ATIN ŞU YABANCI KELİMELERİ DİLİMİZDEN
Dil, milletleri var eden en önemli unsurlardan biridir. Ana dilimizi korumak için her kelimenin Türkçe karşılığını kullanmak hepimiz için bir zorunluluktur. Türkçesi varken yabancı kelimeler kullandığımızda, ana dilimizin gün geçtikçe yok olduğunu görmüyor musunuz?
Ya da ne kadar umurumuzda desek daha doğru sanırım.
Dışarı çıktığımda iş yeri tabelalarına bakıyorum, hiç bir şey anlamıyorum. “Geri kafalı, gerici, cahil, hangi devirde yaşıyorsun” diyebilirsiniz umurumda bile değil!
Bu nedir yani. Tuhaf tuhaf yabancı kelimeler, yazılar, logolar...
Arkadaşım biz Türk’üz!
Burası Türkiye!
İtalya, Paris, Almanya, Suriye veya Irak değil!
Bir örnekle açıklamak isterim sizlere.
Geçtiğimiz günlerde bir mail adım.
“Güncel ratecard iletmenizi rica ederiz” diye. Sadece bu kadar yazıyordu. Biraz daha açıklayıcı yanına bir cümle daha kursa belki mantıken anlamam kolaylaşacaktı. Bu ne demekti? Bir düşündüm kendi kendime.
Neticede bir medya grubunda çalışıyorum. Buna benzer kelimelerle gelen maillere aşina olmama rağmen bunu ilk defa duydum. Kendimi bir an yetersiz hissettim!. Sonra silkelendim. Bunun yetersizlikle bir ilgisi yoktu. İngilizceyi çok iyi bilmek zorunda değildim. Bu kelime de benim işimin bir parçası değil. Hemen arama motoru uygulamasından çevirdim. “Ücret”miş… Yani ücret/fiyat listesi istiyormuş karşı taraf. Bu maili gönderen de bir Türk ve Türk ajansında çalışıyor. Hatta ve hatta çok resmi bir kurumun ajansı...
Güzel Türkçemiz nerelere gidiyor böyle? Alt tarafı fiyat ya da ücret demek yerine neden bir plaza dili kullanma gereği hissediyorsunuz ki? Güzel Türkçemizin, dünyanın en zengin dillerinden Türkçenin güzel kelimelerinin suyu mu çıktı?
Gündelik hayatımızda bile o kadar sıklaştı ki bu kullanımlar. Farkında olmadan Türkçe konuştuğumuzu zannediyoruz. Aslında bazılarının da yazılı olarak bir karşılığı yok.
Mesela gelen bir maili bir üst birime göndermek için “çek” ediyoruz. Yani Türkçe karşılığı kontrole gönderiyoruz... Kontrol de Fransızcadan gelme dilimize sızmış bir kelime. Çık bakalım içinden çıkabilirsen. Birinden kurtulsak öbürüne yakalanıyoruz.
Bunları hepimizin bildiği birkaç cümle ile örneklendirirsek.
- Mutfakta su ısıtmak için hemen hemen herkesin evinde kullandığı su ısıtıcılar var. Böyle diyince farklı bir ürün gibi oldu. Şöyle tanıtayım kettle (ketıl) nasıl yerleşmiş dilimize değil mi?
- Blender demek yerine “mikser” demek bu kadar mı zor?
- “Adisyon alabilir miyim” yerine, “hesabı rica edebilir miyim?” diyebiliriz mesela.
- İş görüşmesine gidiyorsun “cv bırakır” mısınız? “Özgeçmişinizi alabilir miyiz?”
- Çalışma şartları arasına konulan part time yerine yarı zamanlı çalışacak personel arıyoruz.
- Departmanınız nedir yerine hangi bölümdesiniz?
- Çok sempatiksin yerine çok sevimli ve cana yakınsın...
Örnekleri çoğaltmak pekala mümkün. Hayatın her alanında binlerce örneği ile karşı karşıyayız. Gençler başka dil kullanıyor, internet ortamında farklı bir dil. Plazada farklı, okulda başka bir dil ile karşı karşıya kalıveriyoruz. Camiye gitsen bu kez karşına Arapça, Farsça çıkmakta. (Burada ibadet dilini kastetmiyorum) Oysa tüm bunların Türkçe karşılığı var. Anlaşılır olsun, herkes anlasın diye çaba harcayan yok. Aksine zorlaştırmak, erişilemez yapmak hoşumuza gidiyor belki de egomuzu tatmin ediyoruz.
Türkçemizi korumak için bunca anlamsız yabancı kelimelerin yerine Türkçe kelime ya da yabancı da olsa dilimize yerleşmiş, herkes tarafından anlaşılan kelimeler kullanmalıyız.
Bizim kelimelerimiz çok daha güzel. Hiç bir ülkeye özenti duymayalım. Gidelim, gezelim, okuyalım, yaşayalım, çalışalım, dillerini öğrenip çok da güzel konuşalım ama; ne yaparsak yapalım Türkçemizi bozmayalım!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.