İNSANLIĞIN TAHRİBİ: “RACİSM”
Racism; vicdani lügatimizde dahi bir mevkie haiz olmayan tamamıyla “eneiyetçi” batmış bir felsefenin meyvesidir ki bu insanlığın tahribatına sebebiyet veren bir harf kalabalığından ibarettir. İnsanlık her daim çeşitli merhalelerden geçmiş, yazılı ilahi imtihanına tabi olmuştur. Bu süreçler içerisinde âdemoğlu yüz kızartıcı onlarca hadiseye hem sebebiyet vermiş hem de maruz kalmıştır.
Yüce Allah’ın da kelamında buyurduğu gibi “insan ancak kendine zulmeder” tabiri tam manasıyla bir hakikat denklemidir. Zira yaptıklarımız ancak bize ve bizim neslimize beis veren fiiliyat ve fikriyat yumağıdır. Bu yumak bizlerin istikbalini ve iktidarını bağlayıp basiretini aciz eden at gözlüğü gibidir. At gözlüğü; bizlere bir bataklıktan kurtulmak için debelenen, debelendikçe kendi konjonktüründe hakikate biat ettiğini sanan bir atıl medeniyetten hediye edilmiş “Truva atıdır”. İnsanlığın başına dert açan fikirleri Pandora'nın kutusundan bir ilaç misali salıverenlerin yegâne gayesi âlemin nizamını tahrip etmek, anarşiyi bitirme kisvesi altında çıkarlar imparatorluğunu inşa etmektir.
Cihana asırlarca nizam vermiş, kendi bünyesinde insanın en şerefli mahlûkat olduğu felsefesini inancı doğrultusunda ilke edinmiş, herkesin gıpta ile baktığı adalet çarkına hizmet etmiş bir imparatorluk olan Osmanlı’yı bitiren en melun hastalığın adıdır “racism”. Buna binaen ahlaki hudutsuzluğun ibrazı olan; milletlerin üstünlük ve nakisa ile kıyaslanması suretiyle nefretin geniş çapta yayılmasıdır. Yayılan nefretin ateşi ne nizam bırakır ne de vicdan bırakır geriye.
İnsanlık acı bir tecrübe ile medeniyetin beşiği denilen, demokrasinin yuvası denilen, insanlığın zirvesi denilen yerlerin aslında bir tiyatro sahnesinden ibaret olduğu ve bizlerin âlim olmasa da arif olan coğrafyamızın sakinlerinin en büyük değerlerini bu hayranlık hastalığından kaybedeceğini müşahede etmiştir. Ne yazık ki gönül coğrafyamızın hudutları dünyayı sarıyorken “racism makası” bu haritayı sadece Anadolu'ya, bir ırka indirgemeye ant içmiştir.
Unutulmamalıdır ki Anadolu sadece bizim değil, bütün insanlığın yuvasıdır ve teminatıdır. Nasıl ki yavrular tehlike ve zorlukta ana ocağına sığınıyorsa, batıl tefekküre haiz olan zalimlerin zulmünden kaçan mazlum insanlık da Anadolu’ya ricat etmektedir. Bu hakikati inkâr edenler bu milletin bağrından yükselen hamilik duygusuna ihanet etmiş veyahut idrak edememiş gafil nefislerdir.
Ülkemize ricat eden her bir kardeşimiz vaktinde bu ülkenin istikbali için mücadele vermiş, düşmanın postalı bu vatanın toprağını çiğnemesin diye göğsünü siper etmiş bir atanın, ananın evladıdır. Hiç kimsenin tapulu malı olmayan bu vatan sadece adaletin ve nizamın tapusudur.
Bizi düşmandan ayıran en büyük meziyetimiz müşhaslaşmış vicdani, İslami ve de insani yönümüzdür. Eğer bunlardan birini dahi zayi edersek maddeci güruhtan bir farkımızın kalmayacağını bilmeliyiz.
Unutmamalıyız ki; “Biz muhtevamızda barındırdığımız ve müdafaa ettiğimiz değerlerle birlikte İNSANIZ!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.