Ruhlarına Hediye
Ölüm, yaşamın belki de en doğal, bir o kadar da en gerçek realitesidir. “Başkası yalan” vurgusunu toplumsal hafızada capcanlı kılan muhtemelen budur. Kimisi oldukça küçükken, kimisi daha ileri yaşlarda sevdiklerini, sevmesi gerekenleri, sevdiğini sandıklarını yitirir, durumu kendi cihetinden anlamlandırma gayretine düşer. İzahat böylece uzayıp, kanatlanıp uzaklaşıp gider.
İnsana ait olan hiçbir şey kaybolmamaktadır. Her devirde eksilmeksizin girişilen iletişim çabaları bunun göstergesi olarak boy göstermektedir. Soy bağı; evlatları, torunları tarafından nesilleri, çağları aşarak dünden yarına aktarılıp gitmektedir. Geçmişten geleceğe aktarım birazcık da olsa müspet ya da menfi dünya görüşüyle ilgilidir. Aynı istikamette “Mutlak Varlık” temelli dünya görüşünün geriye dönük işletilmesinin sıklet noktasının dua kapısı olduğu unutulmamalıdır. Bireyin bedeni, nefes alıp veren mekanizması işlevini yitirir ancak ruhu ölümsüzdür. Buradan hareketle ruh için yalan ibaresi hem geçersiz, hem de anlamsızdır. Mevcudiyetini muhafaza edip gelmekte olduğu gibi hiçbir gayrete ihtiyaç hissetmeden ilerleyip gidecektir de.
İsmi ile “iki dairenin iç içe girmesi fakat dairelerin çakışmaması durumunda meydana gelen şekil” babadan gelen soy ismiyle “hilal ve hilalin açık ucunda yer alan yıldız şeklinde oluşan antik simge” tesis ettiği aile soyadıyla da “yüksek sıcaklık ve çoğunlukla alev veren hızlı yanma hadisesi” gibi her cepheden Türklüğün yükselen değerlerini toplayan, güneş bayrağımız gök yüzü çadırımız zihniyetine mensup bir kardeşimizin “21 Mayıs Cumartesi günü saat 12.00 ile 14.00 arasında Rahmetli Anneannemin vefatının birinci seneyi devriyesi sebebiyle Mevlit okutulacaktır, değerli katılımlarınızı bekliyoruz” şeklindeki yazılı ve sözlü davetiyle Aydın ili Söke İlçesinde gerçekleştirilen etkinlikte okunan Kur’an-ı Kerim, Mevlit-i Şerif, İlahiler ve Fatihalar bugün bedenen aramızda olamayan ancak ruhen mevcudiyetiyle bizleri bir arada tutan, bir çoğunu tanıma imkanı bulunamayanların ruhlarına hediye edildi. Allah kabul etsin, her birini Cennetine dahil eylediklerinden kılsın.
Dualarda öncelik “bir eline güneş, diğer eline ay verilse” dahi davasından vazgeçmeyen efendimize, sonrasında ilk Nebiden Kaniat güneşine kadar “Allah’ın bütün elçilerine”, toplantıya özne teşkil eden manevi bir ritüele ad olan Mesnevi tarzında şiiri kaleme alıp Türk kültürüne armağan eden şaire, soyu tükenmiş kara toprağın bağrına çekilmiş “yok mu bana da dua okuyacaklar” diye bekleşenlere, iğneyle kuyu kazarcasına çalışan, her hangi bir karşılık beklemeksizin üretip ebediyete intikal eden bilim insanlarına, yüzyıl evvel elindeki topraklar gasp edilerek parçalanan yaşamına son verilmek istenen Türk milletinin ikinci anavatanını işgalden kurtararak Türkiye’yi ulusal egemenliğe dayalı yeni Türk devletini tesis eden Cumhuriyetimizin kurucusuna, silah ve mücadele arkadaşlarına, canlarını kutlu yürüyüş menziline seren şehitler ile gazilere, elbette manevi toplantıya vesile olan rahmetlinin aziz ruhlarına hediye edilmiştir. İmanın esaslı bir parçası olan dua tam manasıyla ibadettir. Gidenler kadar mevcutlara değer kazandırır. Dua edilen makamın varlığını da bireysel ve toplumsal açıdan günceller.
Ruhlarına hediye gönderilen Cenab-ı Allah’ın rahmetini dileyen dualar, bugün aramızda bulunmayan ancak bizden hiç ayrılmayanlar için olmayıp bilakis nesillerin ebediyete kadar “biz kalabilme” adına okunmaktadır. Cümle geçmişlerimiz ruhlarına hediyemiz yeni bir Fatiha geleceğimizden kopmadan, yarınlarımızı şekillendirmeye devam edecektir. Ezelden ebede yürüyüşü besleyenlere, ondan manen beslenenlere ...”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.