Osmanlı Devleti son 100 yılda Batı’yı gözünde büyütmüş ve her şeyi Batı’dan beklemişti. Bunun içinde Batı ya, özelliklede Almanya’ya onlarca insanı eğitime göndermişti, eğitime gönderdiği paşalar, diplomatlar, dönünce “Batı hayranı” oldular ve Osmanlı devletinin çöküşünden önemli rol oynadılar.

Yıllarca dünyaya hükmeden dünyanın süper gücü olan bir devleti durdurmak ve yıkmak amacıyla başlattığı “silahlı haçlı seferleri” ile bir adım ileri gidememişti.

Osmanlı’yı farklı metotlarla (silahsız haçlı seferleri) ile alt etmeyi kafalarına koydular.

Bu yollardan birincisi, Osmanlı’nın üzerindeki dinin etkisini azaltıp dini çarpık düşüncelerle bozacak din adamları bulacaklardı. Buldular.

Sonra Osmanlı’yı içeriden yıkmak için Batı hayranı ittihatçı-işbirlikçi kafalar yetiştireceklerdi. Yetiştirdiler…

Böylece silahla yapamadıklarını bu metodu uygulayarak yapacaklardı. Yaptılar…

Çünkü dünyada haritaları çizen güç artık sermayenin elindeydi. Daha fazla kazanmanın yolu bu gücü kullanmaktan geçiyordu.

Osmanlı ayakta kalırsa, Balkanlardan başlayan sınırları, Afrika’dan Ortadoğu’ya, Yemen çöllerine, Kafkaslara kadar hiç bir yeri sömüremeyeceklerdi.

Özellikle Hindistan ve Pakistan’da Osmanlı’ya bağlı kurulacak bir hükümet, İmparatorluğa Ana yurt kapısını tamamen açacak, Afganistan ve Ata toprakları ile yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük imparatorluğunun kurulmasına yol açacaktı.

Hindistan kilit ülkeydi, Hintli Müslümanlar en ufak bir savaşta Osmanlı’ya gönüllü asker ve para gönderiyordu. Bunu görenler, Hindistan’da Hindu-Müslüman çatışması çıkararak Pakistan diye bir devlet ortaya çıkartıp

Hindistan’ın Müslümanların kontrolünde olmasını engellediler. Abdülhamid Han’ı yetiştirdikleri ittihatçılarla tahttan indirir indirmez Balkanları bu işbirlikçilerin politikaları sayesinde Osmanlı’dan kopardılar.

Sonrada Anadolu’nun Orta Asya ile bağlantısını kesmek için Ermenileri ayaklandırdılar Nahçıvan’dan Azerbaycan’a, oradan Anadolu’ya geçişi engellediler.

Afrika’ya girerek, Osmanlı hakimiyetine son verdiler. Arapları isyan ettirerek Osmanlı’yı İslam topraklarından uzaklaştırdılar.

Sonra İngiltere’yi kullanarak “Sen de Yunanlıları kullan” dediler.

Yunanistan’a İzmir’i işgal ettirdiler.

Peki ya şimdi?

Doğu Akdeniz’de yüzlerce trilyon dolarlık petrol ve doğalgaz rezervinin tek sahibi olmak için Türkiye engellenmeye çalışılıyor. Türkiye’nin Doğu ve Batı’nın enerji yolu nu ele geçirme çalışmalarında engellenmek isteniyor.

Batı’da tüm gazete manşetlerinde “Rusya’nın ayısından kaçarken Türklerin bozkurtlarına yem olacağız” diye ifadeler görülüyor.

Bizi Suudi Arabistan, Mısır, Suriye, İran, Irak ve diğer Ortadoğu ülkeleriyle aramızı açtılar.

Yüz yıl önce çizilen haritaları, gerçekleştirmek için içerdekilerle beraber harıl harıl çalışıyorlar.

O yıllarda İngiliz Başbakan George’un başlattığı Yunan oyununu bugün ABD denemeye çalışıyor. Ancak bunu gören ve bilen bir Türkiye var artık.

Bugün yutulacak ülke değil sorunları çözen “anahtar ülke” olmuş Türkiye var.

Çünkü biz onlara değil onlar bize mahkumlar.

Tabii ki 100 yıl önceki “Eski Türkiye” yok.

O yıllar İttihatçılara yaptırdıklarını bugünde Almanya’da, İngiltere’de yetiştirdikleri siyasetçilerle ve içerdeki işbirlikçilerinin iktidara geçmelerini bekliyorlar. Onlar da eski Türkiye’yi tekrar getirmek için siyaset yaptıklarını söylüyorlar.

Sonrada “Ne işimiz var Akdeniz’de, Libya’da, Suriye’de” diyerek malum güçlerin ülkemizde istediğini almaları için onlara taşeronluk yapıyorlar.