Önce Ahlak ve Maneviyat
Kendisini muhafazakâr olarak tanımlayan Cumhurbaşkanımızın ve bugünkü iktidarın imzaladığı İstanbul Sözleşmesi adıyla aile yapımızın köklerine bir hançer gibi sokulan paçavradan kurtulduk.
Eşcinselliğe meşruiyet kılıfları giydiren, zinayı gündemimizden çıkaran, cinsiyet eşitliği kavramının içine gizlenen tehlike kadın ve erkek arasında onarılmaz yaralar açan bu sözleşme yok artık.
Sözleşme metninin içine gizlenen farklı nitelikteki tabirlerle aile yapımıza, kadın ve erkek ilişkilerine bizim olmayan değer yargılarımızla alay eden İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı.
Bu sözleşmeyi imzalayanlar o gün ne demişti “Kadına şiddeti bu sözleşme önleyecek!”
Allah aşkına bunlar bizi o kadar saf mı zannediyorlardı?
Bir sözleşmeye imza atarak kadın cinayetleri son bulur mu?
Bulmadı da…
Bu sözleşme yürürlükteyken kadına şiddet ve ölüm olaylarının arttığını, bugün ise düştüğünü görmüyor muyuz?
O gün de yazdık, bugün de yazıyoruz. Kadın cinayetlerini önlemenin yolu; Veda Hutbesi’nde, “Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır” buyuran Resulullahın (s.a.v.) kadına verilmesi gereken değere yaptığı vurguyu kavrayabilmektir.
Aile, bir toplumu ayakta tutan manevi kolondur. Ahlak ve maneviyat ise bu kolonun demirleridir, çimentosudur. Toplumları yok eden, bitiren şey, ahlak erozyonudur.
Toplumun bünyesine ahlaksızlıkları, her türlü maneviyatsızlık virüsünü enjekte ederseniz, önce ailenin sonra da o toplumun yıkılması kuvvetle muhtemeldir.
İstanbul Sözleşmesi’nden uzun süre çekilip çekilmeme konusunda bir türlü karar veremeyen iktidarın hemen aklını başına devşirmesi gerekiyordu oda gerçekleşti. Ancak bu sözleşmeye uygun çıkartılan onlarca kanun bugün yürürlüktedir.
Sayın Cumhurbaşkanı sözleşmeyi eleştirenlere uzun bir süre kızdı, köpürdü sonra kaldırdı. Bizde kaldırdığı gün yazılarımızla teşekkür ettik.
Şimdi de lütfen, bu paçavranın yedi yılda yaptığı tahribatına bakın! Aile elden gidiyor Cumhurbaşkanım! Bu kanunlar kalkmadan İstanbul sözleşmesi kalkmış olmaz.
Yarın çok geç olabilir.
Ne olur, gençliğinizde her konuşmanızda sürekli söylediğiniz, "Önce ahlak ve maneviyat" sözünü tekrar hatırlayın, çünkü kurtuluş, sözleşmelerde değil, bu sözün içinde gizlidir.
Bizim tüm yazdıklarımıza peşinen karşı çıkan sizin her yaptığınıza alkış tutan etrafınızdaki halkayı da görün artık. Çünkü sizin sonununuzu hazırlayacaklar bizler değil içinizdeki yalakalardır.
Hâlâ sivil hayatta da “Emir demiri keser” falan demiyor muyuz?
Aile ve hoca ya da öğretmen ilişkilerinde özel saygı ifadesi olan el öpmeyi de artık iş ve siyaset hayatımızdan çıkarmak gerekmiyor mu?
Ait olduğumuz siyasi, mesleki, sosyal kurumların hür iradeli “üye”leri olduğumuz, “emir eri” olmadığımız bilincine ulaşmamız gerekmiyor mu?
İçinde bulunduğumuz çağ her alanda yaratıcı olmayı gerektiriyorsa, bunun tek yolu hür düşünce, bağımsız kişilik ve iyi eğitim değil mi?
Allah’ıma emanetsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.