Namık CEYHAN

Namık CEYHAN

YAĞIŞLI HAVALAR VE ÇEVRE HAFTASININ ARDINDAN

YAĞIŞLI HAVALAR VE ÇEVRE HAFTASININ ARDINDAN

Geçtiğimiz hafta çeşitli etkinliklerle kutlanan Çevre Haftası bölgemizde pek ses getirmemesinin nedeni ana temanın “Temiz Deniz Temiz Dünya” olması. Yani ilk sırada denizlerin kirliliğine dikkat çekildi. Konya’da ise Beyşehir Gölü çevresinde yapılan resmi etkinliklerin yanı sıra Konya Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ekipleri canla başla ilçelerde sulak alanların korunması yanı sıra sıfır atık projesine dikkat çektiler. Yıllarca birlikte mesai yaptığım arkadaşlarımı bu özverili çalışmalarından dolayı kutluyorum.

Konya Büyükşehir, Meram, Karatay ve Selçuklu Belediye Başkanlıkları koordinasyonunda Selçuklu Kültür Merkezinde 5-6 Haziran günlerinde gerçekleştirilen İklim ve Çevre Çalıştayı’nda genel olarak akademik personelin sunumları yanı sıra ağırlıklı olarak belediyelerin yaptıkları çalışmaları birbirine sergilemesi ile geçti.

Programın açılış sunumunu yapan Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü öğretim üyesi ve Tarımsal Araştırmalar ve İklim Değişikliği Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kubilay Kurtuluş Baştaş, katılımcılara iklim krizinin önemini çok teknik ve ayrıntılı bir sunumla anlatmaya çalıştı.

Keşke bu toplantılarda Meteoroloji Genel Müdürlüğünden veya Meteoroloji Mühendislerinden de yardım alınsaydı ya da katılım olsaydı daha faydalı olurdu. Ne de olsa iklim meteorolojik bir olaydır. Zaten hemen her gün hepimizin gözü kulağı Meteorolojiden gelen hava tahmini ve uyarılarında değil mi? Bu arada merak edenler için Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün web sayfasından iklim analizlerine kolayca ulaşılabilir.

Evet, öyle veya böyle bir çevre haftası daha geçti. Umarım çevre konusu sadece yılda bir kez hatırlanmaz. Çevre ve çevreci yaşam hayatımızın bir parçası olmalı. Yine de ben her zaman söylediğim gibi tekrar edeyim: Çevre adına iş yapan herkesin elini öperim. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.

BİLDİĞİMİZ HAVALARI UNUTUN

Bölgemiz başta olmak üzere ülkemizin pek çok ilinde son bir ay içinde yaşanan yağışlı günlerle birlikte bir kez daha anlaşıldı ki bildiğimiz hava durumlarını unutalım ve artık yeni sürprizlere hazırlıklı olalım. Büyük kentlerin içinde yaşanan seller, fırtına ve normalin üzerindeki yağışlarla birlikte yaşanan olumsuzları üzülerek izliyoruz. Muhtemelen iklim krizi kaynaklı bu tür hava hadiselerini daha sık ve daha şiddetli yaşayacağız. Nisan ayında alınması gereken yağış Mayıs ayında, Mayıs’taki yağışta Haziranda alınıyor. Sanki mevsimlerin ayları kaydı. Otuz yıldır Konya’da yaşıyorum. İlk kez Haziran ayında kalorifer yaktık.

Yıllardır yazdım ve ömrüm oldukça yazmaya da devam edeceğim. GELECEĞİN ANAHTARI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUMDA SAKLIDIR. Hangi ülke hangi şehir hangi birey bu konuyu ciddiye alırda riskleri planlar ve hazırlık yaparsa kazanan onlar olur. İçinde bulunduğumuz günlerde yaşanan fevkalade hava olaylarının ilerde de yaşanacağı belli olduğuna göre bildiğimiz hava olaylarını unutup, olası riskleri hesaplayıp şimdiden gelecek planları yapılmalıdır.

Son yıllarda çevre ve iklim değişikliği ana temalı konularla ilgili projeler yapıp Avrupa Birliğinden, ulusal ajanstan, kalkınma ajanslarından destek alan, lüks otellerde eğitim adı altında toplantılar yapıp birbirini ağırlayan, proje kapsamında yurtdışı seyahatlere katılıp gezenlerin sayısı oldukça arttı.

Bu konuda uluslararası antlaşmaları imzalayıp bazı taahhütlerde bulunmak tabii ki güzel şeyler ancak uygulama görmek isteriz. Neticede Bakanlığın ismine İklim değişikliğini ekleyince sorun çözülmeyeceğini biliyoruz değil mi?

Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber’in ve daha önceki peygamberlerin getirdiği tevhidi ve ilâhî hakikati hatırlatarak insanoğluna soruyor:

Düşünmez misiniz?” (Hûd, 30; Mü’minun 85) “Akıl erdirmez misiniz, aklınızı çalıştırmaz mısınız?” (Hûd, 51; Mü’minun, 80) gibi pek çok ayette “Düşün, akıl erdir, tefekkür et!” buyruluyor. Ne demektir bu? Yaşadıklarınız hakkında düşünün, ibret alıp akıl edin ve tedbir alın değil mi? Peki biz ne yapıyoruz?

Kamuoyunun gündemini ekonomik konular döviz ve altının seyri o kadar çok meşgul ediyor ki? Kuraklık, fırtına, seller kimin umurunda? Ancak etkilerini yaşarken yani iklim krizi ile -acil durumlarda- yüz yüze gelinince önlem almaya başlıyoruz. Maalesef herkes kriz yönetimine odaklanmış vaziyette. Hâlbuki iklim, kuraklık, fırtına, sel gibi meteoroloji kaynaklı afetlerde de risk odaklı çalışılmalı ve ona göre hazırlıklı olmalıyız. Bunun için de kurumlar arası yetki ve sorumluluk karmaşası giderilmeli ve tek bir elde toplanmalıdır.

Bunun ilk adımını yeni hükümetimizden bekliyorum. Çevre Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığının şehircilik bölümleri başka bir bakanlık adı altında (Örneğin Afet Yönetimi ve Şehircilik Bakanlığı) ayrılmalı; çevre, doğa koruma ve iklim değişikliği birimlerinin bir arada olacağı müstakil bir ÇEVRE BAKANLIĞI oluşturmalı ve başına da bu işin uzmanı bir bakan atanmalıdır.

Son olarak son aylarda yaşanan sel ve fırtına nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Maddi zararı olanlara da geçmiş olsun diyorum. Allah (c.c) ülkemizi, insanlarımızı, daha beterinden korusun inşallah. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Namık CEYHAN Arşivi