Gündem Üzerine Nefis Muhasebesi
Ekonomik sorunlar gündemimizde kalmaya devam ediyor. Gidişata bakarsak uzun bir süre daha böyle devam edecek gibi. Eleştiri ve şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Dost meclislerinde herkes kendince çözüm önerileri sunuyor. Fakat durup arada bir soluklanmakta, bir nefis muhasebesi yapmakta fayda var sanki.
Ülke ekonomisi gündemimizi meşgul ettiği kadar toplumda yaşanan ahlaki yozlaşma meşgul etmiyor. İnsanımızdaki itikadî savruluş gözümüze batmıyor. Özgürlük adı altında yapılan ahlaksızlıklar, dinamitlenen aile kurumumuz dikkatimizi çekmiyor. Önce ekonomi, önce cebimiz diyoruz.
Nefis muhasebesine gündemimiz üzerinden devam edelim…
Ekonomi düzelirse her şeyin düzeleceğini sanıyoruz. Oysa ki yanılıyoruz. Ekonominin çok kötü olduğu zamanları da daha iyi olduğu zamanları da yaşadık. Ama hiç bugünkü kadar savrulmadık…
Şükür, rıza, sabır, tevekkül gibi hasletleri unuttuk. Canıyla, malıyla ve evlatlarıyla imtihan edilen Eyyub aleyhisselamı bildiğimiz halde sürekli her şeyden şikâyet eder hale geldik.
Şükretmek modern zamanın en büyük günahı oldu. "Şükrederseniz artırırım" buyuran Rabbe inandığımız halde "Zaten başımıza ne geldiyse şükrettiğimiz, yetindiğimiz, şikâyet etmediğimiz için geldi" diyenlere kulak verdik.
"Sizi biraz korku, açlık, mallardan, ürünlerden ve canlardan eksiltme ile sınarız. Sabredenleri müjdele" buyuran rabbimizin ayetlerine kör kesildik. Sanki yıllarca dört başı mamur bir ülkede huzur, güven, refah ve bolluk içinde yaşamışız ve sanki dünyaya imtihan için gönderilmemişiz gibi birazcık tökezleme ile sarsılıverdik. Hem de ne sarsılış...
"Kanaat en büyük zenginliktir" buyuran Rasûle ümmet olduğumuzu iddia ederken hep daha fazlasını ister olduk. Yerimizde olmak isteyen milyonlar olduğunu unutup alttakine bakmak yerine gözümüz hep yükseklerde oldu. Hep o da olsun, bu da olsun dedik ama bir türlü mutlu olamadık.
Yine Allah Rasûlü'nün "Allah’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın (nimetlerinin, rahatlığının) sizin önünüze serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum." diyerek bizim dünya peşinde koşmamızdan endişe ettiğini unutup, dünyayı ahirete tercih eder hale geldik. Fakirlik korkusu, elimizdekileri kaybetme endişesi tüm benliğimizi sardı. Helak olmak için birbirimizle yarışır hale geldik.
“İsraf edenler, saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür” ayetini unutup şeytanları kendimize kardeş ve yoldaş seçtik. İsrafta sınırları zorladık. Lüks ve gösteriş için hiçbir masraftan kaçınmadık. Sonradan görmelere has akla hayale gelmedik törenler ihdas ettik. Açık büfe kahvaltılarda çekindiğimiz mutluluk pozlarını paylaştık. Lüks kafe ve restoranlara gitmekle, adını bilmediğimiz kahveleri içmekle övündük. Yetmedi, bunun da bir ihtiyaç olduğuna inandırdık kendimizi. Kafeler mabedimiz oldu. Nankörlükte şeytanla yarıştık.
Dünyada cenneti yaşamak değildi gayemiz; cenneti kazanmaktı, O'nun rızasına kavuşmaktı. Yokluklar içinde cenneti kazanmak ve daha iyi bir dünyada yaşamak için mücadele ederken dünyalıklar ayağımıza serilince ne için mücadele ettiğimizi unuttuk. Dava, dert, ihlas ve gayreti hayatımızdan çıkardık. Sonuç: elimizde ne dünya kaldı ne ahiret.
O halde;
"Sizin şer bildiğinizde hayır olabilir." "Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır." buyuran Rabbe kulak vermeli. Bugünlerin uyanmamıza, var oluş gayemizi hatırlamamıza ve gelecek güzel günlere vesile olmasını ümit etmeli. Karanlığa sövmek yerine bir mum da ben yakayım demeli. Her karanlık gecenin bir sabahı vardır bilinciyle sabahın rabbine yönelmeli.
“Müslüman olan, yeterli geçime sahip kılınan ve Allah’ın kendisine verdiklerine kanaat etmesini bilen kurtulmuştur.” buyuran Rasûl'e kulak vermeli. İman edenlerin, sabredenlerin, şükredenlerin, kanaat edenlerin, dava ve dert sahibi olanların, azimle çalışanların kurtulacağını ve kazanacağını unutmamalı.
Bilmeli ki gamsızlar, şükürsüzler, nankörler, sürekli şikâyet edenler kaybedecek. Fakire el uzatmak yerine fakirlik edebiyatı yapanlar kaybedecek. Bu topraklarla bağı kalmayanlar, batı putuna tapanlar kaybedecek. Müslümanın tökezlemesini bekleyenler, ayağa kalkmamızı istemeyenler kaybedecek.
Göklerden gelen sese kulak verenler, köklerinden güç alıp yürüyenler gülecek; kör, sağır ve dilsizler üzülecek. Hem bu dünyada hem öbür dünyada...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.