Karonavirüse inanmayanlar
Yasaklar geldi, geliyor, gelecek; tam kapanma mı, yarım kapanma mı derken ismine “kısmi kapanma” adı verilen yeni yasaklarımız açıklanıverdi. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olurmuş hesabı bu kısmi yasaklar da adeta bağıra bağıra geldi.
Maske-mesafe ve hijyen kurallarına uyun çağrılarına rağmen maskesiz gezmeler, burun altında takılan maskeler ve aşırı kullanmaktan pamuklanmış, kirlenmiş maskeler…
Alışveriş merkezlerinde, kapalı ortamlarda geçirilen saatler; toplantılar, ziyaretler, düğünler,nişanlar, kınalar…
Olayı hiç politize etmeye gerek yok. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da dediği gibi bu iş 84 milyon vatandaşımızın ortak sorumluluğunda. Kimse “bana ne” diyemez. “Çarşıya pazara gidenler düşünsün, kongreye gidenler sorumludur” ya da “ülkeyi ben mi yönetiyorum” dememeli. Zira ülkeyi biz yönetmesek de bu ülke hepimizin.
Bir de daha da vahimi yaşanan bunca acıya rağmen, her gün açıklanan ve artık 60 binlerle ifade edilen yeni vaka sayılarına rağmen “koranavirüsü kabullenmeyen” bir güruh var.
Dünyanın Aralık 2019, Türkiye’nin ise Mart 2020’de tanıştığı bu illete halen “yok” diyebilenlerin çıkmasını anlamak mümkün değil.
Ölen onca insanımız, yoğun bakımda bir nefes alabilmek için sırt üstü uzanıp hortumlara teslim olan vatandaşlarımız, koranavirüse yakalanan milyonlar ve en önemlisi de evlerinden çocuklarından uzak kalan, gece gündz koşuşturup maske ve tulumun içerisinde adeta şekil değiştiren sağlık çalışanlarımızı ve o değerli mücadelelerini bile görmeyen, göremeyen bu güruh ne yazık ki ısrarla bildiklerini okumaya devam ediyor.
Sosyal medyayı açıp da bu tür insanlarla karşılaşınca nutkum tutuluyor, öfkeden deliriyorum. “Yahu kardeşim insanlar ölüyor!” diyorsun, “ne var yani gripten şu kadar, zatüreden bu kadar insan zaten ölüyordu” diye cevaplıyor. “İnsanlar acı çekiyor, inim inim inliyor!” diyorsun “bunlar küreselcilerin işi” diyor, “korku imparatorluğu oluşturmaya çalışıyorlar” diyor… Diyor da diyor aklınıza ne gelirse bir cevapları var. Tek bir şeye inanmıyorlar o da hastalığa ve aşının koruyuculuğuna… Ne diyelim Allah herkesin gönlüne göre versin.
Biz yine de insanlarımız için bütün insanlık için dua edelim de bu illet hastalıktan bir kurtuluş kapısı aralansın.
Yoksa gidişat daha da kötüleşecek. İşini, ekmeğini kaybeden insanlar ve bu insanların yaşayacağı travmaları düşünebiliyor musunuz? Ya bir bucuk yıldır eve hapsolmuş insanları; ömrünün son baharındaki yaş almışlarımızı veya ilkbaharlarını yaşayan miniklerimizi…
Özellikle de çocuklarımız için çok zor ve kritik günler geçirmekteyiz. Oyunda, akranlarının yanında olması gereken çocuklarımız ne yazık ki tv ve bilgisayar karşısına hapsoldu. Yarınlarımız için, bu çocuklarımız için gerçekten daha fazla endişe etmeli ve onlar için bir şeyler yapmalıyız. Aksi takdirde yarın çok geç olabilir. Ne yazık ki bir nesil kaybolmak üzere. Gelecek yazılarımızda bu konuyu daha ayrıntılı ele alacağız inşallah. Herkese sağlıklı günler iyi hafta sonları diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.