Önce ailede eğitim
Eğitimin temeli önce ailede atılır. Çocuk, ana kucağı baba ocağında öğrenir önce. Ana babası ne öğretirse onu öğrenir. Kalbi temizdir, dimağı berraktır. Toprağa atılan nadide bir tohum gibi ana baba elinde yetişir. İlgili ve sorumlu ana babalar çocuklarını gül gibi yetiştirmeye gayret ederler. Gül, kokusu ve görüntüsüyle bizlere huzur ve mutluluk verir. Güzel yetişen çocuklar da hem ailesine, hem milletine güzellikler sunarlar.
Elbette çocuğu aile, okul ve çevre üçgeni şekillendirip yetiştirir; ama en etkili ve öncelikli olan ailedir.
Çünkü çocuk, 5-6 yaşında okula gidinceye kadar ailenin verdiği ile şekillenir. Evde güzel huyları, karakteri öğrenir. Helali haramı, misafiri, büyüğü küçüğü, saygıyı sevgiyi ve duayı orada öğrenir. Çocuğun küçükken öğrendikleri mermere yazılmış gibidir, onların değişmesi çok zordur.
Anne babalar çocuklarına çok dikkat etmeliler. Çocuklarını nasıl yetiştirmek isterlerse kendileri öyle yaşamalılar. En iyi ve en yakın örnek kendileri ve diğer aile fertleri olmalı. Çocuklar evde gördüklerini farkında bile olmadan taklit ederler, zamanla bu davranışları alışkanlık haline gelir. Hepimiz öyleyiz; ama özellikle çocuklar duyduklarından çok gördüklerine inanırlar, istemeseler bile farkında olmadan o şekilde yetişirler. Anne babalar çocuklarına nasihatten çok yaptıklarıyla örnek olmalılar.
Anne babanın çocuğuna verdiği eğitim kalıcı oluyor. Çünkü çocuk ilk eğitimini oradan alıyor. Çocuklarına anne babalar, iyi anne babalık yaparlarsa tedirgin olmalarına gerek yok, çocuk aslına çeker. Çocuk sağlam eğitimi, sağlam mayayı evde aldığı için Allah’ın izniyle sağlam yetişir.
Aile, çocuğuna evde korkuya dayalı bir eğitim verirse gelecekte işi zor. Çocuk bir gün gelecek artık ailesinden korkmayacak. Elbette çocuk dışarıda bazı yaptıklarını korkudan evde yapmayacak. İşte burası çok önemli, çocuğun korkudan evde yapmayıp dışarıda yapması yalana ve ikiyüzlülüğe alışmasına sebep olur. Yani yaptıklarını ailesinden korktuğu için yapmamalı. Her zaman olduğu gibi, ailelerin ve okulun baskı ile değil de sevdirerek kazandırdığı değerler daha kalıcı oluyor.
Çocuğumuza korku yerine sevgimizi verince zaten sağlıklı iletişim kurulmuş oluyor. Sevgi ile korku bir arada bulunmaz. Çocuk, sevdiklerine karşı bağımlı değil, bağlı olmalı. Bağımlı olmak, çaresizlikten meydana gelir, bağlı olmak sevgi ve saygının sonucudur.
Çocuğumuzun her dediğini yaparsak, her istediğini alırsak, hatta gerekli olmadan bile nasıl olsa imkanımız var, ondan da olsun, bundan da olsun dersek, aslında iyilik yapmış olmuyoruz, tam tersine çocuğumuza kötülük yapmış oluyoruz.
Çocuğumuza her şeyi imkanlarımız ölçüsünde almak çok iyi ama, çocuk da olsa özlemini çekmediği şey alındığı zaman, ona kavuştuğu zaman hem kıymet bilmez, hem egoist olur, doyumsuz olur. Çocukların her dediğini yaparsak, çocukta özgüven oluşmaz.
Çocuk eğitiminde anne babanın ortak kararı çok önemli. “Evet”lerin evet olması, “hayır”ların hayır olması çok önemli. Kararlı olduğumuzu, tavizsiz olduğumuzu anlamalılar ki verilen kararların ciddiyetini anlasınlar.
Çocuklarınıza dersi sevdirmeden zorla ders çalıştıramazsınız, hiç uğraşmayın, dersi sevdirmeden bütün denemeleriniz boşa gider. Dersi sevdirmek için önce o derse karşı merak duyacaklar, istek duyacaklar. Ondan sonra kendileri zorlamadan derse çalışmayı öğrenecekler.
Çocuklarımızla “Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin” atasözümüzün yaşanması durumuna düşmemeliyiz. Zamana ve zemine dikkat etmeden, sık sık bıktırıcı, gereksiz nasihatler çocukları bizden uzaklaştırır, sözümüz havada kalır, sözlerimiz etkisini çabuk kaybeder. Az ama öz söylemek daha faydalı olur. Nerede, ne zaman, nasıl konuşacağımızı iyi ayarlamalıyız. Evimizde problem olursa çocuğumuzu yetiştirmemiz zorlaşır. Atasözlerimiz ne güzel anlatmış bizlere, “Kavgalı eve kız verilmez.” Kızın verilmediği kavgalı evde ağırbaşlı, terbiyeli, çalışkan, düzgün çocuk yetişmez.
ÇOK ÇALIŞAN ANNE BABALAR: Sekiz on yıl önce bir öğretmeni işe alacaktım. (Danimarka’da bütün kurumlar birisini işe alırken kurumun yöneticisi veya yönetim kurulu tarafından iş görüşmesi yapılarak işe alınır. KPSS benzeri bir sınavla işe alınmaz. İşten çıkarırken de yine aynı kurallar geçerlidir, 657 sayılı benzeri yasa yoktur, bunun yanında elbette belli yasal hakları vardır.) Öğretmenle görüşmemizde özgeçmişindeki bilgilere dayanarak çok zengin ve seçilmiş kimselerin yaşadığı yerlerde öğretmenlik yapmanın nasıl olduğunu, anne babaların çok zengin ve çok kültürlü olmalarının çocuklarının eğitimine nasıl yansıdığını, velilerin çok ilgili olup olmadıklarını vb. merak ederek sormuştum. Hiç ummadığım bir cevap aldım. Maalesef olumlu yansımıyor, dedi. Çünkü anne baba çok çalışıyor, eve iş getiriyorlar, sık sık iş gezisine çıkıyorlar ve öğretmenlerden çok yardım bekliyorlar demişti.
İşlerinin çok olmalarından dolayı ebeveynler çocukları ile yakından ilgilenemiyorlar. Siz sakın onlar gibi olmayın, dengeyi iyi kurunuz. İş için zaman ayırın; ama evde de çocuklarınız ve bir aileniz olduğunu asla unutmayınız. Bir de bakarsınız çocuklarınız büyümüş, onlara zaman ayırmak isteseniz, onların size ayıracak zamanları yoktur şimdi.
Aileler çocukları için çok çalışırlar, çocuklarını ihmal ederler. Sonra çalıştıkları paraları harcasalar da çocuklarını yeniden kazanamazlar. Bazı şeylerin telafisi olmuyor ne yazık ki...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.