Gün aymıyor, gün kararıyor!
5 Şubat akşamı tüm evlerde olduğu gibi pazartesi gününe hazırlıklar vardı. Belki o akşam ailece yedikleri son yemekti. Kimisi işe gitmek için yatmıştı yatağına, kimisi okuluna gitmenin heyecanıyla kapatmıştı gözlerini uykuya. Nereden bilebilirlerdi ki o kapanan gözlerin bir daha açılmayacağını. Üzerine örttükleri yumuşacık yorganlarının altınca can vereceklerini.
Aileler yok oldu. Yetim, öksüz kalanlar, evlatlarını yitirenler, çaresizlik içinde canlı ya da cansız haberlerini alabilmek için saatlerce, günlerce enkaz başında bekleyenler… Yüreklerimiz dağlandı.
Cumhuriyet tarihinin en büyük depremlerinden birisini yaşadık.
Oturduğumuz koltuklar diken oldu battı. Sıcacık evlerimizde afet bölgelerini seyrederken içimiz dondu.
Çaresizce, sadece seyredebilmekten utandık.
O karda kışta, soğukta atletiyle enkaz başını bekleyen abi, gözümün önünden gitmiyor. Acaba onun soğuktan haberi var mıydı? İşliyor muydu ki o soğuk ona. İçinin alevi dışını yakmıştı belki.
O yavrucaklar bir bir enkaz altından sağ çıkarılırken, “annemi de kurtarın” diyen Zehra’nın sözleri içime ok gibi battı. Belki annesi hayatta bile değildi. Belki de yapayalnız kaldı bir başına.
Binlerce kişinin cansız bedenleri kaldırım kenarlarına dizildi ne acı.
Yurdumuzun dört bir yanından yardım ekipleri, erzak tırları, maddi yardımlar gitse de hangisinin yarasını sarmaya gücümüz yetecek. Hangi tarafa el atılacak, nereye yetişilecek? Bir yerin enkazını kaldırmadan arkadaki bina çöküyor. Oranın şokunu atlatmadan diğer yandaki… Domino taşı gibi bir bir yıkıldı koca koca binalar. Un ufak, toprak yığınına dönüştü adeta.
Ülkece el birliğiyle zarar gören o, 10 şehrimizi de ayağa kaldırırız evelAllah.
Yeni evler, yeni iş yerleri, yeni yollar da yapılır. Belki, eskisinden çok daha güzel olur.
Ama o giden canlar, yarım kalan insanlar, ailesiz kalanlar… Bunları nasıl tamir edeceğiz, nasıl geri getireceğiz?
50 yıllık harabe evlerini fahiş fiyatlarla kiraya verenler, çaresizlikten boyunlarını büküp o evlerde oturan insanlar nereden bilebilirlerdi ki mezarlarını kiraladıklarını...
Dışını süsleyip, içinin malzemesinden çalıp, dünyanın parasına satan müteahhitler içiniz rahat mı?
Amaaaan nasılsa ben sattım, paramı da kazandım, ekonomik bir zararım yok diyip lüks evlerinizde çoluk çocuğunuzla sıcacık oturuyor musunuz? Vebali boynunuza...
Malın, mülkün zerre kıymetinin olmadığını bir kez daha anlamış olduk. Ama insan oğluyuz biz.
1 ay hatırlarız hepi topu. Tıpkı Marmara, Van, Erzincan, İzmir depremlerini unuttuğumuz gibi…
Şehirlerimiz, hayatlarımız, yaşamlarınız yok oluyor, toprağa dönüyor. Toplu ölümler gerçekleşiyor.
Eyyy yerin göğün yaratıcısı, mülkün sahibi Allah’ım. 6 günde yarattığın dünya gibi, enkaz altında kalanları da kurtar ya Rabbi. Karanlıklarını aydınlat. Enkaz altında yaşam mücadelesi veren kardeşlerimize dayanma gücü ver. Onları kurtarmaya çalışan ekiplerimizin gücünü, kuvvetini artır. Çaresizce yakınlarını bekleyenlere sabırlar ver. Allah’ım umudumuzu tüketme.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.