Bir bayramı daha geride bıraktık. Bayramların o özel havası, insanın içini ısıtan dayanışma duygusu yerini yavaş yavaş yazın yoğun telaşına bırakıyor. Kimimiz için tatil, kimimiz için ise yeniden koşuşturma zamanı…

Yaz ayları birçokları için dinlenme mevsimi gibi görünse de aslında hayatın farklı alanlarında bambaşka hikâyeler yazılmaya devam ediyor. Tarlalarda, güneşin altında alnının teriyle ekmeğini kazanan çiftçimiz mesela… Bayramı geride bıraktı ama dinlenmeye fırsat bulamadı. Şimdi bir yandan hububat hasadı yapıyor, bir yandan da güz dönemi için pancar, soğan, kabak gibi ürünlerin ekimiyle uğraşıyor. Toprağa emek veriyor, geleceğe umut ekiyor.

Memurlar, işçiler, özel sektör çalışanları ise yıllık izin planlarının peşinde. Kimisi tatil beldelerine biletlerini aldı, otellerini ayırttı bile. Sosyal medyada rengârenk tatil fotoğraflarının çoğalacağı günler geldi çattı. Öğrencilerimiz de karne heyecanı yaşıyor; bir yılın yorgunluğunu atacakları o uzun yaz tatilinin hayallerini kuruyorlar.

Ama hayat herkes için tozpembe değil. Ne yazık ki bu sıcak günlerde dinlenme, tatil, serinleme gibi kavramların hayalini bile kuramayan büyük bir kesim var. Güneşin altında asfalt döken işçiler, pazar tezgâhında gün boyu ayakta duran esnaf, tarım işçileri, inşaat çalışanları… Onlar için yaz, sadece tatlı bir mevsim değil; aynı zamanda dayanıklılığın, sabrın, mücadelenin mevsimi.

Unutmayalım, biz serin gölgelerde otururken, onlar o gölgeleri yaratmak için çalışıyor. Bizim konforumuzun ardında, görünmeyen ama çok değerli bir emek var. Bu yaz da hayatı paylaşırken biraz daha farkında, biraz daha duyarlı olalım. Tatil yapabilenler kadar, çalışmaya mecbur olanların da yanında olmayı unutmayalım.

Çünkü bu ülkenin gerçek gücü, üreten, çalışan ve emeğiyle bu sıcağı bile göğüsleyen insanlarında saklı.