alan kadına yaklaşır, kadın çığlık atar, bıçak darbeleri ve kan (erkek kendini doğuranı öldürerek var olmaya çabalar-ilk cinayet ilk günah, ilk kirlenme).
Hitchcock, bu sahnenin kendilerini çok zorladığını ifade eder:
“Janet Leigh’nin banyoda öldürülmesini tam yedi günde çektik. 42 saniyelik bir film için, kamera tam 70 değişik pozisyonda çekim yaptı. Janet’in yalnızca başı, elleri ve omuzları görülüyordu. Geri kalan bölümler için çıplak bir kız dublör kullandım. Doğallıkla, bıçak hiç vücuduna dokunmuyordu, her şey kurguda çözümleniyordu. Göğüslerin vb.’nin görüntüye girmemesi için bazı çekimleri rolantide aldık.”
Hitchcock, aynı üslubunu bu kez hayvanlar âleminde Kuşlar (1963/Birds) ile yapar. Çevremizde yaşayan, evimizde beslediğimiz, sevimli, zararsız kuşları insanlara saldırtır. Kuşlar kimdir? Yine benim inşa ettiğim “öteki”dir.

UZUN LAFIN KISASI OLMAZ: Bir hayat seçemezsin onu yaşarsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ulurasba Arşivi