Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

Zihinlerin inşasından işe başlamak

Zihinlerin inşasından işe başlamak

“Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır; kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler, gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur; içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder” (Jung)

Geçtiğimiz haftalarda Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Eğer Türkiye Yüzyıl’ını inşa edeceksek sivil toplumdan akademiye kadar her alanda yeni bir inşa süreci başlatmamız gerektiğine inanıyorum” sözlerine basında yer almıştı.

Ahlaki ve fikrî bir kriz içinde yer alan toplumlar ve bu toplumda yaşanan krizler, ferdî, toplumsal, ekonomik ve siyasi problemlere kaynaklık etmekten geri kalmazlar. Bizde Sayın Bakanımızın görüşlerine katılıyor ve öncelikle bu işin zihinlerin inşasından geçtiğine inanıyoruz.

Her alanda diriliğimizi, dinamikliğimizi ve canlılığımızı kaybetmeden bunu başaracak bu ruhun bu topraklarda her zaman hayat bulduğuna da inancımız her zaman tamdır.

Bütün bunlar için başta düşünce planında yeni fikirlere kapılar her zaman açık tutulmalı, öğrenilenlerin mevcut halini bir sonraki nesle sadece nakletme yolunu seçme ve bunu da bir erdem olarak görme hatasına da düşmemeliyiz.

Eğer Türkiye Yüzyılını inşa edeceksek, “Yaşamak umurunda olan, bütün hareketlerinin sorumluluğunu taşıyacak, korkudan daha güçlü hasbi adamlar yetiştirmek” ile işe koyulmalıyız.

Her alanda sınırlar belirlenmeli-sorumluluklar net ortaya konulmalı ve paylaşım esas alınmalıdır.

Toplumumuzda büyük yetenekleri atıl bırakmayı göze almadan, milletimizin ruhunun derinliklerine ulaşmasını hedeflersek, en büyük sermayemiz olan gençlerimize milli ve manevi ruhumuzun gücünü hissettirip, geleceğe yön verecek nesiller olarak hayata hazırlarsak, gönülden bir eğitimle işe koyulursak kolay yol alacağızdır. Bu konuda eğitimcilere büyük işler düşüyor.

Burada önemli olan noktada eğitimcilerin hedef kitleyi dijital dünyanın kaosları ve girdaplarına rağmen bir şeyler öğrenmeye istekli hale getirmek ve hayranlık duygusu oluşturmaktan geri kalmamalarıdır.

Tarihten bir örnek: 400 milyon Çinliyi Hristiyanlaştırmak için CİZVİTLER, Çin’e yalnızca 10 rahip gönderdiler ve hedeflerine büyük oranda ulaştılar. Bunu iki yolla başardılar: “Hayranlık uyandırma ve kendilerinden bir şey öğrenmeye istekli hale getirme.”

Hangi sektör olursa olsun, bilginin hızla tüketimine ve eskimesine çözüm olarak geliştireceğimiz tüm program ve uygulamalarda verimlilik/performans konusu ihmal edilmemeli her alanda öğrenme engelleri ortadan kaldırılmalıdır.

Senge’ye göre sektörlerde yaşanan öğrenme engellerini ana başlıklar altında sunalım:

1-Pozisyon ve kişisel kimlik arayışı

2-Düşmanı dışarıda arama

3-Sorumluluk üstlenme endişesi

4-Olaylara takılıp kalmak

5-Yavaş değişimleri önemsememek

6-Tecrübeyle öğrenme hayali

7-Yönetici takımları ile ilgili sorunlar

Gerçekleştirilecek İnşa sürecinde sistemin amaçlarını göz ardı etmeden, rutin işlere takılmadan, sektörlerde yaşanan sorunlara ilişkin nedenleri ve sonuçlara öğrenmekle yetinmeyip problemlere ilişkin temel sorunlara da yönelmekle birlikte; sadece bilen, anlayan, düşünen organizasyonlar olmaktan çıkıp “Öğrenen Organizasyonlar” olmayı da başarmak gerekiyor.

Yalnız yaşam kalitesini artırmayıp, işlerin yapılan planlamalar doğrultusunda yapılmasını sağlayan, sektörlerin hedeflerine daha kısa sürede ulaşmaları adına önem arz eden verimliliğe ulaşmak ve üretken olmak istiyorsak Türkiye Yüzyılının gereklerine uygun adımlar atmak ve bu konularda toplumda her alanda farkındalık duyguları geliştirmek zorundayız.

Yaşamın bize, değişebileceğimiz dışında hiç bir şeyi garanti etmediği günleri en canlı şekilde yaşıyoruz.

Dünya hızla değişiyor, dün var olan meslekler hızlı bir şekilde yok oluyor. Başarı adına düne ait metotlar da artık değer görmüyor. Düne ait güneşle, bu günün çamaşırları kurumuyor.

Değişmeyen gerçek ise; istikbalin yaptığımız işlerde değil, kalbimizle işimiz ve mesleğimizin uyumlu olmasında, zamanın ruhunu doğru okuyabilmemizde, ona uygun hareket edebilmemizdedir.

Yaptığınız işi güzel yapın; Allah işini güzel yapanları sever

(Bakara Suresi 195.Ayet) ayetiyle de insana, işini düzgün yapmasını emretmiştir.

İşimiz, konumumuz, yetki ve sorumluluklarımız ne olursa olsun yaptığımız işi en güzel şekilde yapmak insanın önce Rabbine, sonrada insanlığa karşı bir sorumluluğudur. Bu sorumluluk sadece çalışanları değil işverenleri de kapsar.

Zihinleri ve gönülleri inşa etmek için kaynaklarımız belli olup, tarihsel ve medeniyet olarak ta bu halkın kaynakları, birikimleri oldukça zengindir.

Tarihin akışı her zaman aynı olmamakla birlikte yaşadığımız coğrafyanın bize kattığı değerler ve inancımız gereği yeryüzünü imar ve inşa sorumluluklarımızın farkında olarak, “Aleme Nizam Vermek” duygusuyla hareket ederek, nizam ve intizamı meleke haline getirerek herkes Türkiye Yüzyılı için üzerine düşenleri yapmalıdır.

Merhum Sezai Karakoç’un diliyle; geçmişi inkâr etmeden, geçmişle olan bağları koparmadan, onun mahkûmu olmadan, aynı zamanda geleceği inkâr etmeyerek te şimdiki zamanın farkında olmak gerek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi