“Hoş geldin 25”
Pastadaki mumlar arttıkça, birlikte üflediğimiz insanların sayısı azalıyor ve geçen zaman bize dersler vermeye devam ediyor. Asla yapmam, dediklerimizi yaparken buluyoruz kendimizi. Ve aslına bakarsanız hayat bize hiçbir konuda asla dememeyi de öğretiyor. Farklı açılardan bakmayı, farklı hayatlara şahit olmayı, değişmeyi öğreniyoruz. Gerçekten bize kalacak olan hayatı öğreniyor, gerçekte yanımızda olması gereken insanları tanıyoruz. Samimiyetin önemini keşfediyoruz ve bu sebepten yanımızda olan insanların her geçen gün azaldığına şahit oluyoruz. Hayat önceliklerimiz, yaşam tarzlarımız değişiyor. En önemlisi biz değişiyoruz. Heveslerimiz, hayallerimiz değişiyor. Okuduğumuz kitaplarda altını çizdiğimiz satırların değiştiğine şahit oluyoruz, favori müziğimiz değiştiğinde, favori mekanımız daha sade yerler haline geldiğinde, en yakın arkadaşlarımızla yaptığımız sohbetlerin konusu daha “gerçek” olduğunda asıl değişen şeyin biz olduğunu anlıyoruz.
Her bir fotoğraf karesini ayrı yerlerde tutuyor, hepsinin hikayesini ayrı ayrı anıyoruz. Çok sevdiğimiz insanların bizden gidebileceğine alıştırıyoruz kendimizi. Sıkı sıkıya kapattığımız o kapıyı bizzat açıyoruz. Kaybetmeyi öğreniyoruz, bazı zamanlarda kaybetmenin aslında kazanmak demek olduğunu anlıyoruz. İnatlarımızın, huysuzluklarımızın, heyecanlarımızın hatta hayallerimizin azaldığına şahit oluyoruz. Çünkü büyümenin getirdiği sorumluluklarla tanışıyoruz. Ne yaşarsak yaşayalım günün sonunda karlı çıkan taraf yine biz oluyoruz çünkü her yeni yaşımızda kaybettiklerimizi, kazandıklarımızı tekrar hatırlıyoruz.
Çocukken büyüdüğünde ne olacaksın diye sordukları zaman hep 25. yaşımı düşünürdüm. Sanki tam 25 olduğumda yeterince büyümüş olacaktım, 25 olduğumda gerçekleştirecektim hayallerimi. O küçük Kübra’nın hayallerindeki gibi olur muyum bilmiyorum ama artık onun ben büyüdüm dediği yaşı yaşıyorum.
Hoş geldin 25…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.