Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Kişiler farklı söylem aynı

Kişiler farklı söylem aynı

Son dönemde küresel sermayenin kontrol ettiği fonlar eliyle ve özellikle de Soros üzerinden uygulamaya çalıştığı planını dünyada akim bırakabilen, onlara boyun eğmeyen tek ülke Türkiye.

2013 Mayıs ayı sonunda Gezi Süreci ile başlayıp planlarının her bir aşaması başarısız olduğunda bir sonrakine geçtikleri ve nihayetinde 15 Temmuz hain planını taşeron örgütleri eliyle uygulamak zorunda kaldıkları ve karşılarındaki devlet-millet birlikteliğiyle ortaya konan müthiş mücadele yüzünden kaybettikleri bir dönem yaşadık.

Türkiye darbeler tarihinin dönüm noktasıydı o gün. 12 Eylül 1980’de darbe başarılı olduğunda “Bizim çocuklar kazandı” demişlerdi. 15 Temmuz’da gayr-i meşru çocukları kaybetti. 15 Temmuz’da sadece o günü kaybetmediler, bölgeyle ilgili tüm planlarını kaybettiler.

Her şeyleri tamamdı oysa ama unuttukları bir şey vardı; Allah (C.C) tuzak kuranların en hayırlısıydı.

Bu yüzden ne yapsalar olmadı. Tüm bileşenleriyle yüklendiler yine olmadı.

ABD ne der, AB ne der, İsrail ne der? diye politika üreten Türkiye’den tüm Dünya karşısına dikilse doğru bildiğini yapan Türkiye’ye geldik.

Onlar ne isterse onu yapan Türkiye yok. Ne yapsalar olmuyor.

Kinleri ve düşmanlıkları da bu yüzden. Her dönem ön plana çıkan düşman değişiyor ama değişmeyen tek şey Türkiye. Türkiye varsa ellerinden gelse tüm dünyayı karşısına yığmak istiyorlar. Yeter ki Türkiye hakkını alamasın, istediğini yapamasın.

Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Bosna’da, Azerbaycan’da, Afganistan’da, Katar’da hep böyle olmadı mı?

Biliyorlar ki Türkiye başını kaldırırsa bu coğrafyada at koşturamayacaklar.

Dün Esad’dı karşıdaki, ‘’Esad gitmezse Erdoğan gider’’ dediler. Sisi’ydi ‘’Türk halkıyla bir problemimiz yok, onlar bu yönetimi haketmiyor’’ dediler. Joe Biden oldular ‘’Erdoğan yönetimine karşı tüm imkanlarımızla muhalefeti desteklemeliyiz’’ dediler ama nafile. Şimdi de Macron olup ‘’Sorunumuz Türk halkıyla değil, Erdoğan’la’’ diyorlar.

Niyet aynı, dillendiren farklı. Hepsi sahibinin sesi, yani küresel sermayenin.

Macron’un siyasi geçmişi yoktu, tanınan bir siyasetçi de değildi. Şapkadan tavşan çıkaranlar tarafından sürüldü piyasaya. Onların istediğini yapmaya çalışmasından doğal bir şey yok.

Bir kez de o denesin bakalım.

Oysa başkanı olduğu Fransa’nın Türkiye’ye karşı yapabileceği bir şey olmadığını o da biliyor. O yüzden tek başına değil de arkasına da bir kaç ülkeyi almaya çalışıyor. Onu da başaramıyor tabii. Ülkesinin dünyada sözü dinlenen bir ülke olmaktan çoktan çıktığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalmanın hırçınlığını yaşıyor.

Afrika’da, Suriye’de, Libya’da darbe üstüne darbe yediği için ne yapacağını şaşırmış durumda. Sütre arkasında desteklediği PKK-YPG’nin, Hafter’in düştüğü durum ortada. Mali’deki darbe Fransa’ya rağmen oldu.

Şimdi psikolojik harekatlarla Doğu Akdeniz’e müdahil olmaya çalışıyor ama o da boşa çıkacak. Zira Türkiye bu tarz operasyonlar için epeydir şerbetli.

Hiç bir oldu bittiye izin vermez, vermiyor da. Hem sahada güçlü hem masada.

Kırmaya başladığı zincirleri kimsenin yenilemesine müsaade etmeyecek azim, kararlılık ve güce sahip. Doğu Akdeniz’de yaşananlarla Ortadoğu’da hızlanan gelişmeler birbirinden bağımsız değil. Plan sahipleri tüm fırsatları değerlendirme peşinde. BAE’den sonra Bahreyn de İsrail ile ilişkileri normalleştirme kararı aldı.

Normalleştirme” belki durumu tam ifade edemez. “Resmileştirme” daha doğru bir ifade olabilir. Zira zaten perde arkasında ilişkiler tüm hızıyla zaten sürüyordu.

 

Yükselen Türkiye’yi kukla Arap rejimleriyle barıştırarak İsrail’le dengelemek. Niyetin bu olmadığını kimse iddia edemez.

Perde arkasında yürüyen ilişkilerin alenileşmesi bir kayıp değil kazanç. Kim kimin ne olduğunu özellikle de Arap halkı, açık açık görecek. Türk halkı olarak epey zamandır yaşadığımız aydınlanmayı Arap sokağı da yaşayacak. Bu bizim içi değil, kukla yönetimler için sıkıntı.

Yakın dönemde İsrail’le balayı yaşamaya başlayan ülkelerin sokakları hareketlenirse kimse şaşırmasın.

Öyle zamanlardan geçiyoruz ki, öyle ben yaptım oldu diyen kimse olduramıyor. Küresel sermayenin taşeronları için de bu böyle. Onlar için kum saati işliyor.

Bakın Libya’da gösteriler sebebiyle Tobruk hükümeti istifa etmek zorunda kaldı. Hükümet Başkanı Akile Salih dirense de nafile. Cin şişeden çıktı bir kere…

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fahrettin Damga Arşivi