Komşu Komşu
Kavramların sözlük karşılığı kadar kültürel temelleri bulunmakta olduğundan isabetli kullanıldığında farklı alanlardaki mevcut problemlerin aşılması anlamında oldukça ciddi kazanımlar sağlayabildikleri herkesin malumudur. Bu sebeple iletişimde tercih edilen ifadenin boşa gitmemesi adına kültürel temele sahip olması önem arz etmektedir.
Türkiye’nin ekonomide olduğu kadar siyasi parti anlamında da büyük bir enflasyon yaşadığı görülmektedir. Bunu mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne bağlamak çok da doğru görülmemektedir. Belki hepsi demokrasiye katkı, toplumsal karşılık bulabilme yolunda çırpınmaktalarsa da birkaçı haricinde sonuç tam aksi istikamette cereyan edip gitmektedir.
Cumhuriyetin yüzüncü yılına eriştiğimiz bu sene de durum hiç farklı gözükmemektedir. Fikirleri güncel beyan etmenin asıl niyetin ulaşılmasını engellediğinden hareketle kültürel temel üzerinden hareket edilmesinin daha pragmatik olduğunu düşünenlerdeniz.
İkinci Dünya Savaşı sona ermiş savaşa dahil olan ya da olmayan toplumlar ağır bedeller ödemiş yeni şekillenme çabası ortaya çıkmıştı. Gözden ırak tutulması gereken diğer bir husus uluslararası belirleyici lider güç ilk defa kıta Avrupa’sından yenidünyaya geçmişti. Avrupa ya yükünden kurtulmuş ya da gücünü yitirmişti. Amerika Birleşik Devletleri liderliğinden emin bir halde uluslararası platformda öne çıkıp ardına ekledikleri ve karşısına aldıklarıyla kartları karmakta, açmakta ve sıralamaktaydı. Henüz çeyrek yüzyılını dahi tamamlamayan genç ancak modern Türkiye, kültürel miras olarak sırtladığı yönünü batıdan ayırmadan ilerlemesini sürdürme azmini muhafaza ettiğinden çok partili siyasi yaşama geçişe yönelmekte tereddüt etmedi. Devletin kurucusunun ideali de ilk andan itibaren bu istikamette idi. Gerçekten de ulusal egemenliği devlete dönüştüren geçiş anayasası da ilk cumhuriyet anayasası da aynı yolda hazırlanmıştı. Büyük savaşın sonlanması sonrasında çok partili siyasal yaşam ve demokrasi yolu fiili olarak açılmış oldu.
Milli Kalkınma Partisi süreçte kuruluşunu ilk ilan edip on üç yıl faaliyetlerini sürdürdü. Millet Partisi, Sosyal Adalet Partisi altı yıl faaliyetini sürdürdü. Türk Sosyal Demokrat Parti, Türkiye İşçi ve Çiftçi Partisi gibi onlarca siyasi parti arenada kendine yer bulmaya çalıştı. Liberal Demokrat Parti, Çiftçi ve Köylü Partisi bir yıl dahi kalamadı.
Daha da önemlisi Mareşal Fevzi Çakmak, Nuri Demirağ, Hüseyin Avni Ulaş, Cevat Rifat Atilhan, Ethem Ruhi Balkan, Necmettin Deliorman, Kenan Öner ve daha nice siyaset, ekonomi, fikir dünyasının önde gelen isimleri buralardaki çabalarıyla Türk Demokrasisindeki yerlerini aldılar. Diğer sahalarda gerçekleştirmeleri mümkün hamleler ise yarım kaldı, toplumsal hafızadaki bir hasrete dönüştü.
Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve M. Fuat Köprülü öncülüğünde tesis eden Demokrat Parti, genel seçim anlamında Türk milletinin desteğini dört defa alarak “Beyaz İhtilali” gerçekleştirdi.
Yüzüncü yıldaki “komşu olalım” şeklinde özetlenebilecek çağrıya gelecek olursak, bunun bir seçim stratejisi mi yoksa aynı temel ve benzer hedef doğrultusunda birliktelik niyetli mi olduğu epeyce tartışılacak kültürel ifadeyle “göç yolda düzülecektir.” Bireysel ve toplumsal beklentiler; Türk milletinin birlik ve beraberlik içerisinde benzer istikamet yolcularının “komşu komşu” rekabeti ve söylemlerinin coşkulu türkülere dönüşebilmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.