HDP’ye kapatma davası ve ihtimaller
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HDP’nin kapatılmasıyla ilgili yeni bir iddianame hazırladı. İddianame Anayasa Mahkemesi’ne gönderildi. Kum saati akmaya başladı.
İlk iddianame raportörün hazırladığı rapor doğrultusunda usul yönünden eksiklikler olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na geri gönderilmişti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, yaklaşık 2,5 aylık süre içerisinde eksiklikleri gidererek yeni iddianame hazırladı ve bir kez daha Anayasa Mahkemesi'ne gönderdi.
Bu kez 850 sayfadan oluşan iddianamede yaklaşık 500 partili hakkında siyasi yasak isteniyor. Partinin banka hesabına tedbir konulması da talep ediliyor.
Süreç şöyle devam edecek.
Anayasa Mahkemesi bir raportör atadı. İddianame ilk olarak ön inceleme için raportöre gidecek. AYM Genel Kurulu, raportörün hazırladığı raporu incelemek için bir kez daha toplanarak iddianamenin kabul edilip, edilmeyeceğine karar verecek. İddianame kabul edildiği takdirde HDP'den ön savunma istenecek. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin esas hakkındaki mütalaasını açıklayacak. Bu görüş HDP'ye iletildikten sonra bu defa sözlü savunmalar alınacak. Bu sürecin sonucunda yeniden bir rapor hazırlanacak. Raporun kabul edilmesi halinde Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan'ın belirleyeceği tarihte AYM Genel Kurulu toplanacak ve HDP'nin kapatılması talebini karara bağlayacak.
Yani anlayacağınız süreç epeyce uzun.
Maalesef yargımızdaki atalet tüm davalara yansırken sonuçlarına karşı davalılar tarafından tüm tedbirler rahat rahat alınabiliyor. Bunun örneklerini fazlaca görmek mümkün.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı neden kapatma davası açtığını bir açıklamayla duyurdu.
Başsavcılık açıklamasında özetle şöyle denildi.
“HDP’nin eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına aykırı bulunmuş ve davalı parti aynı zamanda hemen hemen tüm organları, üyeleri ve teşkilatları vasıtasıyla bu nitelikteki suçları işlemiş, işlenmesini tahrik ve teşvik etmiştir. Bu nitelikteki eylemler kimi zaman davalı parti genel başkanları da dahil olmak üzere parti organlarınca kararlılık içinde, kimi zaman ise bu nitelikteki fiiller parti üyelerince yoğun bir şekilde işlenmiş ve bu durum değişik kademelerdeki parti organlarınca açıkça benimsenmiştir.
Bu itibarla; davalı partinin Anayasa'nın 68/4. maddesine aykırı eylemleri nedeniyle Anayasa'nın 69/6 ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 101/1-b ve 103/2. maddeleri uyarınca temelli kapatılmasına karar verilmesini talep etmek zarureti doğmuş ve Anayasa Mahkemesine kamu davası açılmıştır.”
Artık top Anayasa Mahkemesi’nde. MHP Lideri Devlet Bahçeli grup toplantısında, “HDP’nin kapatılması Anayasa Mahkemesi’nin namus borcudur.” dedi.
Tartışmanın iki yönü var birincisi siyasi. İkincisi hukuki.
Olayın siyasi boyutu çok yönlü ve denklemler iç içe geçmiş durumda. Fakat hukuki kısmı net.
Bir hukukçu siyasi sonuçları varsayarak hareket edemez. Yapılması gerekenler kanunlarla belirlenmiştir. Kanuna aykırı eylemlere göz yummak da suçtur ve hukukta karşılığı vardır. İddianame ile bu yol açılmıştır.
HDP’nin siyasi olarak PKK’nın temsilcisi olduğu çok açık. Bunun için sadece Diyarbakır Anneleri’nin günlerdir yaptıkları eyleme ve alınan sonuçlara bakmak bile yeterli. HDP, bölge insanının evlatlarını ellerinden çalarak dağa terörist olmak için gönderen bir yapı. Bir istasyon. Kendi inisiyatifleriyle değil örgüt talimatıyla hareket ettiklerini artık sağır sultan bile biliyor. Seçimle yönetimine geldikleri belediyelerin örgütün atadığı danışman adı altındaki kişiler tarafından yönetildiği de belgeli. Belediye kaynaklarının örgüte aktarıldığı da artık çocukların bile bildiği gerçekler arasında.
HDP’nin bir siyasi parti olması ve yaklaşık 6 milyon oy almış olması onun ve yöneticilerinin Anayasa ve kanunlara aykırı hareket edebilmelerine zemin sağlamamalı. Oy veren seçmen onlara kanunsuzluk yapsınlar diye oy vermiyor. Ayrıca HDP’nin durumunu Ak Parti kapatma davasıyla kıyaslamak abesle iştigaldir. Elmayla armudu karıştırmaktır.
Eğer hazırlanan iddianamedeki deliller HDP’nin suçlu olduğunu ispatlar kuvvetteyse Anayasa Mahkemesi’nin ne yapacağı belli. Değilse vereceği karar da. Tedirginliğin sebebi Anayasa Mahkemesi’nin daha önce kararlarında ortaya çıkan “Ben yaptım oldu” yaklaşımı. Üyelerin baskı altında olduğu kesin ve bu baskıyı yapan çevreler de belli. Kendilerine olan güvensizliğin ana kaynağı bu.
Anayasa Mahkemesi dava sonucunda HDP’yi kapatmayıp para kesme ve yöneticilere siyaset yasağı getirmekle de iktifa edebilir. O zaman da başka tartışmalar çıkacak.
HDP’nin kapatılmasına itiraz edenler ikiye ayrılıyor. Birincisi zaten o çerçeve içerisinde yer alıp Türkiye hakkındaki bölücü emellere hizmete devam etmek isteyenler ve onları içeride ve dışarıda destekleyenler. İkincisi parti kapatmanın çözüm olmadığını, kapatmanın o partiye oy veren insanların iradesinin yok sayılması anlamına geleceğini iddia edenler. Cezanın kapatma yerine kanuna aykırı davranışı gerçekleştiren kişilere dönük kişisel cezalandırma olması gerektiğini ifade ediyorlar.
İşin siyasi kısmına gelince. Herkes “HDP’nin kapatılması kime yarar?” sorusunun cevabını arıyor.
Özellikle Millet İttifakı’nın HDP’ye sıcak davranmasının sebebi bu. HDP kapatılırsa en çok onlar rahat edecek. Kamuoyu baskısı sebebiyle HDP ile açıktan ittifak yapamadıkları için olası bir kapatmada HDP seçmeninin özellikle CHP’ye oy vereceğini varsayıyorlar. Böylece ittifak sorunsuz bir şekilde gerçekleşmiş olacak.
Olasılıklardan biri de üzerindeki silahlı baskı azalan HDP seçmeninin farklı davranışlar sergilemesi. Özellikle CHP ve ortaklarının kapatmaya açıktan cephe almamaları HDP seçmeninde bir kırgınlığa sebep olabilir. Bu da Millet İttifakı’ndan uzaklaşmaları demek.
Ayrıca HDP’den önce denendiği gibi, kurumsal bir parti ile seçimlere gitmeleri mümkün olmazsa yeniden bağımsız adaylar şeklinde bir yöntem deneyebilirler. Bu da Millet İttifakı’nın beklentilerine ters bir yaklaşım.
Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nin de gözü HDP oylarında. Zira Ak Parti seçmenini de hedef alan bir Güneydoğu stratejisiyle hareket etseler de Ak Parti’ye bir alternatif oluşturamadıkları için o tabanı etkilemeleri mümkün görünmüyor.
O sebeple onların da söylemleriyle olası HDP mirasının muhtemel varisleri olmak istediklerine şüphe yok.
Elbette son ihtimal olarak da bölge halkından en çok oyu alan Ak Parti’ye de bu oylardan bir miktar gideceği varsayılıyor.
Malum bu tarz masa başı yaklaşımlar bugüne kadar pek sonuç alamamış ve millet seçim günü sandıkta ferasetini göstermiştir. Elbette planlar yapılacak. Analizler yazılıp çizilecek ama her şey planın dışında halkın sözüyle şekillenecek.
Denklemin bilinmeyenleri çok. Şimdi kapatma davası da buna eklendi. Hatta denklem yeniden yazılacak bile denilebilir. Zira bu bir süreç ve süreci kökünden etkileyecek bir öge dahil oldu.
Sadece HDP’yi değil, tümüyle Türk siyaset sahnesini etkileyecek bir döneme giriyoruz. Etkisini de hep beraber yaşayarak göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.