Nihal Kavak

Nihal Kavak

İş ahlakı nedir bilir misiniz?

İş ahlakı nedir bilir misiniz?

İlk köşe yazımı yazmaya başlarken yemekti, yiyecekti, kışlık, yazlık vs. yazayım diye niyet etmiştim.

Yazacak çok şey var da bazen insan susmayı tercih ediyor.

Bazı şeyleri de çok merak ediyorum, mesela iş ahlakını ve pazarlama tekniğini... Bugün yıllardır iş hayatında olmanın verdiği deneyimim ile çalışan profilleri ve iş ahlakı üzerine kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Elbette takdirlerinize... Hem bu sayede biraz da kendimden bahsetmiş olurum.

İlk iş deneyimim tezgahtarlıktı. Mahalle arasında evimize yakın bir butikte çalışmaya başladım. 6-7 ay kadar çalıştım. Oraya girmeden önce pısırık, kimseyle konuşmak istemeyen kendi halimde biriydim. Ne muhasebe bilgim vaaar ne de satış pazarlama… Orası bana çok şey kazandırdı. İnsanlarla iletişim kurmayı, halden anlamayı, vücut dilini o 7 aylık dilimde öğrendim diyebilirim. Hatta öyle zaman geldi ki bu kısacık tecrübemle erkek adama düşük bel bayan pantolonu satmışlığım bile var. Gerisini siz düşünün.

Yıllardır basın sektöründeyim. Muhasebe, reklam satışı, pazarlama, idari ve personel işleri olarak bu liste uzar gider. Haaa bu saydıklarımı da otur yanıma sana şunları öğreteyim diye söyleyen de olmadı. Buradan da şunu anlamalıyız ki “iş öğretilmez, iş alınır”. Evet ben aldım bu işlerin hepsini. Kendimi bu yönde yetiştirmeye gayret ediyorum. Yetiştiğimi de düşünüyorum ki Müessese Müdürlüğü yapıyorum.

Bana ne iş yapıyorsun diye sorulduğu zaman, gazete ve televizyonda çalışıyorum diyorum. Yıllardır bu meslekte dirsek çürütmeme rağmen halen “Gazeteciyim” diyemem.

Bu işin okulunu okumuş, ekmeğini gazetecilikten çıkaran mekteplilere ve ömrünü haber peşinde koşarak geçiren alaylılara saygısızlık etmiş olurum.

İşimi pazarlamayı öğrendim de, kendimi göstermeyi bir türlü öğrenemeyenlerdenim. Kimisi yapıyormuş, çalışıyormuş gibi görünür yani araziye uyar, bankamatik memuru gibi maaşını alır geçer. Etliye sütlüye karışmaz. Bilir ki ortaya çıkarsa iş yükü artacak. Onun için en iyisi günleri doldurmaktır ve keseye ne kadar atarsa kâr sayar. Kimileri de iş yapmadan, şöyle uçuyoruz böyle kaçıyoruz diye göz boyar. Kendi pazarlamasını yapar. Boş tenekeden çok ses çıkar der atalarımız ya aynen öyle; böyleleri mangalda kül bırakmaz. Aslında ortaya koyduğu bir ürün yoktur. Kene gibi başkasının sırtından geçinmeye çalışırlar. Kimisi de taşın altına elini değil gövdesini koyar. Hani iş ortamlarında, çalışma arkadaşlarınca “enayi” olarak adlandırılanlar var ya işte onlar. Aslında maddi açıdan çok da kazançları yoktur. Çoğunlukla yaptığı işler görülmez, görülmek istenmez. Elbette bir de benim görev tanımımda yok deyip işi reddedenleri de unutmadık...

Mesleki yaşamımızda bunları fazlasıyla gördük halen de görmeye devam ediyoruz. Bu durumun yani iş ahlakının nesilden, aile genlerinden geldiğine inanıyorum. Ben babamdan böyle gördüm çünkü. Varsın bizden gitsin, kimsenin hakkı bize geçmesin der. Ben ve benim gibi çalışan ve çalışmasına şahit olduğum mesai arkadaşlarım var. İşinin hakkını fazlasıyla veren ve evine helal kazanç götüren, kaytarmadan işini sahiplenen, onun işi benim işim değil demeden benimseyen. Gün yüzüne çıkmadan perde arkasında kalmaya devam edenler…

Şükürler olsun şimdiye kadar yaşadıklarıma. Acısıyla tatlısıyla hepsi birer tecrübe. İyi ki yaşamışım.

Anlaşılmayan bir şey var. Mesele birilerinin gözünü boyayıp kendini göstermek değil. Mesele işinin hakkını fazlasıyla verip BENİM İŞİM deyip sahiplenmek. Varsın sizi kimse görmesin. Nasılsa bir gören var. Önemli olan da o değil mi zaten. Hak’ın razı olduğu yerde kulun rızasının hükmü de yoktur. Rızık mı? O da alemlerin yaratıcısının elinde ve tasarrufundadır. O dilediğine verir. Biz rızka değil sebebine sarılıp yaptığımız işi en iyi şekilde yapmakla mükellefiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Nihal Kavak Arşivi