Namık CEYHAN

Namık CEYHAN

Dünya Tiyatro Sahnesi

Dünya Tiyatro Sahnesi

Bir sahne sanatı olan tiyatro yaygın bir deyişle “insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı” olarak da ifade edilir. Aslında yeryüzünde kendini insan olarak tanımlayan canlılar olarak binlerce yıldır bu sanatı icra etmiyor muyuz? Bir insan olarak, meramımızı diğer insanlara insanca anlatmaya çalışmıyor muyuz? 

Geçtiğimiz 27 Mart Pazar günü “Dünya Tiyatro Günü” idi. Tiyatro eleştirmeni ve çevirmen Seçkin Selvi’nin kaleme aldığı 2022 yılı Dünya Tiyatrolar günü ulusal bildirisinde özetle şöyle diyor: “Binlerce yıl önce her türlü araç gereçten yoksun mağara insanı dünyanın rahmine tutunup doğanın adlandıramadığı güçlerine karşı yaşam savaşı verdi. Teknolojinin bütün olanaklarına sahip olan günümüz insanları ise, kendi yarattıkları araç gereçlerle, maddi manevi hırslarına tutunarak dünyayı ve doğayı yok etme yoluna gidiyor ve birbirlerine karşı yaşam savaşı vermek zorunda bırakılıyorlar.

Tiyatronun asal işlevi anlatmaktır, insanların mutluluğu, refahı, sağlığı ve en önemlisi barışı için deneyimlerini, bildiklerini, gördüklerini kendi çağının kültürüyle yoğurarak sonraki kuşaklara aktarmaktır. Çünkü tiyatro insanlığın dünyaya açılan gözüdür. 

Dünya Tiyatro Günü’nün yer aldığı mart ayı içinde dünyanın çeşitli yerlerinde yıllardır sürdürülen savaşların acılarına Karadeniz kıyılarından gelen bomba sesleriyle bebek çığlıkları eklendi. Tarihteki büyük savaşlar, 1. ve 2. Dünya savaşları, Vietnam savaşı, Bosna savaşı, sayısız kurtuluş savaşı ve diğer savaşlar, nasıl tiyatro aracılığıyla insanlığın ortak belleğine işlendiyse, hiç kuşkusuz yeni savaşlar ve saldırılar da bir gün sahnede yerini alacaktır. Çünkü tiyatro o ortak belleği sürdürebilmek için bütün bunları anlatmak zorundadır.”

Sayın yazarın yukarıda verdiğim özetin yanı sıra tüm yazdıklarına bir tiyatro sever olarak aynen katılıyorum. Tiyatro hayatın aynasıdır. Hayatın tüm gerçeklerini insanın yüzüne haykırır. Aşkı, sevgiyi, acıyı, sevinci yaşanan her duyguyu gösterir. Seyredenler sahnenin bir yerinde kendini bulur. Tıpkı  evde, işte, dışarıda olduğu gibi bazen güler bazen ağlarız, bazen korkar, bazen heyecanlanırız, bazen sevinir, bazen üzülürüz.

Çünkü, tiyatro sahnesinde, düşünce özgürlüğünü yok etmek isteyen baskıları, ırkçılığı, töre baskısıyla çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarını, kadına şiddeti, kadın cinayetlerini, işkenceyi, doğaya ve doğal kaynaklara yapılan saldırıları, devletin kasasından yapılan soygunları, bürokrasinin çirkin yüzünü, namuslu ve namussuz insanların karşılıklı mücadelesini, faiz ve enflasyon kıskacındaki vatandaşların geçim savaşlarını hep birlikte ağzımız açık seyrederiz. Tıpkı dünya hayatında her gün yaşadığımız gibi.

Evet aslında yaşadığımızı sandığımız bu dünya hayatı bir tiyatro oyunudur, bir oyalanma yeridir. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in 29. Suresi olan Ankebut Suresi, 64. Ayetin mealinde belirtildiği üzere: “Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve (eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.”

Öyle ya, dünya hayatında doğumdan ölüme Levh-i Mahfûz’da bize biçilen rolümüzü oynuyoruz. Ve vakti saati dolduğunda, kadın ve erkek, tıpkı tiyatro sahnesinde olduğu gibi “Ve Perde” denecek, sahne kapanacak. Asıl hayata ahirete göçeceğiz hayırlısıyla, inşallah.

Kim olursan ol, hangi makamda bulunursan bulun, ölüm gerçeğinden kurtuluş yok. Başkan da olsan, Bakan da. Genel müdür de olsan çalışan da. Patron da olsan işçi de. Amir de olsan memur da. General de olsan er ve erbaş da… Musalla taşında ya “er kişisin” ya da “hatun kişi” fark etmez. “Ruhuna El Fatiha” deyiverirler.

O halde Ramazan’a girmeye sayılı günlerin kaldığı şu günlerde ve mübarek aylarda gelin hayatımızın muhasebesini yapalım. Şimdi o an olabilir. Ve o an gelmeden yapmanız gerekeni yapın. Hayatı ertelemeyin. Ya da ertelediklerinizi gözden geçirin. Keşke dememek için -iyi ki yapmışım- dediklerinizin sayısını çoğaltın.

Hani deniyor ya: Yalan dünya her şey boşmuş. Dünya handır, bizler yolcu. Her gün birileri geliyor, birileri gidiyor. Bu bir imtihan sahnesi ve bu imtihanın neticesini gittiğimizde öğreneceğiz. Ama şunu çok iyi biliyoruz Allah (c.c) ihsanı büyük, inananları affedecek inşallah. Bir şey hariç -kul hakkı- olanların helalleşmesi gerekir.

Özellikle her gün birbirine atıp tutan siyasiler, parti başkanları, milletvekilleri, idareciler, kamunun en üst makamlarında görev yapanlar, yerel yöneticiler, başkanlar, müdürler, patronlar, amirler, memurlar, başta olmak üzere hepimiz kul hakkı konusunda kendi muhasebemizi yapmalıyız.

Bunun yanı sıra merak ediyorum, yasakları ihlal etmeyi, salgın hastalıktan korunmak için alınan tedbirlere uymamayı marifet sayanlar, söz konusu kuralları koyup kendisi kurallara aykırı davrananlar, sıkıntıda olanların dertleriyle dertlenmeyenler, geçim sıkıntısı içindeki  vatandaşın haline görmemezlikten gelenler, çalıştırdığı elemanını zor zamanda sokak ortasına koyanlar, komşusu açken tok yatanlar, gözümüzün içine baka baka yalan söyleyenler, tarımı, çiftçiyi, emekliyi, işsizi görmemezlikten gelenler, televizyonlarda dizi ve magazin programlarıyla her türlü ahlaksızlığı normalmiş gibi gözümüze sokanlar, ne kadar rahatlar? Kul hakkını hiç düşünmezler mi? 

Üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi “Dün geçti, Yarın var mı? Gençliğine Güvenme! Ölenler hep ihtiyar mı?”  Bunu hiç unutmayalım. Hayat “Ve perde” demeden -ölmeden ölmeyi- düşünelim ve dünya tiyatro sahnesinde adımlarımızı ona göre atalım. Bu vesileyle Ramazan’ı şerifinizi tebrik ederim. Kalın sağlıcakla.
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Namık CEYHAN Arşivi