Fedakârlıkta Adalet
Sevgili dostlar, özellikle ekim ayından bu yana, hepimizin iliklerine kadar hissettiği bir ekonomik buhran içindeyiz. Mevcutta, 2 yıldır başımızın belası olan pandemi sürecinin yaralarını sarmaya çalışırken, neredeyse onu unuttuk “beterin beteri var” deyiminin göbeğinde bulduk kendimizi.
Bu süreç; iktidara göre bir varoluş, bir kurtuluş savaşı, iç ve dış mihrakların ülkemizi dize getirmek için yaptığı manipüle operasyonlar, şahlanış sürecine geçişin sancıları ve güzel günlerin habercisi. Hasılı bunun mücadelesini veriyoruz.
Muhalefete göre ise ekonomimizin sıfırı tükettiğinin habercisi.
Bu ya da benzer görüşler, siyasi fikrinizin, dünya görüşünüzün, büyük resmi nasıl okuduğunuzun, kimin beyanatlarını mantıklı, inanılır bulduğunuzun belirleyeceği, ona göre fikrinizin şekilleneceği, bir görüş olacaktır. Buna göre siyah, beyaz ve gri arasında bir yol seçmek ki bu da doğal bir demokratik seçim yolu olacaktır
Ancak yukarıda bahsettiğim ekonomik kriz sürecinde görüşümüz, hangi sebeple olursa olsun, ardı arkası kesilmeyen zam furyası her zaman olduğu gibi fatura, sabit gelirli, dar gelirlinin sırtında olduğunu, zenginin zenginliği artarken, fakirin fakirliği de doğru orantılı olarak artış göstermekte olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum.
Şayet iktidarın savunduğu gibi, bu bir varoluş mücadelesi ise, söz konusu vatan ise, bu millet, tıpkı kurtuluş savaşında olduğu gibi, Çanakkale'de olduğu gibi, ayağındaki çorabına kadar tereddütsüz feda eder.
Yaşanan bu kriz ortamında, elbette bize moral ve dayanma gücünü verecek olan, şüphesiz iktidar ve kısmen de muhalefettir.
Bizi temsilen TBMM' ye gönderdiğimiz vekillerimiz, bir süreliğine cep telefonu gibi, araçlarının yakıt giderleri gibi, bildiğimiz ya da bilmediğimiz benzer giderlerini şahsen karşılayacaklarına dair süreli bir kanun çıkarsalar,
Zorunlu kişi ve haller dışında kalan tüm makam araçları kontak kapatsa,
Çok kez haber olan, şayet varsa 1' den fazla maaş alanlar bu süreçte asli görevleri dışındaki görevleri fahri olarak yürütse,
İktidar ve muhalefet partileri, başta idaresi milletçe teslim edilmiş belediyelerde olmak üzere, neredeyse şube müdürü makamına kadar tahsis edilmiş makam araçları, huzur payları vs. isimdeki bilinen, bilinmeyen giderlerden kısıtlamalara gitse,
Benzer şekilde, vergilerle karşılanan, ne kadar olmazsa olmaz, dışında gider varsa bu süreçte kısıtlamaya gidilse,
Devlet imkanıyla sağlanan, ne kadar zaruri olmayan harcama varsa, sadece bu süreçte fedakarlık yapılsa,
Sadece döviz kurlarındaki spekülasyonlarla, servetine servet katan kesimin, varsa tahsil edilememiş vergileri tahsil edilse, bu kazanç şekli vergilendirilse...
Eğer evde bir yangın varsa, her birey elindeki kova kadar su dökmeli. Bizleri temsilen ve bizlere rağmen, erk sahibi zatlar, bu fedakârlığı yapsalar, bizlere hangi tezi savunursak savunalım bu süreci atlatmamızda güç vermez mi? Tarihimiz halkımızın inandığı zaman, nasıl da fedakâr olduğunun örnekleriyle dolu.
Eminim ki, TBMM yekvücut böylesi bir kararı alsın, bu millet ne döviz kuruna bakar, ne asgari ücretin oranına.
Aranan ve arzulanan sadece fedakarlıkta adalet.
Hz.Ali (r.a) “Devletin dini ADALETTİR” diye boşa dememiş. Adil olmayan devletin yaşaması mümkün değildir.
Fatih Sultan Mehmet “Kadıyı satın aldığın gün ADALET ÖLÜR, Adaleti öldürdüğün gün DEVLET DE ÖLÜR.” demiş…
İlle de adalet, illaki adalet.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.