“Nosce te ipsum” özelinde Portakal Çiçeği Karnavalı
Kendimizi gerçekleştirmek için hakikate ihtiyacımız vardır. Fakat bu hakikat evrenin tüm bilinmezliğini ortadan kaldıran sonsuz bilgi değil, yaşamımızı anlamlandırma gerçekliğidir.
Delphi’deki Apollon tapınağının girişinde yazdığı gibi
“nosce te ipsum” kendini bil…
Nisan’da sokakları portakal çiçeği kokan Adana’da çocukluğunu yaşamış birisi olarak bu hafta köşemizde basında ve sosyal medyada farklı eleştirilere de konu olan ‘’2025 Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı’’ hakkında düşüncelerimize yer vereceğiz.
Türkiye’nin ilk ve tek sokak karnavalı özelliğine sahip olduğu söylenen Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı, 2013 yılından bu yana yurt içinden ve yurt dışından binlerce katılımcıyı ağırlıyor. Sloganı "Nisan'da Adana'da". Bu yıl etkinlik tarihi: 4-13 Nisan 2025
Portakal Festivali, Adana'nın önemli bir yerel etkinliği olarak kabul edilmekte ve kentteki portakal üretiminin ve tarım kültürünün tanıtılmasına yönelik bir etkinlik olduğu dile getirilmektedir
Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı, 2013 yılından beri Adana’da Nisan ayında sivil inisiyatifle gerçekleştirilen, halkın hazırlayıp sahip çıktığı, Türkiye'de ilk sokak karnavalı olarak bilinen faaliyetlerin turizm açısından önemli bir etkinlik olduğu söylenmektedir.
Geçtiğimiz yılda 12.si düzenlenen karnavalın, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığının organizasyonunda gerçekleştirilmekte olan Türkiye Kültür Yolu Festivalleri projesine dahil edildiği de ulaşılan bilgiler arasında yer almaktadır.
https://www.nisandaadanada.com/2025-uluslararasi-portakal-cicegi-karnavali-programi
Bu tür organizasyonları kültür açısından da ele almak önem arz etmektedir. Rio değil, Rio’yu aratmadı! Şeklinde yapılan yorumlar, sosyal medyada yer alan görüntüler işin seyri hakkında sorgulamaları da beraberinde getiriyor.
Kültür tanımlaması konusunda en çok atıfta bulunanlar arasında olan E.B.Tylor’un kültür tarifi şöyledir: “Kültür, bilgiyi, imanı, sanatı, ahlakı, hukuku, örf ve adetleri, ferdin mensup olduğu cemiyetin bir uzvu olması itibariyle kazandığı alışkanlıkları ve bütün diğer maharetlerini ihtiva eden gayet girift bir bütündür.”
Değerlerin fiyatla değil kıymetle biçildiği o eski zamanlardan tüketerek var olabildiğimiz bu yeni zamanlara geçişte insanın ne kadar kendine has kültürüne bağlı kalabildiği sorusuna her kesim kendince cevaplar aramakta / üretmektedir.
Topluma ait değerlerin, uzun ömürlü ve bütüncül olabilmesinin en önemli şartı da sahip olduğu unsurların bir arada yaşayabilme kabiliyeti ve uyumudur. Yaşanacak değişimlere, iç ve dış etkilere karşı dirençli olabilmesinin şartı da, değişimleri doğal seyrinde yaşamak ve milli kimliğe ve kültüre zarar veren durum ve tepkilerden sakınmaktır.
Kapitalist sistem her şeyi alınıp satılabilir bir metaya dönüştürmesiyle birlikte kültürde kendini koruyamayınca “kültür endüstrisi’’ diye bir kavramla insanları tanıştırmış oldu. Doğru organize edilip yönetilemezse düzenlenen bu tür karnavallar kültür endüstrisinin çarkları arasında yer alacaktır.
Bolluğun yüceltildiği ve satın alınan nesneler yoluyla bir şeylerin kanıtlandığı tüketim toplumlarında, karnaval, festival, reklam ve moda gibi birçok tüketim kanallarıyla kanaat duygusunu törpülenerek, yeterli olandan fazlası ihtiyaç olarak gösterilmekte ve sürekli tüketime teşvik edilmekle birlikte, kültürel emperyalizmin kurbanı olmaktan da geri kalmayan bir toplum yapısı şekillenmektedir.
Her milletin kendilerine özgü gelenek haline gelmiş, belli devirlerde, dönemlerde, belli mekanlarda gerçekleştirdikleri festival, karnaval, şenlik vb. kutlama faaliyetleri her devirde olmuştur. Negatif toplum mühendisliği çalışmalarına da imkanlar sunma gerçeğini de içinde barındıran ve düzenlenen bazı karnavallar, festivaller gibi etkinlikler toplumun zamanı hızlı geçirmesi, birçok olgu ve olay üzerine derinlemesine düşünmemesi ve oyalanması için imal edilen yeni kültürel öğeler arasında görülebilir. Burada bahse konu olan tehlike insanların tasavvurlarının sınırlanmasıyla birlikte ve siyasal ve kültürel olarak pasif kalmalarına, kültürel zevklerin kısırlaşmasına da yol açmasıdır.
Bu tür festivallerin kültür endüstrisinin bir hizmetkarına dönüşmesiyle toplumda negatif çağrışımlar oluşturması da kaçınılmaz olacaktır. Küresel medya, turizm ve ticaret gibi faktörler aracılığıyla kültürel değerlerin dışına çıkılarak "dışa açılma" sürecine girmesiyle, yerel halkın geleneksel değerlerini ve kültürel kimliklerini koruyup aktarma fırsatının tam tersi kültürel erozyona da yol açabileceğini düşünmek gerekir.
Böyle bir durumda düzenlenen portakal karnavalı yerel kültürün özelliklerinden koparak, dışarıdan gelen modern kültürel unsurlarla, ticari markalarla aşırı derecede bütünleşen bir görüntü verirse açıkça kültürel emperyalizme hizmet ettiği söylenebilir.
Yerel kültürün tanıtımı, getireceği ekonomik fırsatlar, kültürel etkileşimlere ve paylaşımlara fırsat sunması, geleneklerin yaşatılması, yenilik, pozitif yönde kültür aktarımıyla birlikte hem yerel halkın hem de ziyaretçilerin kültürel değerlerini paylaştığı ve geliştirdiği bir fırsata dönüşebiliyor mu, ekonomik ve toplumsal faydalar ortaya çıkarabiliyor mu, kültürel bir kalkınma fırsatı sunuyor mu…vb.
Kendini bilmek, bir insanın içsel kimliğini tanıması ve Portakal Çiçeği Karnavalı, bu kimliğin dış dünyaya yansıyan ve başkalarıyla paylaşılan yönüne dönüşebildi mi?
2013 yılından beri düzenlenen bu karnavalın akademisyenler, toplum bilimcileri, psikologlar, sosyologlar ve toplumun kanaat öncüleri tarafından derinlemesine analiz edilmesiyle birlikte yöneltilen sorularının cevabını zaman gösterecektir…
Olumsuz etkilenmemek için son söz:
nosce te ipsum, “kendini bil.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.