Yeni Normalde dikkat, et(!)
Yanlış bir hayal seni kuyuya düşürmesin istiyorsan parçada bütünü gör, düşünceni doğrult, iyi bak…
Laboratuvar ortamlarında "Yapay Et" üretimine atılan adımlar (!)
Biyoraktörlerde, hayvan öldürülmeden, ABD'li Eat Just adlı şirket tarafından üretilen "tavuk parçaları" Singapur Gıda Ajansı'nın güvenlik onayından geçtiği haber ajanslarında...
(Daha çok Amerika, Hollanda ve İsrail' şirketlerinin ön sıralarda yer aldığı bu yönteme yönelik olarak Ankara Üniversitesinde bir firma tarafından 2019 yılında kaz kök hücreleri kullanılarak sentetik kaz eti üretilmişti. Ancak Ucuz olduğu zannedilmesin. O günkü şartlarda sentetik kaz etinin kilosunun yaklaşık 3000 Amerikan dolarına mal olduğu söyleniyordu...)
İnsan Ne Yerse O’dur sözünü kendilerince yorumlayan Dijital panoptikon sahiplerinin yeni normalde biçtikleri elbiseye uygun insan modelleri için ısrarla üzerinde duracakları konulardan biriside “Gıda” konusu olmuştur/olacaktır.
Bu durum siber güvenlik, biyo güvenlik, yerli aşı çalışmalarıyla birlikte, sadece gıda güvenliğini değil, sağlıklı ve helal olan gıda güvencesine yönelik politikalar geliştirmeyi de elzem kılıyor.
Gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için ürünlerin sağlıklı, istikrarlı ve sürekli bir şekilde tedarik edilmesi gerekiyor.
Kapitalist düzenlerde ekonomik ilişkilerin üç yönlü işlediğini duymuşsunuzdur.
1-Sermaye ve sermaye sahipleri sınırsız büyüme ve kâr elde etme isteğinden azla vazgeçmez.
2- Toplumda belli kesimler aşırı ve gereksiz tüketime yöneltilir.
3- Toplumun geri kalanında fakirleşme, sömürülme, doğanın katli ve yok edilmesi.
Tüm insanlığa yetecek kaynakların adil paylaşılmaması ve doğanın bozulması ile beraber, insanın ihtiyaçlarına göre değil, hırslarına göre bir tüketime yönelme/yöneltilme durumu gıda konusunda yeni arayışları da gündeme getirmiştir.
BM verilerine göre, dünya genelinde 156 milyonu çocuk olmak üzere 2 milyarın üzerinde insanın yeterli derecede gıdaya ulaşımı söz konusu değil. Dünyanın bir tarafında gıdaya ulaşımda yaşanan sıkıntılardan dolayı her yıl yaklaşık 3 milyon çocuk hayatını kaybederken, diğer tarafta sayıları her geçen gün artan obezite hastası, fazla kiloya bağlı olarak çeşitli hastalıklarla mücadele eden bir kesim. Gelişmiş ülkelerde obezitenin, gelişmekte ve az gelişmiş ülkelerde ise gıdaya ulaşımın bir problem olduğu bir dünya da yaşıyoruz.
Çevresel sorunların %15-30'undan sorumlu tutulan gıda sektörünün uzun zamandır, alternatif kaynak arayışlarına yöneldiği hepimizce malum. Bunların başında ise sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve Paris Antlaşması ilkeleri doğrultusunda gıda zinciri sistemine olumlu etkileri olacağı varsayılan alternatif protein kaynakları gelmektedir. Alternatif et, kültürlenmiş et, yapay et, temiz et, in vitro et gibi farklı terimlerle ifade edilen yapay et üretimi de bahsedilen alternatif arayışlara örnek sunulabilir.
Gıda konusunda gündemin sıcak konusu; toplumun genelinde hakkında çok fazla bilgi bulunmayan “Yapay Et”
Salgın dönemiyle birlikte medyada yerini koruyan ve komplo teorileriyle gündemden düşmeyen Bill Gates’in geçtiğimiz günlerde yapay et konusunda yaptığı açıklamalar, Gıda konusunda dünya nereye gidiyor sorularını da tekrar gündeme taşıdı.
Haberi hatırlarsak: Technology Review sitesine konuşan Gates, 'gıdanın geleceği' olarak gördüğü yapay et tüketilmesi fikrini yeniden gündeme getirdi. Gerçek et yerine laboratuvarda hayvan hücrelerinden üretilen etin tüketilmesi çağrısı yapan, bu sayede hayvan yetiştiriciliğine gerek kalmayacağını ve metan gazı salınımının azalacağını söyleyen Gates, şöyle devam etti:
"En fakir 80 ülkenin yapay et tüketebileceğini zannetmiyorum. Tüm zengin ülkelerin tamamen yapay et tüketimine geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Tadının farklı olmasına zamanla alışılabilir. Ayrıca zamanla tadının iyileştirileceği iddiaları var."
Yapay etin dünya toplumları ile ilk tanışması 2013 yılı Ağustos ayında Londra merkezli bazı medya kuruluşlarında çıkan ve bir şefin vitro ya da laboratuvarda üretilmiş et kullanarak ürettiği hamburger haberi ile olmuştur. Öte yandan yapay sığır etinin üretimi, Maastricht Üniversitesi’nden Dr. Post’un Google’ın ortak kurucusu olan Sergey Brin’den aldığı mali destek ile başarılmıştır. Gelişen teknoloji ile birlikte son yıllarda, bu alanda araştırma yapan pek çok firmanın kurularak çalışmalara başladığı görülmektedir (Laestadius ve Caldwell, 2015; Wosczyna ve Rando, 2018; Post vd., 2020).
Yapay etin bugünkü üretim maliyeti ciddi azalmış olmakla birlikte hala daha çok yüksektir. Örneğin, 2013 yılında yapay etli hamburgeri ilk tanıtan Hollandalı Mosa Meat şirketi, 1 kg yapay et maliyetini 280.400 dolar olarak açıklamıştı. Aradan geçen zaman zarfında, İsrailli Biyoteknoloji şirketi Future Meat Technologies, 2018 yılında bu maliyetin 800 dolara indiğini; 2019 yılına gelindiğinde ise Mosa Meat ve İspanyol BioTech Food aynı miktar yapay etin 112 dolara kadar düştüğünü açıklamışlardır. Bu bağlamda, adı geçen firmalar yapay et maliyetinin 2021 yılında 10 dolara kadar ineceğini öngördüklerini bildirmektedir. Maliyet olgusu dışında, örneğin bir adet sosis üretebilmek için 3000 adet ayrı petride doku geliştirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple, yapay etin geniş kitlelere ulaşması için öncelikle üretim maliyetinin azalması bir ön koşul olarak yerinde durmaktadır (Axworthy, 2019; Sürek ve Uzun, 2020).
Bitki ve hücreden üretilen etlerin üretimini destekleyen Good Food Institute'ün (İyi Gıda Enstitüsü) de kurucusu Bruce Friedrich, halkın laboratuvarda üretilen etle 2020'de tanışacağını fakat başlangıçta fiyatların 50 dolar olacağını söylüyor.
İlerleyen süreçte geleneksel şekilde doğan, yetiştirilen ve kesilen hayvanlardan elde edilen ürünlerin “ et” olarak tanımlanıp/tanımlanmaması konusu, çıkarılacak bağlantılı yasalar ülkelerin kendi din, gelenek ve kültürel vb. göre mi uluslararası sözleşmelere göre mi yapılacaktır? Tartışılması gereken bir konu olarak önümüzde bizleri bekliyor.
Gerçeği kendilerine tabi kılmak isteyenleri fark edemediğimiz süreçlerde, hakikatlere ulaşmamız ve her türlü "Virüsle! " başarılı bir şekilde mücadele ancak bir hayal olacaktır. Kişinin bu vb. olaylar karşısında ki tavrı, nelere inandığı, nasıl inandığı ve ne için inandığını bilmesi büyük önem arz eder...”
Yapay et konusunda sadece söylenenleri değil, beraberinde getireceği oluşabilecek sorunları da konuşmak zorundayız. Bizler, doğayı ve doğal olanı bozmadan,1500’lü yıllarda Gıda konusunda standartlar getirmiş ve uygulamaya geçirmiş bir milletin evlatlarıyız. İnsanlık yararına ve doğaya yönelik atılacak olumlu her adımın savunucusu oluruz. Olaya sadece bilimsel yönden değil, sosyolojik, kültürel ve dini yönlerden de bakarız.
Gıdaların sağlıklı, lezzetli ve ekonomik olması tek başına bizler için yeterli değildir.
Yapay et üretimi konusunda helallik konusu da incelenmeye alınmalı, üzerinde tartışılmalı.
Hiç kuşkusuz, insanda ahlak ve karakterin oluşmasında yediklerinin de büyük etkisi vardır. Sonuçta yediklerimiz sadece bedenimizi beslemiyor, ruhumuz ve karakterimiz üzerinde de etkiler meydana getiriyor.
Bu manada Allah Teâlâ Kur’an’da birçok ayette helal yiyeceklerden beslenmemiz konusunda bizleri uyarıyor. Örneğin bir ayette; “Ey Peygamberler! Temiz olan şeylerden yiyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim.” (Mü’minûn, 51) buyuruluyor. Bu ayet dikkatimizi yediklerimize çeviriyor ve bu ayetten yediğimiz gıdalarla davranışlarımız arasında direk bir bağ olduğunu da bize söylüyor.
İnancımıza göre canlı bir hayvandan kopan/koparılan/alınan bir parça dinen leş hükmünde görüldüğü için yasaklanmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s): "Hayvan canlı iken vücudundan koparılan (parça) ölü/leş (mundar) hükmündedir" buyurmuştur (Ebu Davud, Dahaya (Sayd), 23, 24). Buna göre; İslâmî usullere göre kesimi yapılmamış olan bir hayvandan alınan parça dinen temiz ve helal sayılamaz (Kâsânî, elBedâi', V, 44; Nevevî, el-Mecmû', I, 241)
11. yy’dan beri kullanılan biyopsi tekniği ile hangi hayvanlardan hücre/doku alınıp yapay et üretilecek, insandan da alınan doku parçaları kullanılacak mı, işin sonu yamyamlığa kadar gidecek mi vb. soruları zihinleri meşgul edecek gibi görünmekte. Yapay et üretim aşamalarında dikkate alınacak bu ve buna benzer birçok detay ve sorulara karşılık doyurucu açıklamalar ve cevaplar verilmek zorunda.
Bakara, 2/205’de “O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez”; Nisa, 4/118 ve119’da “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler” ve “Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur”; ve Bakara, 2/168’de “Ey insanlar! Yeryüzünün helâl ve temiz ürünlerinden yiyin, Şeytanın adımlarını izlemeyin; o size açık düşmandır” şeklinde emredilmektedir.
Görüldüğü gibi bu ayetlerde, gıda amaçlı kullanılan bazı bitkisel ve hayvansal kaynakların fıtratının/doğasının değiştirilmesine işaret edilmekte, bunların sakıncaları anlatılmaktadır.
Küresel ısınmada ineklerin bağırsaklarından çıkan gazı bile sorun olarak gören ve et tüketimi için hayvanların doğal üretimi yerine insanlığa yapay et çözümleri sunan zihniyete “Biyosfer 2” projesini hatırlatmakta fayda var.
GDO konusunda halen tedirgin olan insanlığı, yapay et konusunda neler bekliyor?
Great Reset yani Büyük Sıfırlama(!) çalışmalarıyla ilişkisi var mı? Yeni Normalde beslenme alışkanlıklarımızda değişecek mi? Zaman içinde göreceğiz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.