Nepotizm
Nepotizm: Akraba kayırmak, adam kayırmak, torpil yapmak demek. Nepotizm, toplumun her kesiminde sorun olmasına ve herkes şikayetçi olmasına rağmen önlenmesi çok zor. Haliyle kayırılanlar ve adamını bulanlar bu işten memnun, mağdur olanlar şikayetçi.
Nepotizm, dünyanın her tarafında olmasına rağmen, gelişmiş ülkelerde azdır. Nepotizmin yaygın olduğu ülkeler maalesef geri kalmış ve çok gelişmemiş olan ülkelerdir. Genelde ülke geliştikçe ve şeffaflaştıkça bu azalır. Her yıl ülkelerin şeffaflık listesi açıklanır. Özellikle yabancı yatırımcılar yatırım yaparken bunu çok dikkate alırlar. Ama aynı yabancı yatırımcıların bir kısmının başka ülkelerde yatırım yapmak için o ülkedeki bazı yetkililere rüşvet vermeleri de ayrı bir ahlaksızlık.
Nepotizmin olmaması için insan ya Allah’tan korkacak, ya yasalardan korkacak. Allah’tan korkacak ki, “kul hakkı, başkasının hakkı yenmez, bunun ödenmesi mümkün değil” diyerek yapmamalı. Yasalardan korkacak ki, yaptığının cezasını ağır şekilde ödeyeceğini bilmeli. Bunun ikisi de bu toplumda maalesef çok çok azaldı, adeta kayboldu. Ahlaki değerleri zaten kimse tınmıyor. Bir de saçma sözler: “Bal yiyen parmağını yalar, gemisini yürüten kaptan vb.”
Toplumda nepotizm yaygınlaşınca artık meşrulaşıyor(!) Yapmayana enayi gözüyle bakılıyor. Eline imkan geçen kimse, “El yapar da ben niye yapmayayım” diye o da yapıyor.
Aslında nepotizm bumerang gibi onu yapana zamanla geri döner. İktidarlar yaparsa vatandaşın iktidara karşı güveni azalır ve başarısız olarak seçim kaybeder.
Gerek kamuda gerek özel sektörde iş bilmeyen, bulunduğu yere torpille gelenler, kayırılan adamlar bulunduğu makama güç vermediği ve katkı sağlamadığı için o kurumlara zarar verirler.
Adam kayırmacılık toplumu en çok çürüten sistemdir, bir nevi rüşvettir. İş bilmeyen adamlar işe alınınca, hele hele yönetici konumda olursa kurumlar zarar ederler.
Nepotizm en çok kamuda yaşanır. Hak etmeyenler terfi ettirilir, daha üst makamlara gelirler. Bunlar işi bilmedikleri için yanlış karar verirler, yanlış yönetirler, sistem çalışmaz, işler yürümez. Bu durumda işi daha iyi bilenler yetkisiz oldukları için müdahale edemezler, çalışma azimleri kırılır, üretim azalır, işler yürümez.
Geçtiğimiz haftalarda medya bir rektörümüzün eşini üniversitede işe alması haberiyle çalkalandı.
Pamukkale Üniversitesi Rektörü üniversiteye alınacak bir kadro için eşinin özelliklerine uygun bir personel alımını duyurdu ve sonra da eşini işe aldı. Yoğun tepki alınca hakkında soruşturma başlatıldı ve görevden alındı. Yoğun tepkiye ne gerek var, tepki olmasa yaptıklarına devam mı edilecekti? Haftalarca, aylarca sürdürmeye ne gerek var. Aslında bu olayları çözmek zor olmamalı, duyulur duyulmaz hemen yetkili kimseler olayı dinleyip, soruşturmanın selameti açısından açığa almalı. Bir rektör bunu nasıl yapar? Hiç mi kul hakkından korkmaz, hiç mi devletten, yasalardan korkmaz. Toplumların yazılı olmayan kuralları var. Bu tip olaylar yasal olsa bile ahlaki olmaz.
Bu insanlar bunun hesabının sorulacağını bilmiyorlar mı, yoksa biliyorlar da “atı alan Üsküdar’ı nasıl olsa geçer” diye mi düşünüyorlar ?
Bu olay bana birkaç yıl önce Danimarka’da bir belediye başkanının yaz tatilinde kızını geçici olarak 1-2 aylığına temizlik işcisi olarak almasını hatırlattı. Başkan koltuğunu zor kurtardı.
Türkiye’de milyonlarca üniversite mezunu var işsiz. Okullarını bitirdiler ama iş yok. Üniversiteyi bitirenlere iş olmaması zaten yanlış bir politikanın sonucu.Maşallah herkes üniversite mezunu. Gerek kamunun gerek özel sektörün bu gençlere iş bulması imkansız. İktidar kim olursa olsun iş bulamaz. Türkiye’de muhalefet tarzı zaten hep hükümetin yaptığını eleştirmek. Muhalefet hükümetin yanlışlara karşı bir plan projeyi üretmiyor, bol bol içi boş demeç verir. İktidar da karşısında iyi bir muhalefet olmayınca yaptıklarını doğru sanıp, bildiğini yapıyor. Belediyelerde de muhalefet anlayışı böyle. Belediye başkanlığı el değiştirince, yeni belediye başkanı de eski yönetim gibi bildiğini yapar, eskileri çıkarır kendi adamlarını alır. Hele bir de medyada destek bulunca, show yaparak bol bol gideni kötüler...
Muhalefet, muhalefette iken bol keseden olmayacak şeyleri vaad eder. İktidara gelince de “eli boş, gönlü hoş” bir şey yapamaz. Çünkü geçmişte olmayacak vaadleri sıraladı. Örnek: Kpss mülakatı kalkacak diyor. Peki ama, pek çok dalda o mesleği yapmak okul bitirmekle olmuyor başka meziyetler de gerekli, o zaman nasıl işe alırsın işi bilmeyeni. Güvenlik soruşturması yapılmasın diyor, peki nasıl olacak bu iş? Nasıl teslim edeceksin çok özel korunması gereken kurumları?
DANİMARKA’DA VE BATIDA GENELDE İŞE ALINMA SİSTEMİ
Gerek kamu, gerek devlet kurumu işe alınacaklar için iş ilanı yapar. Diploma gereklidir ama yalnız diplomaya göre işe adam alınmaz. O işi bilip bilmediğine ve o konuda tecrübesine bakarak adam alınır. Adama göre iş değil, işe göre adam alınır. İlgilenenler müracaat ederler. Diplomalarını ve iş tecrübeleri ile ilgili evrakları gönderirler. İşyeri inceler, daha sonra iş görüşmesine çağırır ve beğenirse üç aylığına deneme olarak alır. Daha sonra durumuna göre işten çıkarılır veya devam eder. İş garantisi yoktur. İş yerinin ihtiyacı azalırsa veya personel yetersiz ise, kıdemine falan bakılmaz işten çıkarılır. 657 benzeri bir acaip yasa yoktur burada. Polis, askeri kurumlar, savcılık vb. kurumlar için istihbarat kurumu o kimse hakkında güvenlik araştırmasını mutlaka yapar.
KENDİNİZİ LÜTFEN TEST EDİNİZ, SİZ OLSANIZ NE YAPARSINIZ ?
1.Yetkili olsanız, çocuğunuz veya meslekdaşınız ehliyetin alınmasını gerektiren bir hata yapsa ehliyetini alır mısınız?
2.Kamuda yetkili olsanız, işe ihtiyacı olan, ama liyakat bakımından yetersiz olan bir yakınınızı işe alır mısınız?
3.Özel sektörde yetkili olsanız, yakın akrabalarınızı işe alır mısınız?
4. Bir yakınınız önemli bir siyasetçi olsa, çocuğunuzun iş alınması için gücünü kullanmasa ona küser misiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.