Yeni dünyada yeniden cahiliye
Dünya üzerinde hiçbir toplum yoktur ki inançsız yaşamış olsun.
Kimi hakka inanır, kimi batıla inanır, kimi hakka hizmet için bir ömür harcar, kimi batılın bataklığında bir ömür harcar, kimi hakkı tebliğ eder, kimi batılı diline, eline, gönlüne pelesenk eder…
Âdemoğlu yaratıldığından beri bu nizam böyle süre gelmiştir ki ateş medeniyeti toprak medeniyetine kıyamete kadar kin güdecektir.
Şeytan Âdem’e secde emrini yerine getirmedi ve isyankâr oldu, Âdem de şeytana kanıp rabbinin telkinini unuttu günahkâr oldu.
Şeytan bu şekilde Âdem ve hanımı Havva’nın ayaklarını kaydırdı; onları Allah’a itaatsizlik ettirerek cennet nimetlerinden mahrum kalmalarına sebep oldu. O kibri ile lanetledi ve intikam için mücadele veriyor.
Şeytan bütün yaratıklar içinde ilk defa tanrı olma iddiasında bulunan, Allah’ın kanunlarına karşı çıkandır. Bundan sonra da Allah’ın emirlerine karşı gelen şeytanın istikametinden gidecektir.
İnsanlık ilk günden beri şeytanın hileleriyle karşı karşıyadır. Peki, bu yapılanlarda insanların hiç mi suçu yok?
Tabi ki de var. Çünkü insanoğlu irade teşkil eden bir mahlûkattır. Eğer bu yapılanlarda sadece şeytanın suçu olsaydı Allah sadece ona ceza verirdi. Hz. Âdem ve Havva da cennette kalmaya devam ederlerdi.
O zaman insanlar veya insanlık bir nevi cahiliye dönemi yaşamıyorlar mıydı? Bu süreçte İzzet sahibi Allah sapıtan kavimlere yol gösterici olarak peygamber göndermiyor muydu? Bu kavimler sapkın düşüncelerle, fiillerle sapıttıklarını beyan etmiyorlar mıydı? Bu da en ala cahiliye değil miydi?
Peki, cahiliyetin ıstılahına bakılacak olunursa; Arapça “cehile” kelimesinden türeyen ve anlamı bilmeme olan, genellikle İslam öncesi dönemde Mekke şehir devletindeki dini, içtimai ve siyasi hareketlerdir.
Daha geniş bir kavram ile İslam dinine aykırı düşen fiiliyatlar için kullanılır. Sosyal veya kültürel bilgisizlikten daha çok İslam literatüründe sapıklık-sapkınlık kulvarına giren, etik olmayan hal ve tavırlardır.
Bu ıstılahı daha iyi anlayabilmek için Kuran ayetlerinin malum konu üzerindeki duruşuna bakmak gerekir. Kuran’ı Kerim’de dört yerde geçip münafıklıktan-şirke kadar geniş bir çerçeveye sahip olmakta ve o dönemdeki olumsuz durumlara değinmektedir.
Bu durumu ele alacak olduğumuzda cahiliye dönemi aslında o zamanın Mekke’si üzerinden bütün insanlık sürecine değinmektedir.
Yani Hz. Âdem’den bu yana insanlık Allah’ın kanunlarına aykırı davranarak bir nevi İslam öncesi cahiliye yaşamaktadır.
Tarihte sapıtan birçok kavime peygamber gönderilmiş ve onların tabiri caizse cahiliye hareketlerine son verilmek istenmiştir. Fakat onlardan çoğu atalarından kalan bu saçma adetleri terk etmemiştir. Ve Allah’ın gazabıyla helak olmuştur. Son peygamber, Efendimiz Hz. Muhammed (sav) Cebrail aracılığıyla insanlara Allahın kelamını bildirerek bundan sonraki nesillere bir kurtuluş tariki tahsis etmiştir. Lakin insanlar kurtuluş nurunu elinin tersiyle reddederek kendi zararına mahsus emellere temayül etmektedir. Biz bu yeni dünyada yeni bir cahiliye devri açmak yerine batılın surunda gedik açmak suretiyle izzet sahibi Allahın emirlerine riayet etmek mecburiyetindeyiz.
O yüzden biz bir olmalıyız, biz ümmet olmalıyız, biz biz olmalıyız ki cahiliye düşüncesine sahip olanlar bizi bölmeyi bırakın bölmeyi tahayyül etmeye bile cür’et edemesinler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.