Bir Gariban Sevda Türküsü Zahide'm
Yazılarımızı takip eden okurlarımızın bildiği üzere, fırsat buldukça klasik değeri kazanmış şarkı, türkü hikayelere yer vermeye çalışıyoruz.
Bu hafta da, değerli üstat Neşet Ertaş'ın Zahide'sine yer verelim istedik.
Zahide'm Neşet Ertaş'ın en sevilen türkülerinden biridir.
Üstada Zahide'nin kim olduğu sorulduğunda 'Herkesin bir Zahide'si var' yanıtını verirmiş.
Soru sizinkisi hangisi? diye sıkça sorulduğunda;
-Sevdim kavuşamadım... Zahide'm türküsünü çığırdım...
-Türkü çok tutuldu... Sonra baktım, başka türkücüler, Zahide'm türküsüne yeni yeni dörtlükler eklemeye başladılar... Zahide'm türküsü uzadıkça uzadı. Sanki destan olup, çıktı... Meğer, herkesin bir Zahide'si varmış.
-Ya sizinki?
-Benim ki, boynumu bükük koyan bir eski aşk hikayesi. (Kendi ağzından)
Karakoç' un Mihriban'ı nasıl ki etkisi altına alıyor, duysu selinde buluyorsa buluyorsa insan kendini. Ertaş'ın Zahide'si de bir o kadar yürekleri dağlıyor.
Herhalde aşk, kavuşamayınca anlam buluyor ve yanık türküye dönüşüyor.
Gelelim türkünün hikayesine;
Halk arasında “Zahidem” adıyla ün yapan türkünün şairi Aşık Arap Mustafa, 1901 yılında Çiçekdağı’na bağlı Orta Hacı Ahmetli köyünde dünyaya gelmiştir. Babasını annesini çok küçük yaşlarda yitirdi. İlk önce bir akrabasının himayesinde, daha sonraları da onun bunun yanında büyüdü.
Arap Mustafa’nın babası düğünlerde, toplantılarda “Koca Oyunu” adı verilen oyunda “Arap” rolünü üstlenirdi. Bu nedenle Mustafa’ya da “Arap” lakabı takılmıştır. Kimsesiz kalan Arap Mustafa 10 yaşına gelince Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Hacı Bürozadeler’den Mehmet’e çiftçi durdu. Zaman içinde çalışkan, babayiğit, giyimine özen gösteren yakışıklı bir delikanlı olan Arap Mustafa, Ağasının yeni yetişen Zahide’ye gönlünü kaptırdı. Fakir ve kimsesiz olduğundan bu sırrını bir türlü açığa vuramadı.
20’sinde askere giden Mustafa’nın aklı, deliler gibi sevdiği Zahide’de kalmıştı. Köydeki dostlarına mektuplar göndererek Zahide’den haber almaya çalışan Arap Mustafa, Zahide’nin başka biriyle evlendirildiğini ve düğününün de bir hafta sonra olacağını duyunca üzüntüsünü aşağıda içli mısralara dökmüştür. Türküyü Neşet Ertaş plağa okuyup tanıtmıştır.
Zahide kurbanım n'olacak halim
Gene bir laf duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahidem bu hafta oluyor gelin
Hezeli de deli gönül hezeli
Çiçekdağı döktü m'ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahidem'den güzeli
Ay ile doğar da gün ile aşar,
Zahide’mi görenin tebdili şaşar
İyinin kaderi kötüye düşer,
Diken arasında kalmış gül gibi.
Zahide’m kurbanım kurtar bu dardan
Baban anlamadı bizim bu haldan
Kekiline sürmüş kokulu yağdan,
Derdin beni del’ediyor Zahide’m.
Ziyaret’ten çıktım Cender’in özü
Kum gibi kaynıyor Zahide’m gözü
Aslını sorarsan esalet yerden
Hacı Bürolardan Mehmet’in kızı.
Gurbet ellerinde esinim esir
Zahide’m kurbanım hep bende kusur
Eğer baban seni bana verirse
Nemize yetmiyor el kadar hasır.
Çiçekdağı’nda da hiç gitmez duman
Zahide’m kurbanım hallarım yaman
Yapamadım şu babayın gönlünü
Fakir diye bana vermedi baban.
Anamdan doğalı çok çektim cefa,
Şu yalan dünyada sürmedim sefa,
Adımı namımı soran olursa,
Orta Hacı Ahmetli Arap Mustafa.
Arapoğlu Mustafa’nın kendisine Mecnun gibi aşık olduğundan etkilenen Zahide, Mustafa için şiirler söylemiştir.
Ne mutlu, candan öte canana sahip olanlara ve inanın, insana yaşama sevinci katan en büyük mutluluk kişinin sevildiğini bilmesidir.
Kalın Sağlıcakla.
Kaynak: Doğuş Gazetesi, Sayı, 8,9-18 Ekim 1973
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.