Bir Küçük Balık Hikayesi
Evet bir bayramı daha geride bıraktık iyisiyle kötüsüyle geçti. Huzur ile geçen tatil aileler ile giderilen hasretlik kimine göre uzun bir tatildi ama kimine göre kısaydı. Her şey bir yana yaşamımızın asgari boyutunu düşünmekten alıkoyamıyoruz kendimizi, hayat standartlarımızı zorlamaya devam ederken artık cebimizde akrebi geçtim sürüsü yaşıyor. Kira dertlerinin üzerine birde ulaşım beslenme dertleri başladı benim yaşadığım şehirde indi-bindi 8,5 TL uzaklığa göre ise 10-11 TL arası değişen bir ulaşım masrafı eklendi benzine gelen gece güncellemeleri sayesinde ulaşım artık lüks olmaya başladı. Bundan sonra neler olacağı ile ilgili çeşitli senaryolar üretebiliriz. Senaryoların dışında bir de gerçek hayatımız var. Öyle bir gerçek ki bu, mutlu olmak için sebep arar hale gelmemizi sağlayan bir gerçek. Huzurun kapısından önce kale duvarları karşılıyor bizi.
Bayram öncesi emeklilere ikramiye adında ödeme yapıldı peki soruyorum bu ödeme ile koyun almayı geçtim kaç kilo et alabildi bu insanlar? Sofralarımızdan sebze çeşitliliği azalmışken etin adını anacak halimiz kalmadı diyebilirim. Belki kurban vesilesi ile et yenebiliyordu eskiden ama şimdi artık ibadeti bir kenara bıraktı insanlar çünkü kurban alsa o ay ki elektrik, su, yakıt parası gidecek atlanmaması gereken bir gerçek. İnançlarımız üzerinden vaatler verilirken bayram adetlerimizi sürdüremeyecek duruma geldik. Sadece bununla da bitmiyor kalmayan ekonomimiz yüzünden atalarımızdan kalan kültürümüz olan yardımlaşmayı da kaybeder olduk. Atasözlerimiz tersine döndü komşumuz açken bizlerde aç yatıyoruz, o yüzden yaşadığımız hayatta güzellikler biriktirmemiz gerekirken bizim filmimizin her karesinin pozu negatif. Kendi kederimize yön veremediğimiz gibi üç kuruşun derdine düşüp kaldığımız bu dünya hiçliğinde sürüklenirken artık kimseye “nasılsın?” diye bile soramaz hale geldik.
Ekonomik krizle birlikte kendi işini yapan, serbest ve asgari ücretle çalışan çoğu insan maddi, manevi büyük darbeler aldı, almaya da devam ediyor. Şirketler daha talepkâr ve böylesi bir dönemde para ödedikleri için kendilerini kötü hissediyorlar. Hal böyle olunca da, herkes için, daha fazla çalışmak kaçınılmaz oluyor. Asgari ücrete zam gelmesin diyenler biliyorum çünkü asgari ücrete gelen her zaman sonra işten mi çıkarılacağız yoksa daha nelere zam gelecek düşüncesi içimizde ki yaşama mutluluğunu alıp götürüyor bu da ilk başta söylediğim tatilden ne anladığımız olayına geliyor. Ve insanların kazancının alım gücü iki ila dört kat azalmış olurken sağlıkları da doğru orantılı azalıyor. Hem daha fazla çalışıyoruz, hem daha az harcıyoruz, hem hayattan çok daha az keyif alıyoruz. Bu kriz yönetimi hayatımızdan bir dönemi çaldı ve buna ek olarak çoğumuzun ömrünü asgari düzeye düşürdü bundan dolayı da süreci kısalttı. Sağlık sorunları, ekonomik sıkıntı, intihar, farklı kültürlerin çatışması ömürlerimizin kısalmasına sebep oldu.
İçimiz, dışımıza karıştı.
Artık her şey geride kalsın ben en çok çevremde gülen yüzleri özledim. Hikayelerimizin senaryolarını değiştirebilmeliyiz.
“Büyük balık küçük balığı sevebilirdi aslın ama insanoğlu balıkların birbirini yediği bir hikaye anlatmayı tercih etti.”
Ne anlatılırsa anlatılsın küçük balıkların gerçeğini değiştiremeyeceğiz. Yem olacaklar, aynı bizler gibi. Küçük balık olmamanız dileği ile güzel düşünelim güzel olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.