Boyumuzun ölçüsü
“Biz neyiz? Kuluz kul. Eninde sonunda gideceğimiz yer toprak. Oradan geldik oraya gideceğiz. Ben 1.85 boyundayım, dolayısıyla mezarım biraz daha büyük olacak. Diğerleri düşünsün"
Allah geçinden versin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olarak Partisinin Belediye Başkanları ile son yaptığı istişare toplantısındaki konuşmasının bir yerinde aynen böyle seslendi:
“Biz neyiz? Kuluz kul. Eninde sonunda gideceğimiz yer toprak. Oradan geldik oraya gideceğiz. Ben 1.85 boyundayım, dolayısıyla mezarım biraz daha büyük olacak. Diğerleri düşünsün"
Sizi bilmem ama ben düşündüm de benim boyum 1.58, dolayısıyla mezarım kendim gibi küçük olacak. Tabii Allah onu da nasip ederse. Hak vaki olup ölüm geldiğinde toprağın koynuna girdiğimizde önemli olan boyumuzun ölçüsü değil, boyumuzun ölçüsünün hesabını nasıl vereceğimiz?
Yeni bir yıla gireceğimiz şu günlerde tüm Müslümanları nefis muhasebesi yapmaya ve boyunun ölçüsüne göre toprağın altındaki yerinin ne olacağını, boyunun ölçüsünün hesabını nasıl vereceğine dair düşünmeye davet ediyorum. Bu daveti Sayın Cumhurbaşkanımız “diğerleri düşünsün” diye yaptığına göre bizlere de icabet etmek düşer.
Ben 1.58’lik kabir toprağı içinde hesap verebilmeyi düşündüğümde altmış dört yıllık ömrüm gözümün önünden geçti gitti. Yılların muhasebesini yaptığımda sıradan bir kul olarak ne kadar günahkâr olduğumuzu ama Yüce Allah (c.c) affına sığınmaktan ve af dilemekten başka çaremizin olmadığını çok iyi biliyorum.
Ancak biliyorum ki Rabbim affedicidir, affetmeyi sever. Affedeceği kulları arasına bizleri de alacaktır inşallah. Onu şefkati bir anne şefkatinden binlerce kat daha fazla olduğuna göre bizi ateşe atacak değil diye umuyorum ve hissediyorum.
Aslında affedilmeyen iki şey var; biri şirk, diğeri kul hakkı. Elhamdülillah bilerek ya da bilmeyerek şirke düşmedim düşmem de inşallah. Biliyoruz ki herkesin bütün saadetleri, bir Rabb-i Rahîme olan teslimiyete bağlıdır. Yüreğinde Allah sevgisi, Peygamber sevgisi olan her mümin gibi bende Rabbime teslim oluyorum yani şirkten uzağım.
Ancak kul hakkı konusunda emin değilim. İçinde bulunduğumuz dünyada, ruh ve bedenden oluşan bir varlık olan insan, hayat adını verdiğimiz zaman sürecinde birçok düşmanın saldırılarına maruz kalmaktadır. Bu düşmanların en kötüsü içimizde taşıdığımız nefis ve şeytandır. Nefis ve şeytan insana vesvese vererek her türlü kötü fiili yaptırmaya çalışır. İnsanoğlu nefsinin esiri olarak daha fazla kazanç için, daha çok para için, daha lüks bir hayat sürdürmek için koşturduğu dünyada, hak hukuk birbirine karıştığından kul hakkı geçmemesi mümkün değil. Rabbim birbirimizle helalleşmeyi nasip etsin inşallah.
Bu konuda sanırım en çok zorlanacak olanlar en üst yöneticiden en alt birim amirine kadar idari görev üstlenenler, başkanlar, müdürler, siyasi parti başkanları, vekiller, belediye başkanları, daire müdürleri, Allah hepsinin yardımcısı olsun.
Yeni bir yıla girerken başladığımız hayat muhasebesine özellikle idareciler için Kur'an'da yer alan ayetler ve peygamberin söylediği sözler olan bazı hadislere yani NAS’a dönersek:
“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.” (Nisa suresi 58. Ayet meali)
Cenâb-ı Hakk’ın, yönetici yaptığı bir kimse, yönettiği insanları aldatarak ölürse, Allah Teâlâ ona cennet yüzü göstermez.” (Buhari, Ahkâm 8; Müslim, İman 227-228, İmâre 21.)
Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar. “(Müslim, İmâre 18.)
Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah’ın yüce lütfuna ve himâyesine mazhar olacakların öncüleridir.” (Buhârî, Edep 36.)
Yukarıdaki gibi ayet ve hadislerden anladığımıza göre halkı yöneten kimseler, çok zor ve çok önemli bir işi üstlenmişlerdir. Yönettiği kimseler hakkında samimi düşünce taşımayan ve onlara haksızlık eden kimseler eğer Müslüman iseler, kolay kolay cennete giremeyeceklerdir. Halka zulmetmeyi mubah görüyorlarsa, cennet yüzü görmeyeceklerdir. Ama nefsinin esiri olmayıp, yönetiminde olan halkı aldatmayan, şatafattan ve kibirden uzak, adaleti ön planda tutan kul hakkı yemeyen bir idareci ise cennetle müjdelenmiştir.
Allah (c.c) bizleri Hz. Ömer’in adaleti ile muamele eden, hak hukuk gözeten idarecilerin yönetiminde yaşamayı nasip etsin, inşallah.
Her ne konumda olursa olsun tüm idarecilerimize Yunus Emre’nin şu dizelerini hatırlatmak isterim:
Mal sahibi, mülk sahibi. Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan!..
Bu yalan Dünya’ya topraktan geldik, biraz oyalanacağız ve nasipse vakti saati geldiğinde yine toprağa gideceğiz. Önemli olan gireceğimiz toprağın boyu, boyutu değil toprağın içindeki gerçek dünyada boyumuzun ölçüsünün hesabını verebilmek, toprağın hayırlı bir misafiri olabilmek. Allah herkese hesabını hayırlısıyla verebilmeyi nasip etsin, inşallah.
Yeni bir yıl yeni bir umut demektir. İnşallah güzellikleriyle ve hayırla gelecektir. Bizler, yeni yıl muhasebesinde boyumuzun ölçüsünü nasıl vereceğimizi, ölüm gerçeğini ve toprağı düşünelim. Bundan sonraki adımlarımızı ona göre atalım. Bu vesile ile tüm okurlarımıza ve dostlarımıza kalp huzuru, gönül rahatlığı ve beden hafifliği içinde hayırlı bir yeni yıl diliyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.