Adım Adım
Meşgale, kargaşa, yoğunluk gibi hususiyetlere takılıp gidildiğinde hayli zaman geçip geriye bakıldığında koskoca bir hiç kaldığı yönündeki beyanlar herkesin malumu olsa gerektir. Bunların birçoğunu da büyük çabalar sarf ederek gerçekleştirilmiş olması ise çok daha acıdır. Bu zamana kadar bu şekilde gelenler sonrasında da olumsuz düşüncelerle baş etmeye çalışarak ömrünü tamamladıkları da sık rastlanılan hususlardandır. Müsabakadan çekilenlerin kazandıkları şimdiye kadar görülmediği gibi bundan böyle görülemeyecektir. Aynı şekilde yanlış müsabakadan hedefe ulaşılamayacağı hatta diskalifiye olunacağı hep sonradan görülebilmektedir. Başa güreşenlerin muhtemel rakiplerini bu şekilde girdaplara sürükleyip, arkalarına yaslanıp keyiflendikleri de sır değildir.
Herkes, hayata kendince geleneksel, genetik ya da psikolojik temellere dayalı bir anlam yükler, tanımlamasını gerçekleştirip ona göre anı ve geleceği şekillendirmeye çalışır. Şekillendirebildiği ölçüde, yönlendirerek mutluluk dozuna ulaşır. Bunu başarabildiği oranda da ömrünü tamamlayıp ebedi aleme intikal eder. Anlamlandıramama ya da anlamlandırma arasında çok fazla da bir farkın bulunmadığını ifade etmeliyiz. Kaynakların aktarılmasından istifade ederek bunu kendi gücü sanıp ayan edenlerin gerçek durumu üzerinde konuşulmayacak derecede değersiz hususlardır.
Başarı ile mutluluğun imkan bolluğundan kaynaklanmadığını bilakis fazlalıkların çok geçmeden kamburlara dönüştüğünü fark ederek idari yönetim mekanizmalarındaki işleyişe odaklanılmalıdır. Bunun imkan, güç karşıtlığı olarak okunmaması gerektiğinin altını çizmekte de fayda bulunmaktadır.
Mevcut imkanları başkalarından çok daha farklı olarak tüketip vefatından yüz yıl sonra dahi “birlik” idealine katkı yapmaya devam eden şahsiyet başta olmak üzere, bunun bedelini sadece canıyla değil neslinin tamamen kesilmesiyle ödeyenlerin de ezelden ebede yürüyüşü nasıl besledikleri de gayet iyi bilinmektedir. Her birisi başta bahsedilen yoğun meşgale içerisinde açık ya da kapalı tehditler almışlar ancak adım adım ilerleyişini sürdürmüşler ömürlerini tamamlamışlardır.
Atadan kalan imkanı ecdadın yadigar bıraktığı vatanın, yüce Türklüğün geleceği yönünde bir fener adasıyla aydınlatılmasına, geriden gelen yerine önce bir buzkıran gemisi misali engelleri aşmasına, daha sonrasında ön alana çıkmasına ve armadaya dönüşerek ilerlemesine dönüştürmek hep adım adım gerçekleştirilebilen hususlardır. Her büyük başarının küçücük bir adımla başladığı ancak kendisini güncellemediği takdirde sıradanlaşıp değersizleştiği bir süreçten bahsetmekteyiz. Kişiye, bölgeye, topluma ve toplumlararası şartlara göre güncellenmenin haricinde kalınmamalıdır.
Her adım, güncelleme aşamasında karşı direncin yükselişi gelişimin yönünü tayin etmektedir. Eğer direnç katılaşmışsa ileriye doğru, sıradanlaşmışsa yerinde sayılmaya başlandığı, kaybolmuşsa boşuna debelenilip durulduğu anlaşılmalıdır. Birey ya da toplum farkında olmasa da nesillerin yer değiştirmesi de güncellemeyi zorunlu kılmakta, onların zihinlerinin bir köşesinde geçmişten harekete geçmeye hazır bekleyen tortular kırılma anını beklemektedirler. Kırılmaların bir kısmı bireye, bir kısmı aileye, bir kısmı topluma bir kısmı da beşeriyete sirayet eder. Belki de bu sebeple asırlar sonrasındaki olaylar arasındaki benzerliklerden yararlanılarak genel yargılara ulaşılabilmekte, doğru yorumlamalarda bulunulabilmektedir.
Adım adım ilerlemek muzafferiyet için gereklidir ancak zaferin kendisi değildir. Zira ona birey ya da toplum değil Mutlak Varlık desteği gereklidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.