Deniz ÖZTÜRK

Deniz ÖZTÜRK

Siyaset mi, Bilimsel Siyaset mi?

Siyaset mi, Bilimsel Siyaset mi?

Bu hafta biraz öze dönelim mi aslında çok uzun zaman oldu siyasi kelamlar etmeyeli o zaman merhaba sevgili dostlarım naçizane eğitimlerini verdiğim eskilerden birkaç demeç vermek isterim. Buyurun makale tarzı bilimsel siyaset diyelim. En azından yaklaşımlarını kaleme alalım.

Evet bilindiği üzere insanlığın sahip olduğu gücü ve bu güce ulaşabildiği kaynakları vardır ayrıca birlikte yaşamayı, çalışmayı, üretmeyi, yarışmayı ve başarmayı sağlayacak ülkeler onlara eşdeğer kapsamda içinde yaşayan insanlar vardır. İnsanlığın bu düzeye ulaşması, binlerce yıl öncesinden her şeyin defalarca denenerek ve aynı zamanda her türlü bedelin ödenmesi ile ulaşılır ve ulaşılmıştır.

Toprak parçalarının yer yer su kütlelerinin üzerine kurulan ülkelerin zaman içinde değişiminin ve gelişiminin en temel ve güçlü yönleri yasama, yürütme ve yargı ayrımıyla denetlenmesi, sosyo kültürel ekonomi ve demokratik kurumsal sürdürülebilirlikler ile demokratik hukuk devleti anlayışı kapsamında devamlılığa taşınabilmesiyle başarılacağı genel geçerli hale gelmiştir. Tüm bunların sonucu olarak ise insanın umutları çoğaltıldı, belirsizliklerinin ise azaltılarak baş edebileceği sürdürülebilirlikler vazgeçilmez hale geldiğinden dolayı pek çok çatışmalar, gerilimler ve uç boyutlarda eşitsizlikler ortaya çıktı. Tüm bunlara rağmen bütün dünyayı kapsayan çatışmalara sürüklenmek engellenebilir hale geldi. İşte bu sürüklenmeler gelişmiş dünya ülkelerinin, gelişmişliğini koruyan ve devamlılığa taşıyan yaklaşım, insanlığın ulaştığı en geçerli sürdürülebilirliği içselleştirebilmiş düzeyde görenleri kapsamaktadır. Şöyle ki ülkesinin gücünü ve güçten doğan kaynaklarını kuvvetler ayarımı kapsamında dengeleyip, denetleyebilen, değişimini ve gelişimini ekonomik aynı bazda demokratik bir şekilde kurumsallaştırarak sürdürülebilirlikle karşılamasını sağlayacak demokratik hukuk devleti sistemini bütünleştirip bunu vazgeçilmezliğe taşıyabilmiş ülkeler gelişmiş ülkeler arasına girerek daha da güçlü ülkeler olmaya adım atmışlardır.

Peki dünya dengeleri; bu dengeler ise gelişmişlikle, büyüklük konumunun, insanlığın ulaştığı genel geçer değerler ve birikimler kapsamında sürdürülebilmesiyle sağlanıyorsa iki kutuplu dünya yarışının çözülerek ekonomik, teknolojik, demokratik iletişim ile sürdürülebilecek yarışlara taşınması, insanın hayata tutunmasını ve kendisini en verimli şartlarda çalışma imkanları olan bir vazgeçilmezlik simgesi haline getirmesidir. Sürdürülebilirliğin ülkeler ve insanlar için olmazsa olmaz hale gelmesi, ülke yönetimlerinin de değişmesini ve gelişmesini vazgeçilmezliğe taşımıştır. İşte bu durumda Türkiye, insanlığın ulaştığı bu değerler ve birikimler ile bütünleşerek sürdürülen yarışa oldukça geç katılmış olsa bile zaman içinde önemli konuma ulaşmıştır diyebiliriz. Ulaşılan konuma her dönemin şartlarına uygun mücadeleler verilerek, deneyimler biriktirilerek ve bedeller ödenerek gelinmiştir. İşte biz bu ödenen bedellerin tümüne birden siyaset diyebiliriz aslında basit ifadeler ile bilimsel siyaset desek de yerinde olur diyebilirim.

Başlangıç olarak mücadelenin temelleri inşasının başlangıcı Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda verilen mücadelelerle insanlığın değişimi ve gelişimiyle uyumlu sürece girilmiştir. Çöken, yok olmaya sürüklenen bir imparatorluğun içerisinden, üretim toplumu haline gelmek, değişmek, gelişmek ve dünya ülkeleriyle yarışabilecek durumda olmak, aynı zamanda çok partili sisteme geçilerek, iktidarların değişebilmesinin kabullenilmesini Cumhuriyetin kurucusuyla özdeşleşen anlayışlarla ve kararlılıklarla başarıldı. Çok partili sistemneyi geçirmiştir diyecek olursak, darbelerle, müdahalelerle, devletin kuralları, kurumları ve kadrolarıyla sürdürülmeye sürüklense bile, siyasi mücadeleler her dönemin şartlarına göre çok fazla bedeller ödeyerek bu sistemi geliştirmiştir. Gelişmeye başlayan sistemin yerine verilen bütün mücadeleleri ve deneyimleri içselleştirip, toplumun tamamını değişime ve gelişime katabilecek demokratik hukuk devletinin inşa edilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

Türkiye’nin ulaştığı konum, geri dönülemez ve vazgeçilemez kabul edilebilirliğe ulaştığı için değişiminin ve gelişiminin insanlığın uyumlu olarak başarılması zorunluluk haline gelmiştir. Türkiye’de iktidara gelmek veya iktidardan uzaklaşmak şimdiye kadar verilen siyasi mücadelelerde edinilen en eski alışkanların etkisiyle, kamu gücünü ve kaynaklarını kendi anlayışı, öncelikleri ve kadrolarıyla ve bu kadrolara yaklaşımlarıyla karşılanmaya çalışılsa da bu yaklaşımların aşılmasıyla ulaşılabilecektir aslında. Öyle ki; Cumhuriyetimizin 100. yılında yapılacak seçimlerin tarihi bir dönemeç seçimleri haline gelmesini, vazgeçilmezlik olarak sahiplenebildiğimiz gerçekliğimiz ile sağlıyoruz.

Çözülmesini sağladığımız vesayet sisteminin yerine toplumun tamamının değişime ve gelişime katılabilmesinin hedefine ulaşmasını başarabilmeliyiz. 2023 seçimlerinde, ülkemizin gücünü ve kaynaklarını, kuvvetler ayrımı temelinde dengeleyip, denetleyerek, değişimini ve gelişimini ekonomik, demokratik kurumsal sürdürülebilirliklerle sağlayarak, demokratik hukuk devleti sisteminin inşasını başarabilmeliyiz.

Yapılacak olan bu seçimi, gelişmiş demokratik ülke seçimlerinden ve daha önce deneyimlediğimiz seçimlerden ayıran ve tarihi dönemeç döneminin seçimleri haline getiren, toplumun büyük baskın çoğunluğunca kabul edilebilirliğe taşınacak birlikteliğin başarılarak, vesayet sisteminin yerine demokratik hukuk devletinin inşasının tamamlanabilmesi ihtiyacıdır.

İktidarda kalmak veya iktidara gelmek, en geniş siyasi birliktelikleri ve her partinin anlayışlarını, önceliklerini ve kadrolarını aşan başarıyı zorunlu hale getirdiği için bu hedefe kilitlenen birlikteliklerle verilecek mücadelelere ihtiyaç vardır. Gerçekliğimizin oluşturduğu toplumsal baskı bütün siyasi partileri, daha kapsayıcı, daha demokratik, daha eşitlikçi ve daha çoğulcu olmaya zorluyor.

Yaklaşan seçimlerde iktidardan uzaklaşmamak için yapılması gerekenler de, iktidara gelinmesi için başarılacak olanlar da açıkça ortaya çıktığı için eski alışkanlıklarını aşabilen yaklaşımlar başarıya daha yakın olacaktır. Eşit adalet sistemi ile demokratik bir hukuk devletinin bunun yanında da sosyal bir düzenin geleceğimizi şenlendirmesi dilekleri ile bu hafta sizlere iyi hafta sonları dilemek için geldim. Mutlu güzel günler… Acılar dinmiyor olsa da hayat bir şekilde devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Deniz ÖZTÜRK Arşivi