Sima Güleser Polat

Sima Güleser Polat

Kırmızı başlıklı "Konya"

Kırmızı başlıklı "Konya"

Kırmızı başlıklı kız masalını hatırladınız öyle değil mi? Ormanda şarkılar söyleyerek büyükannesine giden küçük kırmızı başlıklı kızı. Masal; küçük kızın yoluna çıkan "Yaşlı Kurt'"un tehlikesinden habersiz onunla sohbet edip ve ona inanmasıyla beraber kandırılmasını anlatıyordu. “Ne yani masal mı anlatacaksın bize?” dediğinizi duyar gibiyim. Anlatayım efendim, masallar iyidir derin bir ders niteliğindedir. Alabilecek miyiz bakalım?

Bizim şehir de bu aralar Kırmızı başlıklı kız gibi "lay lay lom" geziniyor bakalım ortalarda. Konya Koronavirüs salgın tehlikesini ciddiye almıyor gibi. Korkuyorum. Anlatmak istediğim de tam anlamıyla bu. Konya sokağa çıkma yasağı olsun olmasın hep sokaktaydı. Çuvaldızı kendimize batıracağım lütfen kusuruma bakmayın.  13 haftalık hafta sonu kısıtlamaları pek de umurumuzda olmadı. Korkulacak görüntüler vardı. Uzun uzun uzayan market kasa kuyrukları, çocuklarını sözde kaçamak sokağa çıkaran ebeveynlerin parklardaki buluşmaları, biraz hava almaya çıktım deyip evinden 20 km ötede olanlar ve yasak var deyip evlerde buluşan kalabalık insan toplulukları...  Maske takılıyordu belki ama fiziki mesafe olmazsa ne fayda. Elbette sınırlamalar dahilinde serbest bırakılan ihtiyaçlar listesini değerlendireceğiz ama bu durumu kullanıp hem kendimizi hem başkalarını tehlikeye atmak nedir. Geçtiğimiz hafta cumartesi işe gitmek için yola çıktığımda ilginçtir trafiği sakin gördüm, kırmızı harita bayağı etkilemiş demek ki dedim, çünkü kısıtlama yoktu. Önceki 13 haftayı düşünüyorum da trafik oldukça yoğundu. Neden yasak vardı, cazipti değil mi?...

Demem o ki; "yaşlı kurt"un midesinden bizi kurtarması için beklediğimiz "avcı" kendimizden öte bir yerde değil

Konya'nın kırmızı görünümünden bir an önce kurtulması gerekiyor. Bunun için bu şehirde yaşayan vatandaşlar olarak üzerimize fazladan sorumluluk almamız gerekiyor. Durum gerçekten korkutucu. Geçtiğimiz yaz Konya'ya yeni yerleştiğimde, 23 Temmuz-19 Ağustos tarihleri arasında Konya'da yine ciddi bir yükseliş gerçekleşmişti, sonrasında bu durum geri giderek risk haritasında yeşil alanlar çoğalmıştı. Bunu yapabilmek yine bizim elimizde. Bu konuda yerel yöneticilere ciddi görevler düşüyor. Elbette uyarılarını çoğalttıklarını ve bu konuda yeni eylem planları hazırladıklarını biliyoruz. Denetimlerin çok daha fazla arttırılması, yurt çapında hali hazırda başlayan maviye yolculuk yarışına bizi de dahil eder. Sağlık Bakanlığı bu konuda ciddi uyarılarda bulunuyor. Küresel salgınla mücadelede bir seneyi geride bıraktık. Şimdi de virüsün yayılması ile ilgili ulaşılan sonuçlarda gün gibi ortada ve aşı umudunun yanında mutant virüs endişesini yaşıyoruz.  Yerinde karar adı verilen kontrollü ve kademeli normalleşme süreci bizi bir süre daha zorlayacağa benziyor.

Bakalım alınan bu kararla çerçevesinde, cumartesi günü kısıtlamasının kalkması neleri değiştirecek? Önümüzdeki bir kaç gün içerisinde göreceğiz sonuçlarını...

Bir "Çöp"e Sahip Çıkmak Çok Mu Zor?

Restoranların da bir çok yerde hala kapalı olması çöp sorununu çok daha fazla  ortaya çıkardı. Yemeğini alanlar yakınlarda buldukları, banklarda, bahçelerde veya da parklarda karnını doyuruyor. Ama gün sonundaki manzara içler acısı oluyor. Paketler, şişeler, peçeteler hatta yemek artıkları tam da orada kalıyor. Hep demiyor muyuz, evinizde de mi böylesiniz diye. Hayır tabi ki. Yemek yenilirken biraz duyarlılık ve temizleyecek olan kişinin düşünülmesi, diğer yandan atıkların çevremize ve havaya uzun vadede gibi görünse de verdiği zararlar düşünülse keşke. Utanç verici manzaralarla karşılaşıyoruz. En bakir ya da en metruk dediğimiz yerlerde bile çöplerin yığın haline gelmesi insanoğlunun bu konuda ne kadar hızlı bir yayılım gösterdiğini zaten bize anlatıyor. Yapılacak şey çok basit, çöplerimizi alıp en yakın çöp kutusuna atmak. Ama biz kendimize kolay arkamızı bıraktıklarımıza zor olanı veriyoruz. Biraz vicdan biraz sorumluluk biraz duyarlılık her şeyi çözecek.

Ah Biz...

Geçtiğimiz hafta kadınlar gününü geçirdik. Ne haftaydı ama, ölenler, dövülenler, aylar sonra cesedi bulunanlar...

Kadınlar Günü, kutlama günü değil zaten. Büyük bir faciayla doğmadı mı 8 Mart... Yani pek öyle coşku veren bir yanı yok.

Bu hafta hakikaten ruhum sıkıldı, ciğerim dağlandı. Kadınlara yönelik zulümlerin yanında, bu duruma maruz kalan çocuklar var. Onlar gelecekte toplumumuzun hangi yanında olacaklar? Yaşadıkları ne kadar zor, ruhsal olarak iyileştirilmezlerse eğer, derin ve efektif bir öfke geliyor demektir. Diğer yandan İstanbul Çekmeköy'de ölü bulunan iki minik kardeş Hasan ve Hüseyin, öte taraftan Antalya'da Mervenur ve babası tarafından kaderi yazılmış hükmü verilmiş (!) 10 yaşındaki Hüseyin'in kahredici ölüm raporu... Söz yok...

Neredeyiz, nereye eviriliyoruz bilmiyorum. Bu hafta biraz üzgün yazdım biliyorum ama ne yapayım, olanların dışında ne var ki? Allah sonumuzu hayreylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sima Güleser Polat Arşivi