Nihal Kavak

Nihal Kavak

HAYAT PAHALILIĞI

HAYAT PAHALILIĞI

Yaz bitiyor, kış geliyor, okullar açıldı.

Bazen her şey üst üste geliyor değil mi?

Ne zor bir şey ev geçindirmek. Rabbim, cümle çalışanın, rızık kazananın bereketini artırsın inşallah.

Hele ki tek maaşla geçinmek zorunda olanların Allah yardımcıları olsun.

Çarşı pazar ateş pahası. Hiç bir şeyin yanına yaklaşılmıyor.

Çocukların eksikleri bitmiyor. Gelişme döneminde oldukları için her yıl forma değişiyor. 1 tane alsan hafta içinde kaç defa yıkanıyor. Elektrik, su, deterjan haddini aşıyor. 2 tane alsan bütçen el vermiyor.

Tek formayla kalmıyor ki. Çantası, ayakkabısı, defteri, kalemi…

Ben ilkokulda, 5 yılı 2 tane mavi önlükle bitirmiştim. 1’den 5’e kadar tek önlükle çıkan bile vardı. Kimse de yadırgamazdı çünkü herkes aynıydı. İlk zamanlar önlüklerimiz biraz büyükçe olurdu ama sonraki yıllarda tam üstümüze göre olurdu. Ayakkabıyı alırken de arkasına 1 parmağımız girince tam oldu derdik hemen küçülüp ayağımızı sıkmasın diye. Tam ayağımızın numarasına geldiğinde de ya burnu delinir ya kenarı yırtılırdı. O günlere geri dönüyoruz herhalde. Durum vahim ilerliyor. Kitapları devlet karşılıyor Allah razı olsun ama öğretmenler yeterli bulmayınca ek kaynak kitapları istiyorlar hem de zorunlu.

Vatandaş ne yapsın? Ya ekmeğinden kesiyor, ya pazarından artırıp ödüyor. Çocuğu okusun, toplum içinde mahcup olmasın diye. Bizim zamanımızda da dergiler olurdu. Ya da fotokopi kağıdı parası öderdik. Zordu o zamanlar.

Katkı payı adı altında yakıt parası isterlerdi. Şu gün mutlaka getirin diye. Andımız okunduktan sonra da eline mikrofonu alan müdür bey, istenilen parayı denkleştirip ödeyemeyen ya da çeşitli sebeplerle getiremeyen öğrencileri sıranın gerisine çıkarırdı. Parayı ödeyen öğrenciler içeri girerken, ödeyemeyenler bahçede çöpleri toplardı. İçeri girenler de pencerelerden çöp toplayanları izlerdi. Bunların hepsine bizzat şahitlik etmişliğim var. Biz de zor şartlarda büyüdük ama ben parayı zamanında götürsem bile arkadaşım incinmesin diye onunla beraber ben de ayrılırdım geriye. Ya da koluna girer ses etme sen de kimseye çaktırmadan gir içeri derdim. Kafamızı kaldıramazdık, saygıdan titrerdik ama ona rağmen cesaretim varmış demek ki.

Okulun elbette bu paraya ihtiyacı vardı. Kalorifer yanıyor, elektrik, su, hizmetli tabi ki bunların hepsi parayla karşılanıyor. Ama o el kadar çocuklara bu mahcubiyeti yaşatmak doğru muydu? Bunun başka bir çözümü yok muydu?

Ders ortasında öğrencilerin cam silmesinden tutun da sınıf temizliğine, evlere götürülüp yıkatılan masa örtülerine kadar daha neler neler…

Öğrencilik mi yaptık, temizliğe mi gittik, nasıl okuduk ya da okumaya çalıştık bilmiyorum.

Sıra dayakları, tek ayaküstünde ceza alınması vs. vs…

Ve bu yaşananları kimse ailesine taşımazdı. Ne yaşadıysak okulda kalırdı.

Bu eğitim miydi?

Mevzu derinlere indi çok af edersiniz.

Daha evdeki kış için yapılacak alışverişler için ayrılacak pazar bütçesi vardı ama hem cepler boşaldı hem de oraya bağlayacak bende hal kalmadı.

Çocukluk travmaları yaş kaç olursa olsun bir yerden patlayıp kendini hatırlatıyor işte.

Allah’tan eğitim sistemimizde tüm aksaklık ve eşitsizliğe rağmen bazı tabuları yıktık da böyle çağ dışı, tabiri caizse tırnak kadar çocuklar bugün aynı zorbalıklara maruz kalmıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nihal Kavak Arşivi