Film bitti ama gerçek sonu mutlu mu?
Mutlu sonlara inanır mısınız?
Yani gerçekten emek verdikten sonra her sorunun kaybolacağına ve herkesin sonsuza kadar mutlu
olacağına inanıyor musunuz?
Ben hiçbir zaman mutlu sonlara inanan birisi olmadım. Bence asıl mutluluk sonu mutlu olmayan
hikayelerde birlikte olmayı başarabilmekte gizli. Hiçbirimizin sonsuza kadar mutlu devam eden
hikayeleri yokken neden gerçeğe benzeyen filmler dönmüyor ki ekranlarda?
İnsanları asıl kendine çeken şey samimiyet olmasına rağmen her geçen gün daha da uzaklaşıyoruz
gerçek hayattan. Gerçek benliklerimizden uzaklaşmaya o kadar hazırmışız ki, kurduğumuz hayallerin
geçmişimizle alakası kalmamış.
Yaşadığımız hayatın en doğal hallerinin köylerde saklı kaldığına inanıyorum. Evlerin kapısının
kilitlenme adetinin olmadan çıkıp gidebildikleri, misafirlik kavramının şimdiki gibi anlamını yitirmediği
yıllarda saklı kaldı doğallık. İnsanların duygularını gizlemeye gerek duymadığı yılları, gerçek sevginin
göz bebeklerinde anlaşıldığı zamanları özlüyorum. Klasikleri izlerken aslında o yıllarda yaşamam
gerekiyormuş derken buluyorum kendimi. O zamanlar iyi veya kötü kavramları varmış sadece. Şimdi
sadece iyi veya sadece kötü kalmadığı gibi; kimse kimseyi gerçekten tanıyamıyor.
Yıllarca dostum dediğiniz insanların hiç beklemediğiniz yönde ve şekilde değiştiğini görebiliyorsunuz.
Babamın her zaman anlattığı bir baba oğul hikayesi vardır, ben de size anlatayım…
Oğlunun dostlarıyla övündüğünü gören baba, o dostların gerçek olup olmamasıyla ilgili bir sınava tâbi
tutmayı önerir. Birlikte bir koyun kesip kafasını çuvala koyarlar ve babası oğluna bu çuvalı alıp
arkadaşlarının kapısına gitmesini söyler. Çocuğun katil olduğunu düşünen arkadaşlarının hepsi tek tek kapatırlar kapılarını.
En sonunda dönüp dolaşıp babasının yanına gelir oğlan. Der ki; sen haklıymışsın baba, benim dostum yokmuş. Sıra bende, der babası. Benim dostumun sınavı var sırada. Çocuk alır çuvalı bu sefer de babasının dostuna gider, kendini tanıtır tanıtmaz eve alır adam çocuğu, hiçbir şey sormadan çuvalı alıp gömer arka bahçeye üzerine de sarımsak diktikten sonra gönderir çocuğu evine.
Hayranlıkla geri döner çocuk eve, babasına gerçek dostun ne olduğunu öğrendim diye hayran hayran
olanları anlatırken babası daha bitmedi der, tekrar gideceksin dostuma. Bu sefer bir bahane bulup
kavga edeceksin, tokat atacaksın en sonunda. Çok şaşırır çocuk ama yapar babasının dediklerini harfi
harfine. Eli titrese de, atar o tokadı babasının dostuna. Adam etkilenmez tokattan döner çocuğa, der
ki tekrar selam söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasını bi tokada.
Kendimi bildim bileli en çok etkilendiğim hikayelerden olmuştur bu benim için. Gerçek hislerin,
çıkarsız dostlukların veya gerçek aşkların neredeyse yok dendiği bu zamanlarda keşke hepimiz
olabilsek böyle.
Ve geldim her güzel şeyin olduğu gibi bu salının da sonuna…
Günaydın,
İyi öğlenler,
Huzurlu akşamlar…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.