Mustafa AYCAN

Mustafa AYCAN

Dilencilik Mesleğindeki Artış

Dilencilik Mesleğindeki Artış

Birçok kaynağa göre tanımlama;

Dilencilik, temel ihtiyaçlarını gideremediği gerekçesiyle başka insanlardan çoğunlukla para ve yiyecek olmak üzere, bir şeyler isteme şeklinde tanımlanabilir. Geçimini bu şekilde sağlayan kişiye de dilenci denir.

Dilencilere, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde daha çok rastlanır ve dünyanın en eski mesleklerinden biridir.

 Ülkemizin bu kategorilerden hangisine girdiğini bilemiyorum, ancak görünen o ki bu iş meslek kategorileri sıralamasında canım ülkemde popülerliğini halen korumaktadır.

Gelişmiş ülkelerde, herhangi bir müzik aleti ile şarkılar çalarak, söyleyerek, akrobasi yaparak, pandomim ya da ünlü taklidi gibi değişik yollarla temel ihtiyaçlarını pekte dilenme tabirine uymasa da karşılayan bireyler gözlemlenmiştir. Avrupa uyum süreci kapsamında bizde de bir süredir mendil, çakmak, su, gül, satışı yoğun caddelerde şarkılar çalıp söyleme şekline bürünmeye başladı.

Ancak ismiyle müsemma bu meslek, fıtratındaki sadece dilenme tanımını, halen büyük oranda korumakta.

Birçok ülkede toplumsal sorun olarak göze çarpan dilencilik, İslam ülkelerindeki popülerliğini en çok dinimizin gereği olan, sadaka verme kültüründen almaktadır.

Yazık ki bu mesleğin icrasında kullanılan en yaygın enstrümanlar ise çaresiz kadınlar, korunmaya muhtaç çocuklar ve engellilerdir. Ancak nimetlerinin sefasını süren çoğunlukla orkestra şefi ya da aile reisidir.

 Bunlara birde hiçbir kategoride kendine yer bulamamış, taşa vursa toza çevirecek kapasite olan kesimi eklemek lazım.  Bunlar taklitçi kesimdir. Tiyatro eğitimi alan sanatçılarımıza, ders verebilecek kabiliyette, kör, sağır, ortopedik engellilerin tüm çeşitlerini çok güzel sergilerler ve en sevdikleri dostları da şifacı diye tabir ettiğimiz polis ve zabıtalardır. Sadece bir bakışlarıyla tüm engellerinden saniyeler içinde arınıverirler.

2020 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nce 66.295 dilenci çocuk sokaklardan toplanarak takibe alınıyor. Dilenen çocukların ailelerinin sosyoekonomik durumlarını da inceleyen ilgili birim, ailelerin çoğunun maddi  durumunun iyi olduğunu, dilenciliğin aileler tarafından meslek haline getirildiğini ve bazılarının aile boyu dilencilik yaptığını tespit ediyor. (Yeni Şafak 7.1.2020)

Beni en çok yaralayan ise, belki içinde bulunduğum konum gereği, caddede bir başına zorlanarak hareket eden ortopedik engellinin, üzerine dikilen bakışlarla ilk etapta bu kategoriye konuyor olması. Sonrasında gözlemin akıl süzgecinden geçirip yorumlayarak yanlışından dönülmesi veya dönülememesi. Elbette bu bakış açısını sektörde yoğun kullanılan engelli sayısının fazlalığından çok da kınamıyorum. Ancak bir şeylerinde değişmesi gerektiği aşikar.

Bununla ilgili fazlaca olan hatıralarımı konu dağılmasın başka bir yazıda ele alalım.

Toplumsal ve sosyoekonomik bir problemimiz olan bu meslekte, caydırıcı bir yaptırım olmadığından ve şu an mücadele verdiğimiz mülteci sorunuyla birlikte sayıları herhalde bizi bu sektörde belki ilk beşe, belki de lider duruma getirmiş olmalı.

Elimizdeki tek yaptırım ise; 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu, 33’üncü maddesi gereği idari para cezası verilmekte ve dilencilikten elde etmiş oldukları gelirin mülkiyeti, kamuya geçirilmektedir.

Tarih boyunca, her ülkede zenginlerin yanında fakirlerde bulunmuştur. Aslolan, ülkedeki fakirlerin tespit edilerek ihtiyaçlarının devletin sosyal kuruluşları tarafından karşılanmasıdır.  Şu an ülkemizde aksaklıklarla birlikte, yetersizde olsa, imkanlar ölçüsünde, gerek ekonomik, gerek fiziki dezavantajlı birey ve aileler desteklemeye çalışılmaktadır.

Bununla birlikte bu meslekteki istihdamın en aza inmesi için, öncelikle var olan destekler makul yaşam sağlayacak şekle yaklaştırılmalı, denetimler ve cezalardaki caydırıcılık artırılmalı, bir dönem otoparklardaki değnekçi diye tabir ettiğimiz şebekelerinin çökertilmesindeki başarı bu şebekelerde de sağlanmalı, bu mesleği icra eden mülteci, sığınmacı... ya da her ne sıfatla olursa olsun, sınır dışı edilmeli.

 

Dinimizde bunun bir geçim kapısı olmasına değil, bir zaruret halinde yapılabileceğine ruhsat vermekte ve asıl önemli olan, Yaratan öncelikle tüm taleplerin kendisinden yapılmasını emretmektedir. (İslam Ansiklopedisi)

Sadaka verecek, ihtiyaç sahibi bulamayacak bir ülkeye kavuşmak ümidiyle...

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa AYCAN Arşivi