Türkiye o eski Türkiye değil artık
Her sabah bilgisayarın başına oturup gazeteleri ve internet sitelerini taradığımızda görüyoruz ve bir kez daha anlıyoruz ki Türkiye, dünyada gittikçe ağırlığını artıran büyük ve güçlü bir ülke. Çoğu zaman gündemin ortasında. Denklemin en önemli parçası.
Denklemi kuranların kontrol altına almaya çalıştığı, herkesin dost olmaya çalıştığı, düşmanlığından çekindiği bir ülke.
Hele öyle bir jeopolitik konumda ki kimsenin Türkiye’yi göz ardı etme gibi bir lüksü yok. Nereden başlasalar ne tür alternatifler geliştirmeye çalışsalar da yine olmuyor. Dönüp dolaşıp Türkiye’nin fikrini almak zorunda kalıyorlar.
Zaten kadim coğrafyamızda Batı destekli rejimler eliyle yürütülen baskı ve zulüm halkın gözünü de Türkiye’ye dikmesine sebep oluyor. Kendilerini bu cendereden kurtarabilecek tek devletin Türkiye olduğunu söylüyorlar. Türkiye’nin sevinciyle seviniyor, üzüntüsüyle üzülüyorlar. Yıllardır bizi kopardıkları kadim coğrafyamızın halkı çoktan geçmişteki güzel günlerin gelecekte de Türkiye ile birlikte kurulabileceğini düşünüyor.
Yumuşak güç dedikleri bu işte. Bu destek ve güç Türkiye’yi coğrafyada en önemli güç haline getirecek. Bunu herkes görüyor artık. Kimi gıpta ile izliyor Türkiye’nin yükselişini. Kimisi de kıskançlık ve düşmanlıkla.
Elbette böyle büyük bir sorumluluk gururumuzu okşasa da gereğini yapamaz, o umutları boşa çıkarırsak hayal kırıklığına sebep olur, bir daha da kimsenin dönüp yüzünüze bakmadığı bir duruma düşeriz.
Onun için de güçlü olmamız şart.
Zaman zaman geçmişte olduğu gibi, askeri olarak elimizden bir şey gelmese de en azından diplomatik olarak girişimde bulunup sesimizi çıkartmış olmamız dünya kamuoyunu harekete geçirmeye çalışmamız bile yeterli olmuştur o sevgiye muhatap olmak için.
Bu sevgi ve muhabbet dünyada başka hiçbir ülkeye nasip olmamıştır. Kime sorsan bilir Türkiye ve Türk insanı zulme karşı hep mazlumun yanında durur ve ona yapılan saldırıya karşı göğsünü siper eder. Ülkesindeki yabancı askerlerden köşe bucak kaçıp saklanmaya çalışan çocuklar Türk askerini gördüklerinde koşa koşa gelirler yanlarına. Bu öyle para ve güçle satın alınabilecek bir şey değildir.
Kendilerine Türk askerinden zarar gelmeyeceğini bilirler. Araçlarında dalgalanan o ayyıldızlı al bayrağı gördüklerinde sığınabilecekleri en güvenli limanı bulduklarını bilirler. Yüzlerindeki endişe ve korku gider ve gözlerinin içi güler en masum halleriyle. Çünkü “Türk beklenendir.” O gelmiştir. Gülmeyenler de sevinçten ağlar. Çok örneklerini yaşadık bu sahnelerin.
Yıllardır içeri sıkıştırılmış, ABD baskısıyla kendi sınırları dışına çıkamayıp ülkesini bölmek isteyen teröristlerle kendisinesatılan silahları bile kullanmasını istemedikleri için eli kolu bağlı bir şekilde mücadele etmeye çalışan Türkiye vardı. Türkiye kabuğunu kırdı artık. Şükür o günler geride kaldı.
Kendisine kaldırılan elleri kıran, el kaldırdığına o elin sahibini pişman eden bir Türkiye var artık. Savunma sanayimizdeki büyük gelişim gittikçe daha bağımsız hareket etmemizi sağlar hale geldi. Türkiye savunma ihtiyacını %70 yerlilik oranıyla karşılıyor. Hem de daha yüksek teknoloji ürünü silah ve silah sistemleriyle.
Onca engelleme çabaları ve ambargolara rağmen yılmadan yeni projeleri devreye alıyor. Tüm ülkelere örnek teşkil eden parmak ısırtacak bir gelişme bu.
Kendi silahlı/silahsız insansız hava araçlarını, gemilerini, denizaltısını, insansız deniz araçlarını, helikopterini, silahlı/silahsız eğitim uçaklarını, İnsansız kara araçlarını, Tankını, zırhlı aracını, kara, hava, deniz akıllı mühimmatlarını, kısa ve orta menzilli hava savunma sistemini, kısa ve orta menzilli balistik füzelerini, piyade tüfeklerini üreten bir Türkiye var.
Sadece üretmekle kalmayan, Dünyanın değişik ülkelerine ihraç eden bir Türkiye var. Ne kadar gurur duysak azdır. Türkiye güçlendikçe üzerimizdeki baskı azalıyor. Her anlamda kuşatılmak istenen Türkiye o cendereden çıkıyor.
İçerideki kısır tartışmalarla gözümüz bağlamaya, bu muhteşem yükselişi görmemizi engellemeye çalışsalar da olmuyor. Güneş balçıkla sıvanmıyor.
İşte İHA ve SİHA’larımız için Dünya medyasında her gün yeni bir yorum ve övgü çıkıyor. Türkiye bu alanda artık bir süper güç. İlk üç içerisinde. Kuzey Suriye’de, Libya’da, Karabağ’da savaş alanında test edildi ve başarıları tescil edildi.
Lütfen dikkat kesilin.
Dünyada bu yoğunlukta bir İHA ve SİHA’yı operasyonel olarak sahada kullanabilen başka bir ülke yok.
BM Libya’da yapay zeka ile çalışan bir Türk insansız hava aracının (Kargu 2) Hafter güçlerini tespit edip operasyon düzenlediğini açıkladı. Düşünebiliyor musunuz? Başka bir yerden talimat almadan, düşmanı tespit edip kendi inisiyatifiyle karar alarak operasyon yapan Türk yapımı yerli ve milli ürün silahlı insansız hava aracı.
Dünyada bir ilk bu.
Peki kaçımızın haberi var?
Çoğumuzun olmadığı aşikar. Birileri de bizim bu gündemle değil de organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in FETÖ argümanlarını dillendirdiği videolarıyla meşgul olmamızı istiyor. Tam da bu yukarıda anlattığım başarıları örtebilmek ve sebep olanları tasfiye etmek için.
“Ne var insansız hava aracı yapmakta? YouTube’da bu konuda bir sürü video var” diyecek kadar ileri giden türleri var bunların. İnsan gülse mi ağlasa mı şaşırıyor. “Madem o kadar kolay niye siz yapmıyorsunuz?” diye sorsak, “Biz silah değil sanatla uğraşıyoruz o yüzden heykel yapmakla meşgulüz” cevabıyla karşılaşabilirsiniz.
Maalesef durum bu.
Oysa tüm dünya ülkeleri İHA ve SİHA’larımızı almak için sıraya girmiş durumda. Azerbaycan, Katar, Ukrayna ve Tunus’ta sonra NATO üyesi Polonya da 24 adet Bayraktar SİHA alacağını açıkladı. İngiltere, Çekya, Macaristan, Bulgaristan ve Arnavutluk sırada. Bu listeye her geçen gün yeni bir ülke ekleniyor.
Türkiye’nin başarısı dünyadaki savaş konseptlerinin değiştirilmesine sebep oldu. İngiltere başta olmak üzere bir çok ülke savaş uçakları yerine insansız hava araçlarına yatırım yapılmasını tartışıyor ve bu konuda proje yürüteceğini açıklıyor.
Özellikle ABD’nin S-400’leri bahane ederek Türkiye’yi ortaklıktan çıkarttığı ve parasını bile aldığı uçakları teslim etmediği F 35 projesinin çok pahalı olduğunu konuşuluyor. İHA ve SİHA’ların hem üretim hem uçuş maliyetlerinin savaş uçaklarına göre çok ucuz olması da tercih sebeplerinden.
Sonuç olarak, Türkiye insansız hava araçları sistemlerinde en önde ve denklemi değiştiren ülke olarak öne çıkmış durumda. Bu ön alışla birlikte büyük bir avantajı da ele geçirmiş durumda.
Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” sözünü yerde bırakmayan bu gelişmişlik seviyesine her fırsatta kendilerini “Atatürk’ün Partisi” diye tanımlayan CHP’nin ve sözde Atatürkçülerin gözlerini kapatmış olması da ayrı bir tartışma konusu.
Bakalım nereye kadar?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.