Yücel KEMANDİ

Yücel KEMANDİ

Türkiye’de Gençlik (2)

Türkiye’de Gençlik (2)

27 Mayıs sonrasının askeri idaresini kendi hükümeti gibi gören öğrenci gençlik, seçimlerden sonra kurulan CHP-Adalet Partisi koalisyon hükümetini endişeyle karşıladı.

AP; Demokrat Parti'nin mirasçısı, el altından gençliği ve "zinde güçleri" düşman ilan etmiş bir partiydi. Bu koalisyonun biriktirdiği hoşnutsuzluk, 1965 seçimlerinde AP'nin tek başına iktidar olmasıyla yeniden patlak verdi.

Bu tarihle birlikte gençlik üzerindeki Kemalizm etkisi azalmaya başladı. Boşluktan yararlanan "sosyalist" gençler, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde 1950'lerdeki ilk muhalif gençlik örgütü olan Fikir Kulübü'nü yeniden kurdular. Bu kulüplerin bir araya gelmesiyle de “Fikir Kulüpleri Federasyonu” doğdu. FKF, çatısı altında "sosyalist" gençleri, özellikle de öğrenci gençleri toplamıştı.

1960'ların başından itibaren, antiemperyalist ve "sosyalist" bir yönelişe giren gençler, kendileriyle yakın gördükleri TİP'in etrafına koşmuşlar, kendi düşündükleri dünyayı TİP'in Fikir Kulüpleri Federasyonu doğdu savunduğunu sanmışlardı.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına göre Bu durumda tek seçenek FKF dışında örgütlenmekti. Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin’in başını çektiği gençler FKF'den koparak 1968 yılının Ekim ayında DÖB'ü (Devrimci Öğrenci Birliği) kurdular. Sonrada Darağacına gidinceye kadar hayalleriyle yaşadılar. 

Bugünden bakıldığında siyasal türden örgütlerin ön planda olduğu görülse de soruna daha yakından bakıldığında bu siyasal gençlik örgütlerinin asıl gücünün birimlerde örgütlü olan akademik nitelikli gençlik örgütlerinden geldiği daha iyi fark edilir.

1960 lı yılların ortasında Türkiye’deki milliyetçi siyasi akım kendisini hissettirmeye başladı. Türkçülük, Türk-İslam sentezi, Ulusalcılık, Ülkücülük gençler arasında daha etkin olarak görülmeye başladı

Osmanlı devletini kurtarmaya yönelik fikir akımlarından olan milliyetçilik, Ziya Gökalp'ın kullandığı "millî mefkûre (ülkü)"' ve Nihal Atsız ve Türkçülerin kullandıkları "millî ülkü" terimleri 1950-1953 yılları arasında Türk Milliyetçileri Derneği tarafından kullanılmıştı.

Bu ilkeler bu yıllarda Alpaslan Türkeş’in liderliğinde kendini gösterdi. Alpaslan Türkeş’e göre gençlik bir milletin geleceği demektir. Gençliğe gereken önemi vermeyen, gençliğini iyi yetiştiremeyen milletlerin gelecekleri karanlıktı. Gençliğin sosyal alanda iki önemli fonksiyonu vardır. Bunlardan biri, geleceğin nesilleri olarak nasıl yetiştirilecekleri, diğeri ise sosyal ve siyasal taleplerde mevcut gençliğin nasıl bir rol oynayacağıydı.

Alparslan Türkeş’e göre bu özelliklerle genç yaşın getirdiği heyecan mücadele azmi birleşince ve bunu da iyi değerlendiren bir siyasi hareketin başarısı kaçınılmaz olurdu.

Alpaslan Türkeş (Başbuğ) bu ilkeleri ve görüşleri paralelinde genç yetiştirerek memleketin hizmetine sunmak kendisini de iktidara taşımak istemiştir. Türk siyasi hayatında peşinden milyonlarca genç insanı koşturan, onlara milli ülkü, inanç ve yoğun bir milliyetçilik duygusu aşılayan Türkeş bu gençliğe, Türklerin sembolü olduğunu düşündüğü “Bozkurtlarım” diye hitap etmiştir.

Alpaslan Türkeş’e göre “Komünistlerin üniversiteyi ele geçirme planını bozan, memleketin daha büyük felaketlere sürüklenmesini önleyen, bozkurtlar olmuştur. Ölmüşler, iftiraya kurban gitmişler, ama eğilmemişlerdir.”

Alpaslan Türkeş’in  “Gençler, hepiniz birer Türk bayrağısınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin” sözleri 2000 gencin sağ sol çatışması sonucunda hayatlarını kaybetmişlerdir. bu ölenlerden daha fazlası da solcu Komünist olarak değerlendirilen sosyalist gençlerden olmuştur.

Diğer taraftan gençlere milli ve İslami bir ruh kazandırma düşüncesinde olan, Necmettin Erbakan, Milli Görüş adıyla teşkilatlanıp milyonlarca genç yetişmesinin lideri olmuştur.

 Başlangıç yıllarında Milli Türk Talebe Birliği, Akıncılar ve AK-Genç gibi öğrenci gurupları, Necip Fazıl Kısakürek gibi fikir adamlarının söylemleri, Necmettin Erbakan’ın bira raya getirdiği gençlerin İlham kaynağı olmuştur.

1970 yıllardan sonra “İslam delikanlı dinidir” ,  “İyi ki varsın gençlik” , “Hiç dağ görmemiş gençlere” ve “Kampüsüme huzur istiyorum”. Tek yol İslam sloganları her yerde görülmeye başladı.

Erbakan’ın yetiştirmek istediği gençler, Hayat doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, faydalı ile zararlının, adaletle zulmün mücadelesinden ibarettir. İslam sadece Müslümanlara değil bütün dünyaya huzur ve barış getirecek değerleri bünyesinde taşımaktadır. Gençler de bu barışın teminatıdır. Barış, kardeşlik, sevgi, adalet ve huzur tüm insanlığın ortak talebidir. Müslüman gençlerin de bu değerleri taşımaları bir zorunluluktur. Taşıdığımız bu sorumlulukların aksine bugün bütün insanlık bir buhranın içindedir. İslam coğrafyası ırkçı emperyalistlerin elinde kan gölü haline çevrilmiştir. Ayrıca işsizlik, açlık, insan hakkı ihlalleri ile dünya gençliği bunalıma sürüklenmektedir. Bunalımdan çıkmanın yolu ancak ve ancak Milli Görüş ile mümkündür.

Bu gençlere göre davanın esası şefkattir. Gaye, tüm insanlığın saadeti için çalışmaktır. İnsanlığın saadeti için çalışmak inancın gereğidir. Dünyaya yön veren ve tarihe şan veren hareketlerin itici gücü tarih boyunca gençler olmuştur. Onun için bu hareketin  motoru gençliktir. Gençliğini insanlığın kurtuluş davasına adayan Milli Görüş gençliği, sağlam bir itikat ve inanca sahip olmalıdır,

Bu davanın gençleri, İç ve dış temizliğine de dikkat etmelidir. İbadetlerini ihmal etmemeli, ahlak sahibi bir insan olarak kendi nefisini de terbiye ederek bütün insanlığın saadeti için çalışmalıdır. Milli Görüş gençliğinin silah ve kaba kuvvetle işi yoktu.

Bu gençler İslamsız saadet olmaz. Şuursuz Müslüman olmaz. Cihatsız İslam olmaz. Hayrı emretmek ve yürütmek; şerri yasaklamak ve ortadan kaldırmak için gerekli şartları, imkân ve iktidarı hazırlamaktır… diyor ve bu uğurda çalışıyorlardı.

Peki, 1980’lere gelindiğinde ne olmuştu?. Ülkede sağ sol çatışmasından son iki yılda 4000 den fazla genç ölmüş, ülke kısır çekişmelerden kan gölü haline gelmişti. Şartlar olgunlaştırıldı ve 12 Eylül Hükümet darbesi yapıldı. Darbeyle birlikte, birkaç dernek dışında tüm gençlik örgütleri kapatıldı. On binlerce genç ne yapacağını bilmez bir halde Cuntanın pençesine düştü. 12 Eylül darbesi ve sonrası karanlık dönemi gençliği kendi safına çekmek için her yola başvurdu ve eskinin mirasını unutmuş "yeni" bir gençlik kuşağı yaratmayı amaç edindi.

Sonuç; O güne kadar yapılan tüm Gençlik çalışmaları çöpe atıldı, derneklerin mal varlıklarına el konuldu, 650 bin kişi gözaltına alındı, yedi bin kişi için idam cezası istendi, bir oradan bir buradan 50 genç idam edildi. İşkenceden 171 genç öldü. Maddi hasar 50,4 milyar dolar oldu. İlginç olan bu darbe vatandaşlardan % 90’ın üzerinde olur aldı. Haftaya devam edecek.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Yücel KEMANDİ Arşivi