FETÖ ve unutturulmaya çalışılanlar
Dünyada 2 örneği daha var FETÖ’nün. Biri Irak’ta Kesnizani tarikatı. Görevini başardı ve Irak’ı ABD’ye sundu. Saddam’ın eşi ve çocuklarından biri de bu tarikata üyeydi. O ABD askerlerini Bağdat kapılarında durduracağına inandığı ama tek kurşun atmadan teslim olan Cumhuriyet Muhafızları’nın komutanı da.
Diğeri Pakistan’da. Tahir Kadri Hareketi. Söylemlerine bakarsanız FETÖ ile aynı. Neredeyse karbon kağıdıyla kopyalanmış kadar bire bir söylemler. Navaz Şerif’in iktidardan indirilmesinde rol oynadı. Sokakları hareketlendirenler onlardı.
Türkiye’de en üst seviyeleri 15 Temmuz’du. Başarılı olsalardı ülkede kan gövdeyi götürecekti. Hedefleri iç savaş ve NATO müdahalesiydi. Devlet millet dayanışmasıyla o karanlık geceden aydınlığa ulaştık. ABD’nin Türkiye’deki darbeler tarihinde başarısız olan ilk operasyonuydu. O yüzden tepki vermeleri yani geçmiş olsun demeleri yaklaşık 40 gün sürdü.
Gayr-i meşru çocuklarının kaybettiğine inanamadılar.
Bakmayın bugün FETÖ militanlarının “adalet”diye bağırdıklarına. Belki bu kutsal kelimeyi en son kullanması gerekenler onlar. Çünkü bu ülkedeki adaleti de zehirleyenler ve kendi örgütlerinin amacı uğruna kullananlar da onlardı.
Şükretsinler ki devlet onlar gibi davranmadı. Hukuk çerçevesinde yargıladı, cezalarını verdi. Oysa onlar o gece başarılı olsa binlerce kişiyi yargısız infazla katledeceklerdi. Yaklaşık 90 bin kişilik bir listeden bahsediyorum. Ceset torbalarını bile hazırlamışlardı.
Deşifre olup tasfiye edilene kadar ne çok insanın canını yaktılar. Ne çok insanın hakkına girdiler. Ne çok insanın malına çöktüler, ne çok insanın ekmeğiyle oynadılar. Ne çok insanı itibarsızlaştırmak için iftira atıp dedikodu yaptılar.
Yozlaştırmadıkları hangi müessese kaldı, Ordu mu, Polis mi, Yargı mı, Eğitim mi, Adalet mi yoksa Bürokrasi mi, hangisini sayayım?
Şükür bugün onlardan kurtulup özüne ve kimliğine dönen asker ve polisimizin başarıları ortada. Terör bitme noktasına geldi. Bunlar çoğunlukla tasfiye edilmeden önce fail-i meçhuller, terörist faaliyetler başta olmak üzere her türden saldırı vardı. “Bugün niye yok?’’ sorusunun cevabı burada gizli zaten. Devleti ve milleti zaafa düşüren örgütler bunların devlet içine sızmış militanlarından destek alıyordu da ondan.
Her şey 1965’te başladı. Tıpkı Irak ve Pakistan’da olduğu gibi. Erzurum’daki Komünizmle Mücadele Derneği Şubesi’nin kurulmasıyla. İlki İzmir’de açılmıştı. FETÖ de daha sonra zaten İzmir’i üs tutmuştu. Türkiye’deki NATO karargâhının bulunduğu ilde.
28 Şubat Türkiye’deki Gladyo’nun taşeronluğunun FETÖ’ye verildiği dönemdir. Yani bir el değiştirme operasyonu yapıldı o dönemde. Deşifre olanın yerine yeni yüzler yerleştirildi. Zahirde Müslüman alnı secdeye gidiyor ama batında “Haçlılardan size bir zarar gelmez’’ diyen bir zihniyetin kullanıma alındığı ve görevlendirildiği dönemin adıdır 28 Şubat.
Başörtüsü zulmüne karşı çıkmak yerine, örtü çıkartılıp yerine peruk takılarak da okula gidilebilir fetvası vererek başörtü mücadelesini zehirleyen zihniyetin adıdır FETÖ. Millet iradesiyle seçilip TBMM’ye yemin etmek için gelen Merve Kavakçı için kendi milletvekillerine “Burası devlete meydan okunacak yer değildir, Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz’’ diye çağrı yapıp Kavakçı’nın Meclis’ten çıkarılmasını isteyen Ecevit’e şefaat edeceğini açıklayan da FETÖ lideri.
Bugün Ak Parti ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı FETÖ’nün devlete yerleşmesine izin vermekle suçlayan zihniyet, aslında gerçeğin CHP ve Ecevit’le başladığını örtme telaşından yapıyor bunu. Geçtiğimiz günlerde Zülfü Livaneli de gerçeği ifade ederek FETÖ’nün devlete yerleşmeye Ecevit’le başladığını açıkladı.
Gerçi Livaneli deşifre olandan vazgeçerek bir nevi bilinen taktiği uyguladı.
FETÖ üyelerine sınav soruları 1984’te verilmeye başlandı. O zaman Tayyip Erdoğan mı vardı? 15 Temmuz’u gerçekleştirmeye çalışan subayların çoğu 1988 girişli.
1980 darbe sonrası aranıyor görünmesine rağmen, yakın ekibiyle bir arada seyahat ederken yakalanmış ama Genelkurmay’dan gelen bir telefonla da serbest bırakılmıştır. Eğer o listede ismi olmasaydı dikkat çekerdi. O sebeple aranıyor görünmesine rağmen gerçekte aranmıyor üstelik gizli bir el tarafından korunuyordu.
FETÖ, dünyadaki diğer örnekleri gibi, suret-i haktan görünen ama hem İslamiyet’i deforme etmeye çalışan bir örgüt. Dinlerarası diyalog saçmalığı adı altında Hıristiyanlık ve Yahudilik propagandası yapan, aynı zamanda aradan peygamberleri çıkarıp tek dünya dini amacına hizmet eden de bir örgüt.
Belçika’da bir kilisede ezandan “Eşhedü Enne Muhammeden Resulullah’’cümlesini çıkarıp okutan bir sözde Müslüman cemaatten bahsediyoruz. Müslümanlık mı bu?
Bir Müslüman kim olursa olsun kendi iradesini başka birine ipotek etmez. Ederse de ona Müslüman denmez.
Kaldı ki FETÖ’yü bir cemaat olarak gören meseleye şaşı bakıyor demektir. Müslümanlık sosu, büyük çoğunluğu Müslüman olan halkımıza şirin görünüp emellerini gerçekleştirmek için rahat alan bulmaya matuftur. Yani tuzak bizim için, başkaları için değil. Onlara karşıt gibi görünenler ne mal olduklarını gayet iyi biliyor zaten.
Milletini ordusuna düşman eden bir yapı. Ordudan gericilik safsatasıyla ihraç edilenlerin çoğu işbu örgüt tarafından ihbar edilmiştir. Bir kişiyi bile sektirmeden sözde gericileri tasfiye eden ordu ve komuta kademesi nedense bu kadar geniş bir yapıyı tespit edip tasfiye etmedi.
Cevap belli. Çünkü onlar kimin ne olduğunu gayet iyi biliyorlar.
Onların Müslümanlığı bizi kandırmak içindi. Sesimizi kesmek, sempatimizi kazanmak içindi. Orduya sızmak için de bu sempatiyi kullandılar.
TSK’daki FETÖ yapılanması için Ak Parti iktidarını suçlayanlar, TSK’nın Yaş kararlarına siyasilerin sadece imza attığını, hatta ihraç edilenler hakkında daha düne kadar şerh koymaktan başka bir şey yapamadıkları gerçeğini gözlerden kaçırıyorlar.
FETÖ bir cemaat değil, deşifre olana kadar Gladyo’nun günümüz temsilcisiydi. Sahipleri hala tam olarak ondan vazgeçmiş değil. Zira tam anlamıyla ne zaman yerine yeni bir yapı ikame edebilirlerse tam olarak o zaman onlardan vazgeçerler.
Toplumun en solundan en sağına kadar tüm katmanlarında FETÖ’nün militanları var. İçinde bulundukları toplum grubunun kimliğinde hareket ediyorlar. Fakat tıpkı Türkiye’de olduğu gibi tabir-i caizse sura üflenince o alt kimliklerin tamamı düşüyor ve FETÖ kimliği ortaya çıkıyor.
FETÖ, aldığı görev icabı Ergenekon davalarını içine suçsuz insanları da katarak sulandırdı, itibarsızlaştırdı ve akim bıraktı. Gerçek yapıya giden yolu tıkadı böyle davranarak.
Davaların akim kalmasından cesaretlenen birileri böyle bir örgüt yok FETÖ’nün uydurması dese de gerçek öyle değil. Öyle bir yapılanma vardı ve FETÖ de o yapıya giden yolu tıkama görevini layıkıyla yerine getirdi. Üstelik FETÖ tarafından hedefe konup toplum tarafından sahiplenilmesi sağlanan işbu bazı gruplar da oyunun bir parçası. Çünkü onlar da bıçağın diğer yüzü.
Tuzak üstüne tuzak yani. Mayın tarlasında gibiyiz ama en azından artık kim olduklarını, nasıl çalıştıklarını, hedeflerinin ne olduğunu biliyoruz. Ona göre de mücadele ediyoruz. Mücadele etmeyi öğrendik.
Bugüne kadar tabanda halisane çalışanlar hariç militan FETÖ mensuplarından pişman olan yok. Gören varsa söylesin. Olacakları da yok. Tehlike geçmedi henüz. Mücadele layıkıyla yapılıp son bulmadan da geçecek değil. Bu da henüz olmadı. Öyle rahatlamaya falan da mahal yok.
O sebeple masum görünümlü profesyonel militanlarının sahte ağlamalarına, sahte gözyaşlarına acırsak acınacak duruma düşeriz.
Benden söylemesi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.