“ÇÜRÜMÜŞ BİR ŞEYLER VAR ŞU DANİMARKA KRALLIĞINDA…’’
Şekspir’in unutulmaz eseri Hamlet’in muhteşem, akıllara nakşedilen repliği: “Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığında…”
Danimarka Krallığı’nda çürüyen bir şeyler yok, bazı politikacılardan kadınlara cinsel taciz var.
Son haftalarda bazı Danimarka medyası mensuplarında ve Danimarkalı politikacılarda bir çürüme olduğu ortaya çıktı. Danimarka medyasında ve politik hayatta olanların bazıları personellerine veya arkadaşlarına, cinsel tacizde bulunmalarıyla çalkalanıyor ve istifalar peşpeşe geliyor...
Danimarka bize uzak, bizi ne ilgilendirir dememek gerek. Empati yaparak, bu olaylar Türkiye’de olsa acaba nasıl karşılanırdı, sorusunu vicdanınıza sorarak cevabı kendiniz veriniz.
Malumunuz birkaç yıl önce dünyada bir #MeToo hareketi başlamıştı. Özellikle Amerika ve Avrupa’da yıldızlar kendilerine yapılan cinsel taciz olaylarını anlattılar, özellikle magazin basınında gündem oldu ve olmaya da devam ediyor.
Yaklaşık bir ay önce Danimarka’da bir tv. sunucusu, yıllar önce şefi tarafından tacize uğradığını ve işinde yükselmesinin yolunun, kendisine yakın olmasından geçtiğini söylediğini açıklamıştı.
Bu olaya kamuoyundan, özellikle medya dünyasından çok büyük destek geldi ve 1639 üst düzey kimseler tacize uğrayanlara destek verdiler. Günden güne, bu olay denizdeki dalga gibi büyüdükçe büyüdü...
Geçen hafta Danimarka’daki azınlık hükümeti dışarıdan destekleyen bir partinin kadın milletvekili Lotte Rod, geçmişte şu andaki partisindeki birisi tarafından kendisinin taciz edildiğini facebookta yazmıştı. Partinin başkanı Morten Östergaard, milletvekilini taciz edenin kendisi olduğunu itiraf ederek parti başkanlığından istifa etmişti.
Danimarka’da bu olay üzerine yeniden gündeme gelen #MeToo dalgasıyla birlikte, 322 kadın siyasetçi de cinsel tacize maruz kaldıkları yönünde bir bildiriye imza attılar.
Bu dalga hızla yayıldı ve tv.de bir magazin program yapımcısı aynı hareketlerden dolayı istifa etti. Bugün ise 19 Ekim 2020’de daha ilginç bir olay yaşandı. Sosyal Demokrat Parti genel başkan yardımcısı, eski bakan ve 11 yıldır Kopenhag büyükşehir belediye başkanlığını yapan Frank Jensen de, bu dalgalanmadan kurtulamadı, Belediye Başkanı Frank Jensen, kendisine yöneltilen cinsel taciz suçlamalarını kabul ederek, politik hayatında birkaç taciz olayını yaptığını ve olanlardan pişmanlık duyup özür dilediğini ifade etti.
Belediye başkanının özrü yeterli olmadı, partisinin genel başkanı ve aynı zamanda başbakan olan Mette Frederiksen, başkanın yaptığını onaylamayarak ve partiden atılmasını istedi.Partisinden ve kamuoyundan gelen tepkiler karşısında, Frank Jensen belediye başkanığından istifa ederek politikayı bıraktı.
TÜRKİYE’DE DURUM NASIL?
Türkiye’de bu durumlar olmuyor mu acaba? Olmaması mümkün değil. #MeToo hareketi Türkiye’de pek karşılık bulamadı. Toplumun her kesiminde bunlar maalesef oluyor. Türkiye’de kadınlar, bazı bakımlardan batı ülkelerindeki kadınların sahip olduğu kadar imkanlara sahip değiller ve kendi ayakları üzerinde durmaları daha zordur. Ayrıca kültür farkı olduğu için, kadınların kendi yaşadıklarını kamuoyuna anlatmaları çok zor olduğundan ortaya çıkamadıklarını düşünüyorum.
YETKİLİLER NE İSTİYOR?
Danimarkalı yetkililer, bazı yaşanmış olaylardan ve medyanın yalan yanlış haberlerinden yola çıkarak, özellikle Müslüman göçmen ailelerin kendi aile üyelerine, özellikle kız çocuklarına ve hanımlarına karşı baskı yapmamalarını, sosyal kontrol uygulamamalarını ve onları özgür bırakmalarını istiyor.
Yetkililer genel olarak, velilerden veya müslüman göçmenlerden, çocuklarının evlilik öncesi cinsellik yaşamalarına karşı olmamalarını, Müslüman gençlerin istedikleriyle evlenmelerine izin vermelerini, Müslüman olmayanlarla evlenmelerine karşı çıkmamalarını vb. istiyor. Yetkililer maalesef müslümanlardan istedikleri ve onları suçladıkları bazı konularda peşin hükümlüler. Geçtiğimiz haftalarda başörtülü bir Müslüman kızın Danimarkalı bir erkekle öpüşme afişleri başkentin işlek caddelerine asıldı, bu da haliyle bazı müslümanları rahatsız ediyor.
Bütün bu olaylar ve suçlamalar karşısında müslüman sivil toplum kuruluşlarının sesi etki yapacak şekilde gür çıkmıyor, düşüncelerini yetkililere anlatamıyorlar, bir lobi oluşturamıyorlar. Hükümeti tatmin edecek bir çözüm sunamıyorlar, çözüm teklifleri karşılık bulmuyor. Danimarka’da 300 bin müslüman kökenli var ama, bir lobileri yok.
SÜNNET YASAĞINDAN VAZGEÇİLDİ
Bir ay kadar önce Danimarka’da erkek çocukların sünnet olmaları yasaklanacaktı. Müslümanlar bir şeyler söylediler ama kimse onları duymadı. Bildiğimiz gibi Musevilikte de erkeklerin sünnet olması gerekliliği var. Yahudi lobisi, Danimarkalı yetkililere Yahudilerin tarih boyunca çok zulme uğradıklarını vb. acılarını dile getirip sünnetin yasaklanmaması gerektiğini talep ettiler. Musevilerin bu taleplerine karşı, sünnet olmaya en şiddetli karşı olan ve özellikle yabancılar konusunda en sert parti Danimarka Halk Partisi düşüncelerinden hemen vazgeçti. Arkasından diğer partiler de vazgeçerek sünnetin yasaklanmasından vazgeçildi.
MÜSLÜMAN GENÇLERİN SUÇA KARIŞMALARI
Danimarka’da yabancı gençlerin her konuda suç işleme oranları maalesef çok yüksek, bundan hepimiz muzdaribiz. Çete oluşturuyorlar. Danimarka’da toplumun huzurunu bozuyorlar. Danimarka hapishanelerinde yatanların yüzde 60’ı Müslüman kökenli gençler. Haliyle, Danimarkalı gördüklerine göre fikir ediniyor. Bu da Danimarkalıların yabancılara, özellikle Müslümanlara karşı düşüncelerinin nasıl olacağını tahmin edersiniz.
Suç işleyenlere karşı cezaların sertleştirileceği zaman zaman dile getirilip, anne babaların çocuklarına sahip çıkma gerektiği önemle belirtildi. Başbakan Mette Frederiksen de geçen hafta parlamentonun açılışında yaptığı konuşmada yasaların artık bunlara karşı çok sertleştirileceğini belirtti.
Bu göçmen kökenli gençlerin tren istasyonlarında, trenlerde veya şehrin belli noktalarında toplanıp halka korku veriyorlar ve zaman zaman da suç işliyorlar. Gençlerin yasaklanan yerlerde bulunmaları halinde önce 10.000 kron (13.000 TL) ellerindeki telefon alınacak, kolye vb. kıymetli eşyalarına el konulacak.
Yabancılara ve mültecileri savunmak, Türkiye’de olduğu gibi başka ülkelerde de partilere oy kaybettirir. Hele hele suç işleyenleri kimse savunmaz. Doğrusu da budur. Yasalara karşı yasaların sertleştirilmesi başbakanın partisine oy kazandırır.
Suçlanan kesim artık misafir veya yabancı işci değiller, burada doğmuşlar, burada yetişmişler ve bu toplumun bir parçasıdırlar. Bu gençler de şunu bilmeliler ki, bu topraklar kendileri için geçici bir yerleşim yeri değil, tam aksine yaşamak için kendilerine vatan seçtikleri yerdir ve buna göre sorumluluk alıp davranmalılar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.